• İstanbul 17 °C
  • Ankara 27 °C

Bu ülkenin baş belâsı olan Kemalizm’in kimliği

Ahmet Doğan İLBEY

Doksan yıldır dört koldan yapılan faaliyetlere rağmen milletin gönlüne ram olamayan Kemalizm rejimin derin güçleri için zinde tutulması gereken bir ideolojidir.

Kemalizm’i gündemde tutmak ve rejimin “gevşeyen” yönlerini sağlamlaştırmak için 1930’lu yıllardan (27 Mayıs 1960,1971 Muhtırası, 12 Eylül1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerini hatırlayın) bu yana derin güçler tarafından yapılan tertipler icap ettikçe değişik usullerle tekrarlanır.

KEMALİZM’İ PEKİŞTİRME OYUNLARI BİTMEZ 

Samsun’daki “Anıt” a yapılan saldırı Atatürkçülüğü milletin hâfızasında tutmak için Kemalist derin güçlerin bir mesajıdır ve yapılagelen tertiplerin küçük bir parçasıdır. Bu mesaj her zaman olduğu gibi bu kez de tesirini göstermiş olmalı ki, milliyetçi ve mukaddesatçı görünen üç siyasî partinin İl Başkanlarının “…Bu menfur eylemi şiddetle kınıyoruz” diyerek ortak basın açıklaması yapmaları mânidardır. Daha geçen gün, Kemalist Düşünce Derneği’nin Genel Başkanı buyurgan ve hınç dolu bir üslûpla “…Kemalist cumhuriyet, laik cumhuriyet ilelebet payidar olacak…” tarzında konuşarak Kemalist ilkelerin gevşediğini duyuruyordu. 

“KEMALİST MÜSLÜMANLAR” İFADESİ UTANÇ VERİCİDİR

Kemalizm bu ülkenin bir baş belâsıdır! Devlet ve millet müessesesinin üstünde “demoklesin kılıcı” gibi sallanıp durur doksan yıldır. Tepede sallanan bu “kılıç” tan dolayıdır ki son zamanlarda “Kemalist Müslümanlar” ifadesi utanç verici bir haber olarak dolaşıyor. Türkiye’de hem Müslüman hem Kemalist olmak abesle iştigaldir. Müslümanca bir dünya görüşünü taşıyan ve yaşayan bir insan asla Kemalist yahut Atatürkçü olamaz, oluyorsa sahtekârdır, münafıktır. Kemalist Müslüman ifadesi demokratik, laik-seküler düşünen ve yaşayan, hem câmiye giderim, hem meyhâneye…” diyen şuursuz, lümpen ve modernistlerin sıkça kullandığı bir ifadedir. Hiçbir ciddiyeti ve kökü yok. Haysiyetsiz ve kimlik şuuru oluşmamış insanların bukalemunca ifadesidir bu...

Kemalizm’e hizmet eden Haydar Baş’ın Partisinin Genel Başkanı geçen günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’na salvo atışlar yaparak “ Biz hutbede her Cuma Kemalizm’in önderi ne yazdıysa onu okutacağız. Atatürkçülük bu ülkenin üzerinde mutabakat sağladığı bir değerdir.” diyerek baş belâsı Kemalizm’i sopa olarak gösteriyordu. Yakın günlerde, Cübbeli Hoca namıyla bilinen zat şöyle demişti: “Ben Atatürkçü dönemin Diyaneti’ni istiyorum. Onun döneminde Diyanet, Mâtüridî çizgisindeydi… Ya şimdiki İlâhiyatçılar?...” Beyanın maksadı doğrudan İslâm değil, Atatürkçülüklerle müdara ve muvazaa yapmak... Hafiflik ve vakarsızlık bu.

Atatürkçülüğe yaltaklanmanın siyasî vitrindeki hâli daha pespâye… Fikrî şahsiyeti teşekkül etmemiş veya takiyye yapan yahut kendini iki tarafa şirin göstermek isteyen cambaz siyasîlerin tavrıdır. Anadolu’nun dindar beldelerinde Müslümanca üslûpla hitap ederler. Sâhil beldelerdeki modern ve liberal kitleler karşısında “hem Atatürkçü hem muhafazakâr, yâni dinî değerlere hürmetkâr olduklarını beyan ederler. Bu tür üslûp millet nezdinde rağbet görmüyor. O bakımdan terkip olması mümkün olmayan hem Müslüman hem Kemalist olmanın şarlatanlık olduğunu dağdaki çobanımız dahi biliyor.                                           

