Tartışmaya katılanların önemli bir kısmının, bu yanlış değerlendirmeye düşmesine sebep olan şey nedir? Bu soru büyük ölçüde Batı ve bizim uygarlıklarımızın, farklı toplumsal evrim çizgilerine sahip olmalarıyla alakalıdır.
Batı'daki değişimin aktörü olan burjuvazinin, bütünüyle kapitalizm öncesi bir toplumsal formasyonda şekillendiği, esas itibariyle Batı feodalizminin üçüncü zümresinin içinden sınıflaşma sürecinde farklılaşarak ortaya çıktığı bilinmektedir.
Bu eksiklik veya yanlış anlama, Osmanlı toplum yapısıyla ilgili tartışmalara kadar uzanmaktadır. Bu hata, bir zamanlar Marksist-sosyalist düşünür ve akademisyenlerinin, dönemin şartlarında, (biraz da konuyla ilgili sosyal bilim literatürünün gelişmemiş olmasından dolayı) sıkça düştükleri bir durum olduğu kadar, farklı toplumsal gelenekleri, birebir mukayese etmekten de kaynaklanan bir sorundur.
Basitleştirerek özetlersek burjuvazi Ortaçağ'ın şehir toplumunun örgütlenmiş yapısıdır. Son zamanlardaki popüler ifadesiyle sivil toplumudur. Burjuvazinin sınıfa dönüşme süreci, ticaretin zanaat üretimine dayanan yapısından, atölye üretimine geçmesiyle başlar.
Kapitalist olmak başka bir şey
Bu dönem aynı zamanda, ekonomik olarak servetin dönüşüm sürecidir. Servetin nasıl bir dönüşüm geçirdiği konusunu bir tarafa bırakarak, burada Türk aydınlarının burjuva tartışmalarına katkı olabilecek bazı noktalara vurgu yapmak faydalı olabilir.
Bir: Burjuva her şeyden önce bir hayat tarzına sahiptir. Bu hayat tarzı, kentlilik-şehirlilik denilen ne varsa ona tekabül eder. Dolayısıyla burjuva hayat tarzı, şehrin mimarisinden estetiğine, müziğinden eğitimine, entelektüel birikiminden gündelik davranışlarına kadar bir kurallar bütününe sahiptir. O haldeburjuvazinin kökeni, şehrin kökeni kadar eskidir. Şehrin geleneğini içselleştirmiş mesleklere, gruplara, zümrelere, o geleneği yaşayan insanlara burjuva denir.
İki: Şehir ve medeniyet arasındaki ilişki İbn-i Haldun'dan bu tarafa konuşulmuş ve yazılmış bir konudur. O halde burjuva, aynı zamanda bir medeniyeti temsil eden, onun hem üretimine katkı yapan hem sürdüren hem de onu yaşayan biridir. Büyük medeniyet geleneğine sahip olan bütün toplumların, aynı zamanda burjuvaziye sahip olmaları kaçınılmaz bir şeydir.
Üç: Türk medeniyetinin de, elbette ki kendi şehir geleneğiyle yerli bir burjuvaziye sahip olduğu söylenebilir. Yalnız bu burjuvazinin, mevcut kapitalist sınıflarla özdeş olmadığı, Türkiye kapitalistleri içerisinde yerli burjuvaziyi temsil edenler kadar ona Fransız kalanların da bulunduğunu ayrıca ele almak gerekir.
29.08.2012 Bugün































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.