Ankara’nın ahîliğin asıl merkezi olduğunu, Ankara ekonomisinde tiftik üretiminin önemli bir yeri bulunduğunu, Tiftik Keçisi’nin 19. Yüzyıla kadar sadece Ankara yetiştirildiğini, başka yerlerde yetiştirilen bu keçilerin aynı kalitede “sof” sunmadığını da anlatan Doğan; tablonun Halep değil de Ankara olmasının en güçlü delillerinden biri olarak, sağ alt köşedeki keçileri gösterdi. Keçilerin yetiştirilmesi, yünlerinin alınması, bunların işlenmesi işlemleri, bunun ekonomiye/çarşı-pazara yansıması durumunun sırası ile tabloda yer aldığını gösterdi.
Ardından şehrin surları içindeki bölgesine geçiş yaptı ve Kale’yi, Kale’nin doğal hendekleri sayılabilecek İncesu Deresi ve Bend Deresi’ni, Kurşunlu Hanı’ı, İki Şerefeli Camii’ni, Ogüst Mabedi’ni, Julian Sütunu’nu tek tek göstererek bu tablonun Ankara’nın resmi olduğunun delillerini sundu.
Şehrin Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine de kronolojik olarak kısaca değinen Doğan, Şehrin 1923’te başkent olmasından sonra kendisinin tabiri ile Ankara “Yeni Ankara” olduktan sonra Ankara nüfusundaki süratli artışın bir süre sonra Ankaralıları azınlık durumuna düşürdüğünü ifade etti.
Ankara’yı Ankaralılara, Ankaralılaşmış ama Ankara’yı tanımayanlara anlatmaya devam edecek olan Doğan’ın bir sonraki sohbeti 25 Kasım Salı akşamı saat 18:30’da olacak.
Haber: Dilârâ Coşkun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.