Bu tabloda, çeşitli Batılı ülkelerde İslam karşıtı bazı fanatik grupların, bireylerin çıktığını gösteren, daha yakın zamana kadar arka arkaya gelen birçok olay yaşanmıştır. Fanatizm, toplumsal olduğu kadar psikolojik hatta psikiyatrik problemlerden beslenen bir olgudur fakat kendisini meşrulaştırmak için, endişeler ve korkular icat ederek, onu muhtelif biçimlerde dışa vurduğu da bilinmektedir. İslamofobinin Batı'da giderek yaygınlaştırılmasının arkasında böyle bir süreç vardır.
Söz konusu aşağılık filmi yapan fanatik, hastalıklı provokatörlerin bir anlamda Mısır'da, Tunus'ta, Yemen'de ve Libya'da tam da arzu ettikleri bir cevapla karşılaştıkları maalesef gerçektir. Bu durum, Batı'da karanlık unsurların, diri tutmak istedikleri İslamofobinin beslenmesine yarayacaktır.
Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez'in, "bu tür şiddet olaylarına gerekçe olarak gösterilen film ne kadar pespaye, ne kadar bayağı, ne kadar provokatif olursa olsun, karşılığında hepimizi yaralayan bu tür şiddet hareketlerini meşru kılmaz. Bu şiddet olaylarını insani ve İslami referanslarla izah etmek mümkün değildir" ifadesi meseleyi bütünüyle doğru bir şekilde ortaya koyan değerlendirmedir.
Güven kaybı
Prof. Dr. Görmez'in "insani ve İslami" vurgulaması çok önemlidir. Biliyor ve inanıyoruz ki, son büyük peygamberin getirdiği kitabın kriterlerinden biri budur: "İnsani olmayan İslami olamaz." Bu bağlamda, savaş durumunda bile Hazreti Peygamber'in "elçileri muhafaza edin" düsturuyla, Libya'da yaşanan hunharlık asla tevil edilemez.
Bugün Batı uygarlık çevresinde, 1990'lı yılların başındaki "liberal iyimserlik"ten hızla uzaklaşma eğilimihakimdir. Bu durum, İslamofobi anlayışının da kuvvetlenmesine yol açmaktadır. Bunun çok sayıda sebebinden bahsedilebilirse de özellikle Batı uygarlığının kendi insanına 'güven yaratma' gücünü kaybetmesinin rolünü ayrıca belirtmek gerekir.
Batı'nın özgüven kaybının yarattığı, fanatizm etkisinin çeşitli toplumsal grup ve kişilik tiplerinde, hangi hastalıklı davranışlara dönüştüğünü görmek açısından, daha önce yaşanan karikatür olayı ve şimdiki film sadece birer örnek olarak ele alınabilir.
Tarih felsefecileri, uygarlıkların maddi olarak en güçlü oldukları dönemlerin, onların toplumsal ve manevi açıdan kırılma noktalarının oluşmasına dikkat çekmişlerdir. 21. yüzyıl daha şimdiden, birçok yönüyle Batı uygarlığının kırılma noktalarının arttığına, bir krize doğru evrilme eğilimlerine şahitlik etmektedir. Kendi uygarlık coğrafyamızda yaşanan hareketliliğin, bir uyanışa dönüşmesinin önündeki engellerden biri, Batı fanatizminin simetriği bir fanatizme hapsolmaktır.
19.09.2012 Bugün































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.