KEMALİZM BATILILAŞMA İDEOLOJİSİDİR

Kur’ân-ı Kerim’e yeni sûreler eklemeye teşebbüs eden Kemalizm Batılılaşma ideolojisidir. Önce Fransızlaşmayı, İngilizleşmeyi, sonra Almanlaşmayı denedi. Daha sonra topyekûn Avrupalılaşmayı gaye edindi. İslâmî değerleri hayattan ve kamudan çekmeye çalışarak “Reform” adı altında İslâm Protestanlaştırılmak istendi. Câmilere sıra konulmak,  Kur’ân’ı Kerim seküler hâle getirilmeye teşebbüs edildi. Bâzı âyetler tamamen kaldırılıp yerlerine düzmece âyetler yazılarak “yeni bir Kur’ân” kitabı yazdırılmak istendi, fakat âkim kaldı. İbadetlerin muhtevasında Kemalizm’e uygun hâle getirilmek kararı alındı. Hâfızlık ve Arapça okuma ve yazmanın Türkiye sınırları içerisinde yasaklandı. Kemalizm’e uygun yeni âyet ve sûrelerin eklenmesi gündeme getirildi. Nutuk’tan derlenecek olan sözlerin âyet ve sûrelere ilâve edilmesi ve Cumhuriyetin medenî ve cezaî kanunları sûre olarak yazılıp câmilerde okutulması düşünüldü. Temizlik sûresi, istiklâl ülküsü sûresi, askerlik ve kahramanlık sûresi, turizm ve ticaret sûresi, kanunlara saygı sûresi, vergi sûresi gibi birçok uydurma sûrenin namazlarda, cuma hutbelerinde ve diğer ibadetlerde okunması gündeme getirildi.

KEMALİZM’İ GÜÇ KAYNAĞI OLARAK KULLANANLAR

Hem korku veren, hem güç kaynağı olan, yaltakçılar ve münafıklar için emniyet sigortası vazifesi gören baş belâsı Kemalizm nedir! Kemalizm İtalyan tek parti ve Duçe faşizminin karma bir taklididir. Zemininde Fransız laisizmi ve ulusçuluğu vardır. İstiklâl Savaşı’nın gaye ve ruhuna sâdık kalmayan Kemalizm’in “önderi” İngilizlerin baskısıyla ilân ettirilen Cumhuriyeti kendi ilke ve inkılâplarıyla oluşturma çabasının adıdır. Kemalizm’in “önderinin” projeleriyle Müslüman Türk milletini dönüştürme, yâni Avrupa toplumları gibi laik-seküler “uluslaştırma” rejimidir. Kemalizm’in bugün millet üzerinde tesiri azaldı ise de Atatürkçü dernekler ve yayın organları bu ideolojiyi zinde tutmaya çalıştıkları gayet açık. Askerî cenahta yargıda, medyada ve bürokraside Kemalizm’in özlemini çekenler ve fikirlerini Atatürkçülük üzerinden tesirli kılmaya çalışanlar hâlâ faaldirler. Millet nezdinde güçsüz olsalar da, türlü vasıtalarla rejimin Kemalist ilkelere dönmesi gerektiğini söylemekten geri durmuyorlar.

KEMALİZM YERLİ VE MİLLÎ DEĞİL, İTHALDİR 

Kemalizm Tek Adam Cumhuriyetinin Türkiye’deki şeklidir. Cumhurun cumhuriyeti değildir, bürokratik ve elitlerden oluşan Kemalist oligarşinin cumhuriyetidir ki, Kemalist devlet diktasıdır bunun adı. Takrir-i sükûn, İstiklâl Mahkemeleri, açık oy-gizli tasnif, Türkçe ezan, câmilere sıra konulması plânı, harf devrimi, İslâm medeniyetinden kopuş, Osmanlı-İslâm Türk tarihinden İslâm öncesi Asya tarihinde ve Hitit, Sümer gibi pagan kültürlerde Türklük aramaktır. Kemalizm’in altı ilkesi, yâni altı ok’undaki devletçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, inkılapçılık muhteva olarak pozitivist ve sekülerdir. Halkçılıkları Sovyet Rusya’nın halkçılığı ve Alman köylülüğü karışımıdır. Halkın dinî ve tarihî kökleri yoktur, Kemalist devletin değerlerine bağlı bir yığındır. Laiklik, Fransız laikliğidir ki Kemalizm elbisesi giydirilerek dayatılan bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Dinî olan değerlerin yaşamasına izin verilmez. Millîyetçilik anlayışları İslâmî zeminde inkişaf eden millet değerlerini sevmek, geliştirmek değil, laik-seküler bir zeminde Atatürkçülükle terkip edilmiş bir Fransa’dan kopya edilmiş millîyetçiliktir ki bütünüyle yanlıştır. İnkılapçılığı pozitivizm ve laisizmden beslenen bir modernleşmedir.

