Üniversitelerde başörtülü öğrencilerin kapı dışarı edildiği günlerdi.
Sivil derseniz, bundan daha sivili..
Yaygın derseniz, bundan daha yaygını..
Barışçı derseniz, daha barışçısı düşünülemeyecek olan.
Dört dörtlük bir eylem organize edilmişti.
Adı “Düşünceye özgürlük için el ele” eylemi idi.
Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Antalya’ya, Türkiye’nin tüm illerinde, hatta ilçelerinde, insanlar birbirlerinin ellerini tutarak, “Düşünceye özgürlük için el ele” dediler.
Slogan yok.
Bağırma çağırma yok..
Polisle itişme kakışma yok..
Sadece bir alana doluşup, ordaki güvenliği tehdit altına alma yok..
Kontrolsüz gösteri yapma ihtimali yok.
Sadece yolların kaldırımlarında..
Her vatandaş, kendi mahallesinde, birbirlerinin ellerini tutarak, Türkiye’nin bir ucundan, diğer ucuna kadar özgürlük talebinde bulundular.
Ertesi günü ne oldu biliyor musunuz?
Bir fakülte dekanının, o eylem saatlerinde, sokakta görüldüğü için YÖK tarafından alelacele görevden alınmasını es geçelim..
Oldu bitti yapıldı, unutturuldu o iş.
Ama kalıcı olan bir dava açıldı.
Akit'e dava açmadığı günü, mesaiden saymayan başbelamız İstanbul DGM’nin savcısı Enver Çoban, bir iddianame hazırladı.
Abdurrahman Dilipak sanık.
Ahmet Taşgetiren sanık.
Akit’in sorumlu müdürü Murat Balıbey sanık.
Yeni Şafak’ın sorumlu müdürü Ali Teker sanık.
Milli Gazete’nin sorumlu müdürü Ekrem Kızıltaş sanık.
Ve daha 25 kişi var, sanık listesinde.
Sivil toplum kuruluşu üyeleri... Ve en önemlisi, üniversitelerden, başörtü sebebi ile atılan kız öğrenciler var.
Suç ne?
Deliller ne?
İddianameden okuyalım.
(Balyoz’dan şikayetçi olanlar, iki defa okusunlar.)
“Dosya arasındaki eylem günü çekilen fotoğraflar incelendiğinde, eyleme katılanların, ‘Eğitim hakkımızı istiyoruz’, ‘İnanca saygı, düşünceye özgürlük’, ‘Özgür bir Türkiye için’ yazılı pankartlar ve balonlar taşıdıkları, ‘Başörtüsü için el ele’ baskılı şapkalar kullanıldığı...”
Evet, yanlış okumuyorsunuz.. Bunlar, iddianamede, suç olarak mahkemeye sunulan deliller.
Eğitim hakkı istemek suç.
İnanca saygı istemek suç..
Özgür Türkiye istemek suç!
İddianamede başka neler var?
“Bir fotoğrafın tetkikinde...”
Durun hemen heyecanlanmayın.
“Hah işte.. Bak şimdi, o fotoğrafın altından, hangi terör eylemi çıkacak” diye suizanda bulunmayın..
Veriyorum, iddianamenin o bölümlerini:
“Bir fotoğrafın tetkikinde, İstanbul Büyükşehir Belediye eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı suçtan hüküm giymesine sebep olan konuşmasındaki ‘Minareler süngü/Kubbeler miğfer/Camiler kışlamız/Müminler asker’ dizelerinin basıldığı tişörtlerin giyildiği...”
Demek ki ne imiş?
“Bir fotoğrafın tetkikinde” diye başlanılan bölümde, sadece ve sadece, bir şiirin yazılı olduğu tişörtün anlatımı varmış!..
Ve bu suç olarak gösteriliyormuş!
Devam ediyor iddianame. “Yan yana seyreden iki otomobilde bulunanların ortaklaşa taşıdıkları pankartla, olayı bir gövde gösterisine dönüştürdükleri, sollamaya imkan vermedikleri yolda, konvoy oluşmasına yol açtıkları, tüm bu görüntülerin 11 Ekim eyleminin kendiliğinden oluşmadığını, belli bir organize gerektirdiğini ortaya koyduğu...”
“Organize” deyince de işin nereye varacağını anlamış olmalısınız.
“Dilipak, Taşgetiren, Kızıltaş, Balıbey ve Teker 4.5 yıl hapis yatmalıdır!”
İşte o günleri yaşadık biz..
Bugün “darbe suçu”ndan mahkum olan Balyozcuların, o baskılarına muhatap olduk biz..
O günleri hatırlayalım.
Ki, Balyozculara verilen cezanın değerini, daha iyi anlayabilelim.
03.10.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.