Ali Karahasanoğlu'ndan: 263 madenci öldüğünde Demirel ve İnönü ne yapmıştı?

Bunu aktaracaktım..

Ve konuyu Soma’ya getirecektim..

Soma’da da bir madende işçilerin öldüğünü..

Hemen Soma’ya koşması gerektiğini..

Soma’daki madenin patronu ile irtibat kurup, avukatlığını üstlenmesini..

Ve Bursa’da vefat eden 19 işçiye karşı savunduğu işverendeki gibi..

Soma’da da işçilere karşı, madenin patronunu savunmak üzere, delil toplamaya başlaması gerektiğini hatırlatacaktım..

“Koş Feyzioğlu, koş.. Soma’da madende patlama olmuş. İşçiler ölmüş.. Koş, madenin sahibi patronun avukatlığını kap. Milyon dolarlar senin olsun” diyecek ve kendimce Metin Feyzioğlu’nu... Onunla birlikte iş tutanları birazcık utandıracaktım..

Ama, madende yüzlerce işçinin mahsur kaldığı, ölü sayısının artabileceği bilgileri gelince..

Feyzioğlu ve onunla iş tutanlara, böylesi bir eleştiriyi ağır gördüm..

Vicdanım elvermedi, öyle bir yazıya..

Vazgeçtim o başlıktan da.. O eleştiriden de..

Bambaşka bir konuya geçtim..

Ama dünkü gazeteleri görünce..

Özellikle Metin Feyzioğlu’na destek veren “hizmet ehli kardeşlerimiz”in medyasındaki haberleri görünce..

“Yazık” dedim..

Binlerce defa yazık..

Başbakan’a madenci aileleri protestoda bulunmuş..

Başbakan, yaşanan ölümler için “Olur böyle şeyler demiş”miş!

Yazıklar olsun hepinize..

Liderlerinin bedduasını, mülaane olarak tevil ediyorlar ya..

Ben de onları mülaaneye davet ediyorum:

“Başbakan, Soma’da ölen işçileri, sizin göstermek istediğiniz gibi önemsiz görerek, o sözü söyledi ise Allah bize lanet etsin..

Başbakan, Soma’daki işçilerin ölümünü önemli gördüğü halde, insanları birazcık teskin etmek için o sözü söyledi ise, Allah size lanet..”

Gerisini söylemeyeyim..

Birisi “amin” der..

Kimsenin lanetli olmasına, vesile olmak istemem.

•

Haksızlık mı ediyorum diye, maden kazalarında en fazla ikinci ölüm yaşanan Kozlu olayına baktım..

Hemen sonrasındaki haberlere bir bakayım dedim..

Milliyet gazetesinin, Cumhuriyet gazetesinin arşivine baktım..

Olay 3 Mart 1992’de yaşanıyor..

Başbakan Süleyman Demirel..

Başbakan Yardımcısı, sosyal demokratların kralı, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü!

Kozlu’da olay, akşam saat 20.00 civarında yaşanıyor.

Dolayısı ile 4 Mart tarihli gazetelerde küçük küçük haberler..

5 Mart tarihli Milliyet’te, “Kan ağlıyoruz” başlığı var. “Ölü sayısı 98’e çıktı. Toprağın altında hala 200’den fazla yurttaşımız var” deniliyor.

Ne Başbakan var ortalıkta..

Ne Başbakan Yardımcısı..

Ne de ilgili bakan!

Hatta, ne de bakanlardan tek bir tanesi..

6 Mart Cuma günlü Milliyet’te ise, “Ocaklar alev alev. Kurtarma ekipleri tehlikede. Galeriler barajlarla kapatıldı 150 işçi kaderine terk edildi” deniyor.

Manşet: “Zor karar. Ölü 122, yaralı 38, yeraltında hala 150 işçi var.”

Haberin spotunda ise, “Mecliste bilgi veren Enerji Bakanı Ersin Faralyalı, patlama sırasında bazı işçilerin tahliye kapılarından çıkıp, panik içinde köylerine gitmiş olabileceğini söyledi” deniliyor.

Demirel’in ve İnönü’nün haberlerde ismi bile yok. Ortalıkta da yok, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı..

7 Mart günü “Duydun mu babam ölmüş” diye iki kibrit kutusu büyüklüğünde bir habere düşmüş haberler!

8 Mart’ta ise, bir kibrit kutusu haber: “İşçiler gömüldü.” Başyazar olarak Altan Öymen’in de küçücük bir notu var, gazetede.

9 Mart’ta artık haber bitmiş. “Koalisyon bozulursa iç savaş çıkar” diyor Erdal İnönü..

Kozlu’da 263 kişinin ölümünden bir hafta sonra çıkıyor ortaya.

Soma’yı da siz takip ediyorsunuz. Bakanları.. Başbakan’ı. Nasıl yırtındıklarını siz görüyorsunuz.

Görüyor ve eminim tükürüyorsunuz, utanmazların yüzüne!

16.05.2014 Yeni Akit