Ben nesillerdir, 1852’den beri, İstanbullu bir âilenin çocuğuyum. İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Evimiz nesillerdir İstanbullu bir âilenin eviydi. Düşünüyorum da içinde taşraya âid hiç, ama hiç birşey yokdu. Bütün İstanbullu âilelerin oğlan çocukları gibi ben de oniki onüç yaşlarından îtibâren Beyoğlu’na usul usul “dadanmaya” başladım. Kısacası hem genel olarak İstanbul’u hem de betahsis Beyoğlu’nu azbuçuk bilirim.
Fakat buna rağmen Beyoğlu’nu Gâzîantebli Ahmet Ümit kadar iyi tasvîr edebileceğimi sanmıyorum ve bu bana acı veriyor.
Sen tut, tâ Gâzîanteblerden gel, Beyoğlu’na şöyle bir gözat ve sonra oturup onu benim muhtemelen beceremeyeceğim kadar iyi canlandır!!!
Tevekkeli Başbakan ikide bir demiyor İstanbul’a taşradan girişler izne tâbî olmalı diye... Var elbetde bir bildiği. Rahmetli Babam da Başbakan gibi Kasımpaşalıydı...
Bu Kasımpaşalıların lafına kulak vermek lâzım. Bakın, ben vermedim, iki yakam biraraya gelmiyor.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/beyoglunun-en-dikkatli-abisi/yazi-825949































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.