Kemalizm 1923’den 1950 ‘ye kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmî adıdır. 1960 Anayasası’yla Atatürkçülük olarak devam eder. 1931’de toplanan CHP üçüncü kongresinde Kemalizm altı ok diye bilinen ilkeler olarak târif edilir. Bir yıl sonra Kadro Dergisi Kemalizm’i ideolojik bir sisteme kavuşturmak için Kadro Dergisi ve bu yönde kitaplar yayınlanır. Asıl adı Mohiz Kohen olan Yahudi kökenli Tekin Alp’in 1936’da çıkan “Kemalizm” adlı kitabı devlet desteğiyle çıkmıştır. Aynı yıl yayınlanan Şeref Aykut’un “Kamalizm” kitabı da Kemalist cumhuriyeti anlatan ve yine devlet destekli bir kitaptır.    

KEMALİZM YAHUT ATATÜRKÇÜLÜK HÂLEN RESMÎ GÖRÜŞTÜR 

Kemalizm’in tecessüm etmiş yüzü olan Cumhuriyet Halk Partisi 1927’de yayınladığı program Kemalizm’in gövdesidir. “Cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi” şeklinde ifade edilen programda üç ok telaffuz ediliyordu. 1931’de 1937’de altı ok programı Kemalizm’in devletin ideolojisi olarak kesinleştiği dönemdir. 1935 yılı programında parti ideolojisinin “Kamalizmdir.” Dilde yapılan “soykırımdan” dolayı Arapça olan “Kemâl” in “Kamal” ile değiştirilmesinden doğmuştu “Kamalizm”. Kemalizm millet değerlerine karşı yapılan meşum inkılâplarını 1924’den 1950’ye kadar tamamlamıştır. CHP’nin programında yer alan Kemalizm sadece Tek Parti Dönemi’ne mahsus bir sistem değil, Türkiye’nin hâlen resmî ideolojisidir.

Millet değerlerine karşı yapılan bütün darbeler Kemalizm yahut Atatürkçülük adına yapılır. 

Baştan beri millet değerlerine yaslanmayan Kemalizm’in günümüzde hızı kesilse de, laikçi ve ulusalcı zümreler, Atatürkçü dernekler Kemalist ideolojinin propagandasını yapmaktan geri durmuyorlar. Kemalizm’in Atatürkçülükten ayrı olduğu iddia edilse de bu iddia fasaryadır. Milliyetçiliklerine Atatürkçülükten yardım alanların iddiasıdır bu. İki kavram da farklı tonlarıyla aynı çizgiyi takip eder. CHP’de Kemalist vurgu azalmış gibi görünse de keyfiyet ve temel kadrosuna Kemalistler hâkimdir.                                                         

KEMALİZM’İN CÜRÜMLERİNİ UNUTMAK GAFLETTİR                               

Cumhuriyetçilik anlayışları cumhurun değil, Kemalist kadronun oluşturduğu ideolojik bir yapının cumhuriyetidir. Cumhurun dîninden neşet eden medeniyet değerleri ve kimliğiyle mutabık olmayan ve hilafına devrim kararları alan zorba bir cumhuriyettir. Kemalizm’le eş mânaya gelen Cumhuriyet; Kur’ân’dan Kopuş ve Medenî Bilgiler Kitabı’na geçiştir. Birçok Kemalist yazar 1950’li yıllara kadar süren bu kitabın dayattığı pozitivist ve lâ-dinî devlet anlayışının Kemalizm’in “önderinin” beyanları ve siyasetinin sonucunda oluştuğunu yazmaktadır.                                                                                                                      KEMALİSTLER FÂTİHA SÛRESİNİ DEĞİŞTİRMEYE TEŞEBBÜS ETTİLER 

