Bugün Almanya, İspanya gibi ülkelerde bile homojen-ulusal- bir sermaye yapısından söz edemeyiz. Kriz zaten bunun krizidir. Hamburg limanından ihraç edilen malların üzerinde istediği kadar ‘made in Germany’ yazsın, bu malları Türkiyeli, Çinli, Brezilyalı, Hintli girişimciler de üretiyor. Ve bu sermayedarlar, ikinci savaş öncesi olduğu gibi, yalnız Almanya’nın ekonomik çıkarları için çalışmıyorlar, Almanya’daki yatırımları kadar Türkiye’deki ve Rusya’daki yatırımlarına da düşünüyorlar. Örneğin Merkel, Almanya’nın üstün çıkarlarından bahsettiğinde eğer bu ‘üstün çıkarlar’ İspanya’yı batıracaksa, Türkiye’ye, Rusya’ya zarar verecekse Almanya’nın ‘üstün çıkarlarının’ karşısında oluyorlar.
Bunun için artık hiçbir ulus-devletin arkasında, yalnız o devletin çıkarlarıyla sınırlı bir ulusal burjuvazisi yok. Yani Almanların bile ‘ulus-devlet’ modeliyle kalkınmayı bırakmak zorunda olacakları bir dünyada mezhep, aşiret yapılanmalarının ulus-devlet kuruyor diye anlatılması çok anlaşılır değil. Artık geç; Kürtler de bir ulus-devlet kurup öyle ‘bağımsızlıkçılık’ falan oynayamazlar. Bunu en iyi anlayanlardan birisi Barzani. Barzani’nin, bundan sonraki yolunu Türkiye ile birlikte düşünmesi ve Maliki’nin başında bulunduğu ‘merkezi’ hükümeti takmaması, bölgesindeki doğal zenginlikleri hâkim olanla ortaklık yaparak değerlendirmek istemesi çok anlaşılır ve akıllıca. Burada Maliki havlu atmak zorunda kalacak çünkü onun arkasında duracak, küresel pazarlarda ‘oynayan,’ Irak halkı adına(!) ‘yönettiğini’ iddia ettiği sınırlara sahip çıkacak, siyasi ve ekonomik pazarlıklar yapacak bir burjuvazisi yok.
Barzani ise, ancak Türkiye gibi bir eksen devlete ve topraklarındaki zenginlikleri değerlendirecek küresel sermayeye dayanırsa halkının refahının yükseleceğini ve iktidarını koruyacağını biliyor. Şimdiki Erbil’e bir bakın bir de Saddam zamanındaki Erbil’e...
Katil Esad ve oligarşisinin yağmaladığı Şam ve Halep’e on yıl sonra gittiğinizde gördüğünüz zenginliğin sizi şaşırtacağına bahse girerim.
Nereye gidiyoruz?
Peki, nereye gidiyoruz? (Quo Vadis?) Bu soru, böyle tarihi dönemlerin anahtar sorusudur ve böyle dönemlerde herkesin bu soruya bir yanıtının olması gerekir. Benim yanıtım şu: Önümüzde büyük kıtasal oluşumlar ve bu kıtasal oluşumları-yapılanmaları- çekip çevirecek eksen devletler dönemi var. Örneğin AB projesi şimdiye kadar anlatıldığı biçimiyle bitti. Yeni bir kıtasal birlik Ortadoğu’daki değişimi takip eden zamanda şekillenecek. Türkiye, Rusya ve İran bu yeni kıtasal birliğin-değiştikleri oranda- Asya tarafını oluşturacaklar. Bu üç eksen-belirleyeci- devlet içinde şimdilik yalnız Türkiye bu kapsayıcılığa sahip gözüküyor. İran ve Rusya’daki dönüşüm çok daha sancılı olacak. Kıtasal birlikler, eksen devletler ve yerel devletler önümüzdeki dönemin iç içe geçmiş, federal ağ iktidarlarını oluşturacaklar.
25.07.2012 Star































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.