• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

Aziziye sırf Erzurum hanımlarının bir kalkışması mıydı?

D. Mehmet DOĞAN

Şimdi neredeyse öyle biliniyor! Elbette “kahraman”, askerlerimizle birlikte Erzurum halkıdır, buna hanımlar ve çocuklar da dâhildir…

93 Harbi’nin Erzurum cephesi yazılmamış değildir. Savaşı ve arkaplanını kendisi de Erzurumlu olan Mehmed Ârif Bey yazmıştır. Başımıza Gelenler mühim bir eserdir. Ruslarla savaş ihtimali yükselirken Mahkeme reisi Nâfiz Paşa ile birlikte biri medrese öğrencilerinden müteşekkil gönüllü iki tabur meydana getirirler ve Mehmed, Ârif Milliye Taburu’nda sağ kol ağası (kıdemli yüzbaşı) olarak fiilen görev alır. Anadolu Ordusu Başkumandanı Gazi Ahmed Muhtar Paşa Erzurum’a gelince Ârif Bey’i mühimme başkâtipliğine getirir. Yani, savaşın fiilen içinde, merkezinde olan bir şahsiyet olarak Başımıza Gelenler’i yazar.

Mehmed Ârif bu konu ile ilgili şu tesbiti yapıyor: “O gün en dikkate değer unsurlardan biri de şudur: Erzurum’dan bir hayli hanım, muharebe eden askere, çamaşır sepetiyle ekmek peynir, zeytin getiriyor; bir kısmı da testilerle su taşıyordu, teşvik edici birçok sözler de söylüyorlardı.”

1935 Yılında yayınlanan Askerî Mecmua’da, Aziziye müdafaası, bizzat katılanları ve şahidleri ile de görüşülerek yazılmıştır. Akın Aktaş’ın aktarmasıyla, sonuçta Erzurum halkından 10-15 kadın, 450-500 erkek şehid olmuştur…

Erzurum’un müdafaasını sırf kadınlar üzerinden okumak, birtakım ironilere de yol açmıştır. Dadaş’ın fıkrası: Erzurumlu mizah yoluyla kadınların Aziziye kıyamını şöyle tiye alır: Erzurumluya sorarlar “Dadaş, Erzurum hanımları Aziziye Tabyası’na hücum edip Rusları püskürtürken şehrin erkekleri neredeydi?” Cevap: “Ben nem dadaş, duyduk ki Urus celir, girdik mereğe (samanlığa), bir de duyduk ki bizim hanımlar Urus’u kovmuş, çıktık merekten!”

Erzurum’un askerlik çağındaki erkekleri zaten cephedeydi, tabyalardaydı. Erzurum hanımları onlara yiyecek götürüyordu, sözleriyle teşvik ediyorlardı. Bu defa işin rengi değişmiş, şehrin askerlik çağı dışındaki yaşlı erkekleri, kadınları ve çocuklar da işe karışmıştı. Yani bir kadın kıyamında öte, bütün varlığı ile bir şehir ayaklanması sözkonusudur. Tabiî bu ayaklanmada kadınların rolünü önemsizleştirmez. Bu kıyamı sırf kadınlar üzerinden okumak da Erzurumlulara haksızlık olur.

93 Harbi’nin iki büyük kumandanı ve kahramanı var: Batıda Plevne Müdafaası ile tarihimize şan katan Gazi Osman Paşa, bunda herkes müttefik. Ya doğuda? Doğu’da da Gazi Ahmet Muhtar Paşa var. Fakat o Osman Paşa kadar hatırlanmaz.

Ahmet Muhtar Paşa Yemen’deki yararlıklarından ötürü 32 yaşında müşir (mareşal) olan bir kumandandır. Muhtar Paşa Yemen’den sonra Bakanlarda birçok başarılar kazandı. Rus saldırısına karşı Anadolu’nun müdafaası için Anadolu Harb Ordusu kumandanlığına tayın edildi. Erzurum’a geldi, hepi topu 48 bin asker vardı. Orduyu ihtiyatlarla güçlendirdi, Ardahan’a, Kars’a saldıran Rus ordusunu durdurmak için ileri harekata girişti birçok başarılar, zaferler kazandı.