Lâ-dinî cumhuriyeti tesis etmek için câmilerde cemaat kılınan namazlar günde iki vakit sabah ve akşam olmak üzere kılınması, namaz rekatları sekizi geçmemesi, oruç tutmak ya da tutmamanın asıl gayeye ulaşan kadar serbest olması, askerler, öğretmenler, çiftçiler gibi devlet görevi yapan kimselerin oruç tutmasının yasaklanması bu projelerin arasındadır. Câmilere Allah, Hz. Muhammed ve diğer İslâm büyüklerinin adlarının yanına Kemalizm’in “önderinin” adı da konacaktır. Umuma açık yerlerde çarşaf, sarık, türban ve benzeri kıyafetlerle dolaşmanın ve Hacca gitmenin yasaklanması, Anıtkabir’i ziyaretin millî bir Hac olması, Cumhuriyet, 19 Mayıs ve 23 Nisan Bayramlarının Hac’dan daha kıymetli millî birer ibadet olarak kutlanması Kemalizm’in fikirlerinden birkaçıdır. Fâtiha sûresinin “Bütün âlemler’in Rabbi olan, esirgeyen, yargılayan ve Kamal’i yaratan Tanrı’ya şükürler olsun. Tanrım, Seni severiz, Senin yarattıklarını severiz, Sen’den yardım dileriz. Bizi, Kamal’in gösterdiği dosdoğru yola ilet, nimetine erenlerin, gazabına uğramayanların, Kamal’in yolundan sapmayanların dosdoğru yoluna…” şeklinde değiştirilmesi fikri ortaya atıldı.  Bunlarla kalınmadı, ülkenin her yanına Kemalizm’in “öncderinin” heykelleri dikildi. Devrin ders kitaplarına “ Kemalizm’in önderine hamd olsun” diye başlayan cümleler yazıldı. Bu tapınma âyinine katılmayanlar “Yeni Din Kemalizm’in” düşmanları ilân edildi.

“KEMALİST İDEOLOJİ YOK DİYEN” EBLEHLER!

“Kemalist ideoloji diye bir şey yok” diyenler Cumhuriyet dönemi Kemalist şairlerden Kemalettin Kamu’nun “Ne mucize ne efsun / ne örümcek ne yosun / Çankaya yeter bize / Kâbe Arab’ın olsun…”  mısraları şerh etsinler. Kemalizm, İslâm’a ve Peygamber Efendimiz’e karşı olduğu için hâşâ Efendimiz s.a.v.’ın yerine Kemalizm’in “önderini” kurtarıcı bir önder olarak ikâme etme çabalarıdır. Kâbe’nin Türkiye’de Müslümanların kıblesi ve tavaf ettiği kutsal bir mekân olması Kemalizm’in varlığına ve meşruiyetine bir tehdittir. Bundandır ki Kemalistler Kâbe’yi itibarsızlaştırarak yerine “Anıtkabir” kutsallaştırmaya çalıştılar. Bu güruha göre “Yeni Türk ulusu” Kemalist cumhuriyet dînine intisap etmeli ve Kâbe yerine Çankaya’ya yönünü çevirmeli, Anıtkabir’i tavaf etmeli…                          

KEMALİZM’İ HESABA ÇEKMEDEN OLMAZ

Dahası var; Kur’ân-ı Kerim’in yerine Nutuk kitabını kutsallaştırmaya çalıştılar. “Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren Nutuk’tur” dediler. Bunun mânası şudur: Kemalizm’in temel kitabı Nutuk’tur. İslâm mâzisiyle bağını kesmesi gereken “yeni Türk ulusu” Kur’ân yerine “Nutuk” u okumalı, ona ta’zimde bulunmalı. Kemalistler bu alçakça fikri hayat geçirmeye çalıştılar, fakat başarılı olamadılar. Bunlara göre, “Nutuk dünyaya inmiş son kitaptır.” Daha da ileri giderek, Anıtkabir’inin Mekke’den daha kutsal olduğunu anlatmalıyız” kararını bile almışlardı.

Hülâsa-i kelâm; milletin değerlerine ve reyine müracaat etmeyen Kemalizm millete hasım olan Batılılaşma projesidir. Milletle tarihî ve sosyolojik bağı yok. Toplum ve devlet mühendisliğidir. Müslüman millet değerlerinin ve Müslüman Türk kimliğinin İslâm’la bağını kesmeye çalışmıştır. Kemalizm’in bânileri pozitivist, agnostik ve deist karışımı bir inanca sahiplerdir. (ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 420 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim