• İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Dünya Bir Yana

Dünya Bir Yana
Gözbebeğiydim dünyanın. Gözbebeğimdin. Bir masalın zümrütten tahtında, dünyaya kol kanat geren merhametli kollarımın gölgesinde.
Kendimi bir türlü göremediğim ince işçilikli, yasemin kokulu aynalarda. Erinden erken kalkıp atı ile düşman iline varan has hatunların diyarında. Dünya, bir yana… Alfabetik sırayla… Son… Ses… İşitilmeyen… Lamı cimi yokmuş bunun. Ye ile… İki noktalı… Yine başa… En başa… Dünyanın başına ne işler açmışım böyle? Kadıya mülk değil ya, ülkemin tek hâkimiymişim! Kalbimin…

Sağanak yağış… On derece… Mart ayının ilk günlerinde, baharı ve aşkı düşünürken, iktisat, işletme yorumları ve çokbilmişliği içinde dünyanın düzeni. Durmaksızın… Varım. Buna düşünmek denirse. Yine üşüyorum. Sıcacık sözlere muhtacım. Kelimeleri de stokçular biriktiriyor olmalı. Değeri paha biçilemez, ederi beş para etmez cinsinden birtakım manevralarla tüketim çılgınlığı… Her sene gelen son yılların en soğuk hava dalgası geliyor yine. Haberden habere… Muhabir üslubunu kelimelere yorgan yapmalıyım, ısıtmalıyım kibrit yakarak onları. Emanet… Dünyanın sırtımdaki yükü… Kimse sahiplenmemeli kara kışı, hevessiz ve şevksiz yaşamamalı Ebu Zer yalnızlığım, pervaneler uğruna. Savaşlar da tam yerinde ve kararında, kendi savaşımın çok çok uzağında…

Yerin kulağı var diyorlar, yağmur sularıyla yankılanıyor sesim, duyuyor musun? “Sen” diyorlar, “sahici bir gezginsin. Sahici seviyorsun. Hangi asırdan gelmesin? Sur kentinin hülyalı bakışlarında gözlerine mil çekilmiş Sakine gibisin.” Gözlerinin güzelliği Çin’de şöhret bulmuşken yanındaki adam bir kez görmemiş o güzelliği belki de. Hayata dön, eve dön. Kalbimdeyim. Senden sana dönmeyi onlar öğretti bana, eşyalar. Çok anlamlılık dersinde müfredat dışı yapraklar, çiçekler, tespihler… Hangi anlamda kullanılageldikleri dilbilimcilere metelik. Şimdi onların cezası ağır olmalıymış. “Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım.” Nasıl olur da aşılmazmış lambalar? “Muma tutuyorum parmaklarımı, yan ateşte” diyorum, yaralarıma tuz sürmüş gibi hafifliyorum. “Sanki yıldızlara tutunmuşum. Ve sanki buzdağına çarpmışım da buz nedir?” bilmiyorum. Yanmıyor tırnaklarım. Akıl devrede, o daha hiç çıkmadan dedikodu mekânlarından, nefsin dişleriyle kemiriyor bütün güzellikleri. Dağ nerede? “Yandı, bitti kül oldu.” Biter mi masallar? Ya sen? Ne zaman nerede biteceksin? Tam bir asparagas mı bu böyle? 5N1K… Araştır, soruştur, gerçeklere ulaş. Hakikat bilgisine akılla varmaya çalışanların serencamı. Kar lastiği olmadan şu kentin trafiğine dalmak gibi bir akıl tutulması. Sanrılar… Sanki sen samanyolundan kovuyorsun beni, kraliyet tahtına oturtuyor Zühre. Sen beni merakta bırakmak için ışıklarını kapatıyorsun, yüzün ay gibi parlıyor güneşle dünya arası. Tutuluyorum. Akıl tutulmasına inat. Aşka… Özel bir gündem olmuyor. Özel gündemin özel maddeleri sayfalarca sürüp dilek ve temennilerle bitmiyor. Oluyorum ben. Kabuklarım çatlıyor. Her doğum gibi her ölüm gibi ve bütün aşklar gibi. Yersiz yurtsuz. Vakitli vakitsiz.

Devamı: https://www.insaniyet.net/dunya-bir-yana/

Bu haber toplam 169 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim