• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Van nasıl yazılmaz?

D. Mehmet DOĞAN

Şehir kitapları son yıllarda hayli yaygınlaştı. Eskiden sözlü olarak bilinen şehirlerimiz, artık yazılı olarak da tanınır hale geldi. Şehir kitaplarının yaygınlaşmasında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir isimli, artık klasiklerimiz arasına girmiş eserinin tesirini ihmal etmemek lâzım. Bununla birlikte memleketlerine muhabbet besleyen kalem erbabının da şehirlerine duydukları sorumluluk hissiyle eserler kaleme aldıkları görülüyor.

Birçok tarihî şehrimizi 1970’li yılların sonunda görme imkânımız oldu. Ulucami belgelik filmi dolayısıyla başlayan bu tanışıklık sonraki yıllarda da sürdü. 1915’te Ermeniler tarafından Van’ın Müslüman mahallerinin yakılıp yıkılarak hunharca tahrib edilmesi sonucu Karakoyunlu devri yapısı Ulucamii de minaresi ve kısmen bazı duvarları hariç ayakta olmadığı için Van çalışma sahamızda değildi.

Doksanlı yıllarda Van’ı gördükten sonra hayıflanmadan edemedik: “Keşke bu harab mâbedi de programımıza alsa idik! Yüzyıllar boyunca yüzbinlerce müminin ibadet ettiği, Kur’an ve ezan sesleri taşının toprağının her zerresine sinmiş olan bu cami bir ibret vesikası olarak kayda geçse idi…”

van1.jpg

Arkada Van kalesi bütün ihtişamı ile yükseliyor. Fakat kadim Van şehri yok! Bir tek Ulu Camii minaresi şehadet parmağı gibi yükselmiş. Şehir külliyen toprak seviyesine indirilmiş. Yüzyılların umran eserleri üzerinden zalimlerin silindiri geçmiş. Mazhar Dede, Abdurrahman Candan, D. Mehmet Doğan ve Ferzende İdiz.

1990’lı yıllarda ziyaret ettiğimizde bizi en çok müteessir eden eski Van’ın bu hüzün koyulaştıran manzarası idi. İki büyük ve yıkık minareden başka tarihî şehrin varlığına şehadet eden pek fazla bir şey kalmamıştı. Çoğu kerpiçten evleri bir tarafa bırakalım, camiler, mescidler, medreseler, mektepler, hamamlar, çeşmeler, devlet yapıları, saraylar, konaklar…yerle yeksan olmuştu. Hangi tümseği kazsanız yüzlerce yıllık bir mamurenin izine rastlayabilirdiniz. Şehrin kenarında olan Hüsrev Paşa ve Kayaçelebi camileri de yarı harap halde zamanımıza ulaşabilmişti.

Bir önceki ziyaretimizde yanındaki su birikintisinde aksini de gördüğümüz kubbeli cami Kayaçelebi imiş. Biz onu Hüsrev Paşa sanarak, görmek arzumuzu izhar etmişiz meğer. Biraz ötesinde tamir edilen “Kurşunlu cami” Hüsrev Paşa’nınmış. “Kurşunlu cami” ile birlikte şimdi bütün külliye ayağa kaldırılmış. Osmanlının klasik devrine ait bu mimarî eser kolayca Mimar Sinan’a mal edilebilir. Nitekim, Tuhfetü’l-mimarin’de adı geçmekteymiş. Mimar Sinan Van’a gelmiş ve bu eserin inşasına nezaret etmiş olabilir mi? Bunu bilmiyoruz, ama Kanunî’nin İran seferi vesilesi ile Van’a geldiği ve ordunun onun yaptığı gemilerle Van gölünü geçtiğini biliyoruz. Kurşunlu Camii Koca Sinan’ın bir kalfası tarafından yapılmış olabilir. Bazı mahallî ve Sinan çizgileri dışındaki unsurlar böyle bir ihtimali kuvvetlendiriyor.

Hüsrev Paşa külliyesinin hatırına eski Van’ın surlarının iki burcu ile bir kapısı da ihya edilmiş. Camiin avlusuna girdiğiniz andan itibaren başka bir dünyaya ayak atıyorsunuz. Kubbeler, kemerler, zarif minare…Cami içinde çiniler ve nihayet, mihrab…

İlk defa böyle bir manzara ile karşılaşıyorum: Parıl parıl parlayan bir mihrab…Yaldızla kaplanmış olmalı diye düşünürken camiin -nasıl bir tesadüfse- adı Hüsrev olan imamı, altın varak olduğunu söylüyor. Buradaki altın varaklar birilerini harekete geçirmiş ve bir zamanlar camiin mihrap kısmı dışarıdan yıkılarak altın aranmış!

van2.jpg

Camiinin inşa edildiği devirde, Osmanlı çiniciliğinin zirvede olduğu, İznik çini fırınlarının imparatorluğun doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine o nefis eserlerini yetiştirmeye çalıştığı biliniyor. Bu camiin çinileri bende böyle bir tesir uyandırmadı. İmama sordum. Rus istilası sırasında çinilerin sökülüp götürüldüğünü ve Petersburg müzesinde olduğunu söyledi…

Van ziyaretimiz vesilesiyle şehirle ilgili yayınları karıştırdım. Birbirinin tekrarı bazı yayınlar dışında şehri bütünüyle kavrayan, tarihi ile tabiatını güzellikleri ile ifade edenine rastlamadım ve “Van nasıl yazılmaz?” sorusunu sormadan edemedim.

 

van3.jpg

Hüsrev Paşa Camii’nin önünde Mazhar Dede, D. M. Doğan, Abdurrahman Candan ve Ferzende İdiz.

 

 

van4.jpg

Bu sur kapısının arkasında Hüsrev Paşa Camii var. Şehir surlarının onarımına buradan başlanmış. Mazhar Dede, Abdurrahman Candan, D. Mehmet Doğan, Ferzende idiz ve Cami imamı Hüsrev bey.

Bu yazı toplam 373 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim