Erhan Çamurcu yazdı.
Yüzünü eskitmek, diye bir deyim vardır. Sürekli ortalarda görünen, her taşın altından çıkan insanlar için kullanılır. Deyimlerin de yüzü eskir. Son günlerde “zor zamanlardan geçmek” ifadesini neredeyse bütün konuşmalarımızın giriş cümlesi olarak kullanmaya başladık. Esasen ben de bu yazıya “İçinden geçtiğimiz bu zor zamanlarda…” şeklinde başlamayı planlamıştım. İşleyen demir ışıldar da kullanılan dil neden bayağılaşır ki! Demiri ustası kullanır ama dili ustasına bırakmazlar da ondan. Hele bir de sözü ustasından dinleyin! Görün bakın, şapkadan ne tavşanlar çıkıyor.
İşte bu zor zamanlarda anlamlı bir kültür hamlesi yaptı Çıra Yayınları. Günümüz edebiyatının seçkin yazar ve şairlerine ait otuz altı kitap oldukça cüzi bir fiyata. Kitaplar elime ulaştığında hazine sandığının kapağını açan define avcısı gibi bütün kitapları teker teker inceledim. Önce hangisini okumaya karar versem bir diğerinde aklım kalacaktı. Başladım bir yerden. İlk başladığım yerde Hoca Ahmet Yesevi damarından beslenerek Anadolu irfanını oluşturan bir geleneğin kokusunu duydum. Bu yazıda Şakir Kurtulmuş’un denemeleri ekseninde bir edebiyat geleneğinin izini sürmeye çalışacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.