Bir dönem, hapishane konseptli televizyon programıyla gündemdeydi.
Sesi ve türküleriyle geç tanıştım Dilber Ay'ın... Zira dinlemeyi tercih ettiğim bir tür, söyleyiş tarzı değildi; belki bundandır.
Evet, son dönemlerde ekranlara sıkça çıkıyordu lakin müzikal hayatının çok daha öncesi vardı elbet.
Çocuk yaşta söylediği türkülerle TRT sınavını kazanmış; bambaşka bir sanat hayatı olabilecekken, (paranın gözü kör olsun) bir an evvel gazinolarda sahneye çıkmak zorunda kalmış ve Dilber Babuş'tan Dilber Ay'a geçiş böylece başlamış.
Başlamış başlamasına da oralara gelene kadar yoksulluğun ve şiddetin en şeddelisini yaşamış daha çocuk yaşta.
Aç gözlü, dayakçı, acımasız bir baba ocağından, iki bin lira başlık parasına, vicdansız bir koca ocağına düşmüş.
Orada da horlanmış, dövülmüş, eziyet çekmiş...
Dayaktan ölmemek için can havliyle baba ocağına sığınmış, bu kez bir başkasıyla evlendirilmiş, yine dayak yine işkence... Çocuklarından ayrı düşmüş.
Sonra bir şekilde başlayan sahne hayatı.... Oralarda da bela eksik olmamış başından, Almanya'ya kaçmış.
Çocuklarından uzakta çifte gurbet yaşamış, bağrına vura vura türküler okumaya başlamış. Namus cinayeti yüzünden hapis yatmış.
Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/bedir-acar/dilber-ay-filmi-uzerine/haber-1240090































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.