• İstanbul 17 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 17 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 11 °C

Akif Emre'den: Türkiye'nin gücünün sı/nı/rları

Akif Emre'den: Türkiye'nin gücünün sı/nı/rları
Yönetimle, sistemle ne türden problemleriniz olursa olsun, Türkiye'nin sıradan bir ülke olmadığını kimse inkar edemez. Bir imparatorluk parçalanmış, onun bakiyesi üzerinden yeni bir devlet kurulmuş.

Dünya sisteminde yaşanan önemli değişimler Türkiye'ye yeni bir alan açtı. Bu durumu başka açıdan 'yeni rol verildi' şeklinde okuyanlar da olabilir. Fakat kesin olan şu ki, 2012'nin Türkiyesi bölgesel ağırlığı, etkinliği ile yirmi sene öncesinin Türkiyesi değil. Her şeyden önce içerdeki gecekondu mantığının frenlediği potansiyel açığa çıktı; bunun doğurduğu sinerji henüz yerli yerine oturmuş olmasa da... İkincisi dünya sistemindeki dönüşümle, Türkiye'ye, eski haliyle edilgen olmasına izin verilmeyecek kadar ihtiyaç duyuldu.

Bu noktada bir tespit daha yapmalı: En azından teorik olarak Türkiye bir imparatorluk değil. Başka bir ifadeyle, olanca çeşitliliğine rağmen Türkiye, ulusdevlet mantığının şekillendirdiği bir devlet. İkinci tespit; resmi Türkiye Batı ittifakının bir parçası, yani NATO üyesi; AB kapısını çalan ve sırada bekleyen üyelik adayı... Aynı zamanda bu Batılı yanına rağmen Batı'nın hala ötekisi. Kendi başına bırakılmayacak kadar önemli, AB'ye alınmayacak kadar da hem öteki hem de hazmı zor.

Türkiye'nin gücü ile neo-Osmanlı hayali arasındaki uçurum her zaman fiziki şartlarda ortaya çıkmaz. Maddi şartların bedelini tüm toplumun ödeyeceği gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalınmasa bile, devletin vatandaşıyla arasında olan fikrî, dünya görüşü düzeyindeki mesafenin hatırda tutulması gerek.

Türkiye'nin bölgede tek başına oyun kurucu aktör olması, bölgesel güç olması hatta 'iznimiz olmadan bölgede yaprak kıpırdamaz' gibi hayallerin gerçeklikle ilişkisini herkesten önce devleti yönetenler koparırsa bedeli ağır olabilir.

Suriye konusunda gelinen noktada yaşanan tıkanma, Türkiye'nin imkanlarını, gücünün sınırlarını, hayalle gelecek tasavvurunun karıştırılmasını açıklayıcı bir gösterge oldu. Olayların başında söylenen Suriye'nin etnik ve mezhebi temelde parçalanma riskini illa ki dış güçlerin tahrik etmesi gerekmiyordu. Osmanlı sonrası dünya sisteminin cetvelle çizdiği sınırlar ortadan kalkıyor ama yeni çizgiyi sanılanın aksine Türkiye çizmiyor. Ayrıca, Türkiye'nin yapacağı yeni düzenlemenin daha adil, daha gerçekçi olacağı anlamına da gelmiyor.

Suriye sorunu etrafında, bir yanda etnik ve mezhebi ayrışan diğer yanda Baas sonrası için İsrail'le Türkiye'yi ortak çizgide birleştirmeye yönelik teoriler önümüzdeki sürecin çok daha sancılı olacağına işaret.

Türkiye gücünün farkına varmak ile hayal ettiği gücünü gerçek sanmak arasındaki çelişkiyi yaşıyor.

26.07.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 439 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim