• İstanbul 16 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 15 °C

Dünyada ölümden başkası yalan

Dünyada ölümden başkası yalan
A. Süheyl Ünver’in Karaca Ahmedname adlı eserinin en dikkat çekici bölümü, İstanbul halkının ölüm karşısındaki duygularının yer aldığı bölüm..

Mezar taşı yazılarında neler var?

İslam Medeniyeti'nin önemli şahsiyetlerinin de medfun olduğu mezarlıkla ilgili bilgilerin yer aldığı kitabın en dikkat çekici bölümü, İstanbul halkının ölüm

 karşısındaki duygularının yer aldığı bölüm. Burayı okuyunca, hayatın anlamına ve faniliğine dair sahih bilgileri en derin tecrübelerden bir kez daha öğrendiğini hissediyor insan. 1933’ten beri vakit buldukça mezar taşlarını okuyan Süheyl Ünver’in, Karacaahmet’te ve muhtelif mezarlıklarda kayıt altına aldığı mezar taşı yazılarının bir kaçı şöyle:

Dûçâr olmuştu bir emrâza eyvah olmadı çare

Olur mu mevte çare eylesek bin kerre vâveyla.

(Dûçâr olduğu hastalığın çaresi bulunamamış.

O halde vâveylaların ölüme çaresi yoktur.)

Ziyaretten murad heman duadır

Bugün bana ise yarın sanadır.

Bu fânîde bulamadım hiç rahatı

İhtiyar ettim anın için rıhleti.

Hastalandım bulmadım derdime derman

Yok bu dünyanın vefası kanı (hani) Süleyman.

Bu cihan bağına geldim bir mürüvvet göremedim

Derdime derman aradım bir ilacın bulmadım.

Ah ne yazık oldu bana gençliğime doymadım

Çaresiz bir derde düştüm çaresini bulmadım

Yaktı bitirdi vücudum şehrini kahr ile

Gül gibi soldum cihandan ne olduğumu bilmedim.

Ey felek kaddin bükülsün nâmurad ettin beni

Bir murada ermiş iken târumâr ettin beni

Daha pek genç iken bîçare düştü bîdeva derde

Ciğerler parçalandı çehre soldu tülhükam oldu

Ah kim âlem içre ben de şâdân olmadım

Çaresiz derde esir oldum def’a imkân bulmadım

Geçti ömrüm görmedim sıhhat yüzün

Bir misafir gibi geldim ben de mihmân olmadım

Bulmayıp derdine şifa bu civan

Hamlini vaz’ eyleyip heman gitti

Niyazım budur benim Bari Hüda’dan

Unutmasın dostlar beni duadan

Ne yaptım ben sana ey zalim felek âh

Bana göstermedin rûy-i cihanı

Henüz açılmadık bir gonca iken

Perişan oldu halim nâgehânı

Ferman etti Hüda

Fânîye hacet kalmadı

İçtim ecel şerbetini

Lokman’a hacet kalmadı

Hep yârelerim iyi oldu

Cerraha hacet kalmadı

Yapıldı cennet sarayın

Mimara hacet kalmadı

Vefat sebepleri de yazıyor

Mezar taşı yazılarını duygularına göre sınıflandıran Ünver, “ince duygulu mezar taşları kitabeleri”, “hastaların tedavisiyle meşgul hekimlerden bahis mezar taşları” ve “şairlerin kabristanlar hakkındaki duyguları” gibi birkaç alt başlık oluşturmuş. Mezar taşlarına yazılan vefat sebeplerinden bazıları da şöyle: “Tâûn (asıl veba). Derd-i hunnâk (kuş palazı). Veba (sârî hastalıklar). Derd-i bî-aman, çaresiz dert (veba ve kanser). Türlü emrâz (müzmin hastalıkların arazı). Renc-i bîmârî (delilik). Ciğerler parçalandı (verem). Şehid. Kalp hastalığı. Aşk. Muradına ermeyen (evlenememiş kız ve erkekler). Garip ölenler (vatanlarından uzak vilayet mezarlıklarında).”

Darb-ı meseller üzerinde düşünmeye değer

Mezar taşı kitabelerinde rastladığı ölüm hakkındaki darb-ı meselleri de halkın ölüm karşısındaki hislerine misal gösteren Ünver, bunların, üzerinde çok düşünmeğe değer olduğunu söylüyor.

Darb-ı mesellerden bazılarını şöyle derlemiş Süheyl Ünver:

- Ölümü görmeyince hastalığa mum olmaz.

- Ölümü gören hastalığa razı olur.

- Ölüme tükürtürüm, yüzüme tükürtmem.

- Eden bulur, inleyen ölür.

- Mezar taşıyla iftihar olunmaz.

- Ayıbını topraklar örtsün.

- Ölenle ölünmez.

- Öleceğim diyen ölmez, onurup yürüyen ölür.

- Ölüye ağlamaz, diriye gülmez.

- Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane.

- Ölmüş ile ölünmez.

- Borçlu ölmez, benzi sararır.

- Biri ölmeyince, diğeri gün görmez.

- Öküz öldü, ortaklık ayrıldı.

- Tende biten, teneşirde gider.

- Can çıkar, huy çıkmaz.

- Çıkmayan canda umut var.

- Ne ölüye ağlar, ne diriye güler.

“Ruh vardır ve ebedidir”

Mezar taşlarının bizimle konuşmaya devam ettiğini hatırlatan Süheyl Ünver, derlemesinin sonunda ise İstanbullunun ölümden ne anladığını şöyle özetliyor: “İstanbul’da yaşayan halk ölülerin uykuda olduklarına, yeniden hayata gelinceye kadar uyuyup sonra dirileceklerine kâildir. Halkın felsefesinde ölmekle artık ebediyen yok olmak telakkisi yer bulmamıştır. Halkın bu düşüncesi bugünkü felsefe cereyanlarının bazen menfi yollar takip etmesine güzel bir cevaptır. Halkça ruh vardır ve ebedîdir. İnsanlar mutlaka ölüm geçidinden geçecektir. Lâkin ademe, yok olmağa değil, ruh âlemine.”

 

Cemile Sultanmurat yazdı

www.dunyabizim.com

Bu haber toplam 6126 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İkinci Kez Yolu Açık Olsun Yavuz Bülent Bakiler’in02 Ekim 2025 Perşembe 11:06
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim