Suriye meselesini, içeriye terör ve politika sarmalı olarak yansıtma çabalarının, konjonktürün bir parçası olduğunu görmeyenler, içeride bir panik havası oluşturulmasında, bilerek ya da bilmeyerek bir rol üstlenmiş olmaktadırlar.
Şurası açıktır ki, Türkiye coğrafyasını değiştiremeyeceğine göre, bu bölgede yaşanan gelişmelerden, konjonktürün yarattığı olaylardan kaçarak, içine kapanarak, hiçbir şeyi savuşturarak kurtulamaz. Türkiye'nin bu olaylardan etkilenmemesi ya da bunların Türkiye'yi olumsuz bir şekilde etkilememesi için, kaçmak ve içine kapanmak değil, durumu anlamak ve süreci yönetmek mecburiyeti vardır.
Bu konjonktür karşısında, Türkiye'nin tavrını eleştirenlerin savunduklarına, dile getirdikleri önermelere bakıldığında "biz kendi işimize bakalım, başka ülkelerde olanlar bizi ilgilendirmez, bölgede yaşananlar bizim dışımızdaki olaylardır, dolayısıyla biz içimize kapanalım"dan öte bir şey ifade etmediği görülecektir. Bu yaklaşımın eski dünyaya ait, her ülkenin kendi içine kapalı olduğu bir çağın anlayışını yansıttığı görülecektir.
Dışarıdan içeriye
Türkiye, bugün bu değişimin yarattığı dalgalanmaların, onların yol açtığı çalkantıların sorunlarıyla karşı karşıyadır. Bunları görmeyerek, bir şekilde bölgeden koparak meydana gelecek tablonun kendisine yansımalarından asla kurtulamayacağı için, mecburen sürecin bütün özelliklerini hesaba katarak, riskleri göze alarak tavır almaktadır ki, bugün yaşadıkları doğrudan doğruya bununla ilgilidir.
Süreç yönetimi, özellikle uluslararası ilişkilerde (çok parametreli bir mesele olduğundan dolayı) kolay olmayan bir iştir. Buna rağmen başarılması mümkündür ve Türkiye bunu başaracak güçtedir.
Suriye'deki krizin, İran'la ilişkisi ve henüz istikrara kavuşmamış Irak'la etkileşimi dikkate alındığında, PKK terörünün son günlerde tırmanışa geçmesinin nedeni, dış konjonktür üzerinden, içeride bir kırılma yaratarak, bunun da dış politikada bir sarsıntıya yol açmasının amaçlanmasıyla ilgili olduğu söylenebilir. Kısaca, terör üzerinden, Türkiye'nin bölgesel gelişmelere dönük süreç yönetiminde hata yapması,başarısız olması hedeflenmiştir.
Bütün bu tablo, Türkiye'nin bölgesel, dolayısıyla küresel bir aktör olmasına karşı, sadece bölge ülkelerinin değil, uluslararası sistemin diğer aktörlerinin de mevcut durumdan, kendileri için yeni vazifeler çıkarabileceklerini ortaya koymaktadır. Meseleyi bu boyutlarıyla değerlendirmekte yetersiz kalanların, sürecin çeşitli aşamalarında yaşanılan problemleri gerekçe göstererek, süreç yönetimini engellemeye dönük tavırları ciddi bir talihsizliktir.
05.09.2012 Bugün































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.