Zivin bunlardan ilkidir. Gedikler (Kızıltepe) zaferi bilhassa önemlidir. 25 Ağustos 1877 günü âni bir hücumla kazanılmıştır. Bu zafer üzerine 2. Abdülhamid Ahmed Muhtar Paşa’ya “gazi” unvanı ile bir altın kılınç, iki at ve Murassa Mecîdî nişanı vermiştir. (Muhtar Paşa’nın gaziliğinin Osman Paşa’dan önce olduğunu da hatırlatalım.) 2 Ekim 1877’de Yahniler Savaşı’nda Muhtar Paşa 34.000 kişilik kuvvetiyle 70.000 Rus askerini durdurmuştur. Yahniler Savaşı hem istihkâm hem de meydan muharebesi olarak çok önemli bir askerî harekâttır. Muhtar Paşa, Alacadağ meydan muharebesinde iki paşasının askerleri ile esir olması üzerine çekilmeye başladı. 4 Kasım’da az sayıdaki askerle Erzurum’a geldi, askerlerini Aziziye tabyalarına yerleştirdi. Bu çekilişin dahi askerlik cihetinden örnek teşkil edecek bir harekât olduğu belirtilmektedir. 8 Kasım’da Ruslar’ın Aziziye tabyalarına sızmaları ile başlayan şiddetli çarpışmada Erzurum halkının da desteği ile Rusları bozguna uğrattı ve Deveboynu’na kadar geri çekilmeye mecbur bıraktı. Aziziye müdafaası, Rus ordusunun Doğu Anadolu’daki ilerlemesini durdurdu. Gazi Ahmed Muhtar Paşa İstanbul’un müdafaası için İstanbul’a çağrıldı, 9 Ocak 1878’de İstanbul’a döndü, Dördüncü Ordu müşirliğiyle Anadolu Harp Ordusu başkumandanlığı böylece sona erdi.

Ahmet Muhtar Paşa’nın sonraki hayatında yine birçok başarısı ve önemli görevi var. Sadrazamlık da yaptı. Muhtemelen İttihatçılar tarafından Balkan Bozgunu’ndan sorumlu tutulduğundan, unutturuldu. Kendi sorumluluklarını dikkatten kaçırmak için onu sorumlu tuttular, hatta Divan-ı Harbe verdiler. 1919’da vefat ettiğinde Fatih Camii haziresine defnedilmesi, onunla ilgili oluşturulmak istenen olumsuz imajın fazla tesirli olmadığını gösterir. Fakat, İttihatçılar nezdindeki konumu olumlu olmamalıdır ki, Gazi Osman Paşa’ya gösterilen ilgi ondan esirgenmiştir.

Bütün bunları, bir hatırlatma mahiyetinde Erzurum tabyalarının düzenlenip “Nene Hatun Milli Parkı” yapılması üzerine yazdım.

Bir savaş, bir şehrin, elbette bir ülkenin savunması nasıl hatırlanmalıdır? Elbette lâyıkıyla! Nene Hatun’a hakkını vermek yetmez, bu cephenin “Gazi” başkumandanının da hakkını vermek gerekir. Bu aynı zamanda Başkumandandan başlayarak bütün ordunun şehidlerinin ve gazilerinin de hakkını teslim etmek anlamına gelir. Bir savaşta asıl kumandandan bahsedilmiyorsa bunun büyük bir eksiklik olduğu bilinmelidir.

Ahmet Muhtar Paşa, bu cephedeki savaşları Anadolu’da Rus Muharebesi isimli kitabında anlatmıştır. Yani hem kılıç hem kalem sahibidir. Sırf asker olarak değil, ilim cihetinden de önemli bir şahsiyettir. Matematik ve astronomiye dair eserleri Fransızca ve Arapçaya çevrilmiştir.

Tabyalar esaslı oluşturulan Millî Park’da Ahmet Muhtar Paşa ile ilgili hatırlatıcı bir anıt veya kitabe bulunması şarttır. Millî Parkın adının da Aziziye olarak değiştirilmesi daha hakşinas olacaktır. Bu park içinde Nene Hatun ve Erzurum halkının kahramanlıklarına dikkat çekecek unsurlar da ebette bulunmalıdır. 

Bu yazı toplam 235 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim