• İstanbul 16 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 11 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 15 °C

Batı'nın büyük hırsızlığı

Batı'nın büyük hırsızlığı
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.

 

Truva hazinelerinin Atina'ya kaçırılışı

Sönmez, Schliemann'ın Truva Antik Kenti'nde kazı yapmak için dört kez kazı izni aldığını belirterek, kazı izinlerinin hangi siyasi, ekonomik şartların ya da hangi yöneticilerin ihmali neticesinde verildiğinin tam olarak araştırılmadığını söyledi. Sönmez, şöyle devam etti: "Ancak aldığı bu izinler sürecince Schliemann çok sıkı denetim altında tutulmuş, çalışma şartları mümkün olduğunca zorlaştırılmış ve hatta kazı izni bittiği dönemlerde bölgeyi gezmesine müsaade edilmemiştir. Schliemann, 1890 yılında öldüğünde Truva hazinelerini 'medeni âleme' kazandırdığı için Batı dünyası tarafından alkışlansa da, Türkiye'nin kolektif hafızasında Osmanlı belgelerinin ifadesiyle 'Truva hazinelerini Atina'ya aşıran kişi' olarak hatırlanmaktadır" dedi. Sönmez, Truva hazinelerinin Schliemann tarafından kaçırılması haberinin alınmasından sonra Osmanlı yönetiminin Atina'ya götürülen eserlere ilişkin bir soruşturma başlatarak, söz konusu eserlerin kaçırılmasında ihmali görülen Kumkale Müdürü Rüstem Ağa, Çanakkale Gümrük Müdürü Halid Ağa ve gümrük memurlarının yargılanmasına karar verdiğini, ayrıca, Hisarlık bölgesinde Schliemann'ın eski eser çıkardığı yerlerde hiç kimseye kazı yaptırılmaması ve bölgenin kontrol altında bulundurulmasının gerekli birimlere iletildiğini ifade etti.

Henrich Schliemann'a karşı verilen hukuk mücadelesi

Sönmez, Osmanlı Devleti'nin kaçırılan eserleri geri alabilmek için en büyük mücadelesinin Schliemann'a karşı başlatılan hukuk savaşı olduğunu söyledi. Davayı yürütmek üzere düşünülen isimin o dönemde müze müdürü olarak görev yapan Anton Dethier olduğunu belirten Sönmez; "Atina'da 1874 yılının Nisan ayında başlayan davanın ilk günlerinde, o tarihlerde Atina'da bulunan Detheir'den gelen haberler nedeniyle Osmanlı yönetiminin beklentisi oldukça olumluydu. Nitekim 2 Mayıs 1874 tarihinde Maarif Nezareti'ne göndermiş olduğu yazıda Dethier, bir avukatın tutulduğunu ve davanın kısa sürede kazanılacağını ifade etmekteydi" diye konuştu. Sönmez, Schlimann'a karşı yürütülen davanın kazanılabilmesi için gerekli çalışmalar yapılmasına rağmen, ilk mahkemenin 1874 yılının Mayıs ayı sonlarında kaybedilmesinin Osmanlı hükümetini büyük hayal kırıklığına uğrattığını belirterek, şu bilgileri verdi: "Hayal kırıklığına uğrayanların en başında ise Dethier geliyordu. Mahkemenin Osmanlı Devleti aleyhine karar vermesini Yunanistan'ın Schliemann'a verdiği desteğe bağlayan Detheir, davanın bir üst mahkemeye götürülmesi halinde dahi kazanılamayacağı düşüncesindeydi. Ona göre Schliemann tarafından kaçırılan eserlerin satılmasına mani olabilmek için yapılması gereken bir protesto kaleme alarak Avrupa ve yerel gazetelere ilan vermekti. Maarif Nezareti, Dethier'in görüşlerine ek olarak, Amerika Sefareti'nin bu işteki sorumluluğu üzerinde durulmasının da yarar sağlayabileceğini belirterek, Babıâli'ye üç teklif sundu. Bunlar davanın yeniden görülmesini istemek, yaşanan olaya ilişkin bir protesto kaleme almak ya da bu hususta yalnız Amerika Sefareti'ni sorumlu tutmaktı" dedi.

Truva hazinelerinin kaybedilişi

Sönmez, Babıâli'nin, Maarif Nezareti'nden gelen görüş doğrultusunda iki önemli kararı uygulamaya koyduğunu, buna göre davanın tekrar görülmesi için bir üst mahkeme olan Yunan Temyiz Mahkemesi'ne götürüldüğü gibi, eserlerin toptan ya da tek tek satılmasını engelleyebilmek için gerek iç basında, gerekse Viyana, Berlin, Paris ve Londra'daki gazetelerde yayımlanacak bir protesto metni hazırladığını bildirdi. Alınan kararların kısa sürede etkisini gösterdiğini, Yunan Temyiz Mahkemesi'nin ilk mahkemenin aldığı kararı 1874 yılının Haziran ayı ortalarında feshederek, Truva koleksiyonunun iadesine hükmettiğini dile getiren Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak bu kez de eserler Schliemann'ın evinde bulunamadı. Ortaya çıkan bu yeni durum üzerine Atina Sefareti, adı geçen eserlerin Schliemann'dan alınarak kendilerine iade edilmesi talebini Yunan makamlarına bildirdi ve Schliemann'ın evini gözetim altında bulundurabilmek için 500 Frank ücret ödeyerek hafiye memurları tuttu. Sefaret ayrıca, Schliemann hakkında emniyeti suiistimal edenler için mahkemeye şikâyette bulunarak, açılacak yeni davanın masraflarının karşılanabilmesi için 5 bin Frank'ın kendilerine gönderilmesini Osmanlı hükümetinden istedi" diye konuştu. Sönmez, Schliemann'a karşı açılan yeni davada tazminat miktarı 1 milyon Frank olarak belirlendiğini, aradan geçen 10 aylık sürede Yunanistan'daki mahkemenin tazminat bedeli olarak sadece 10 bin Frank'a hükmetmesinin tüm ümitleri sona erdirdiğini söyledi. Sönmez, şunları kaydetti: "Hatta Schliemann belirlenen tazminat bedeli 10 bin Frank olmasına rağmen, 50 bin Frank vermeyi ve yeni bir kazı anlaşması yapmayı teklif etti. Bu gelişme üzerine Osmanlı yönetimi, Atina Sefareti vasıtasıyla Schliemann'la görüşmeye karar vererek, onun yaptığı 50 bin Franklık teklifi değerlendirmeye aldı. Konu, Maarif Meclisi'nin 3 Nisan 1875 tarihinde yaptığı toplantıda ayrıntılarıyla tartışıldı. Buna göre Schliemann, Hisarlık arazisinden kaçırmış olduğu eski eserler için tazminat bedeli ve dava masrafı olarak 50 bin Frank ödeyecek, ancak kendisine bundan sonra kazı ve araştırma yapma izni verilmeyecekti. Toplantıda ayrıca, yeni bir dava açılmasının zaman kaybı olacağı üzerinde durularak, mahkeme harcı, vekil ücreti gibi masraflar yapmaktansa meselenin sulhen sonuçlandırılmasının daha münasip olacağı kararına varıldı ve böylece Osmanlı Devleti hazinelerin kendisine ait olan hissesinden vazgeçmek zorunda kaldı" dedi.

10.05.2012 Milli Gazete, Kültür

Bu haber toplam 1088 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İkinci Kez Yolu Açık Olsun Yavuz Bülent Bakiler’in02 Ekim 2025 Perşembe 11:06
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim