“Bağımsız Şiir” başlıklı çalışmaya: “Modern sanat anlayışına göre ‘en iyi eser’, hiçbir anlayış referansı olmayan eserdir. En iyi vurgusu bir çeşit ‘orijinallik’ ihtiva eder.” Cümleleriyle giriş yapmıştım. Bu tarzda bir dibace, başka bir sanat-sanatçı anlayışını ötelemeden, şiirin bağımsız olamayacağı gerçeğini ifade etmek içindi. İşin özünde cari bir şiir algılayışının olamaması, ontolojik olarak duruyordu çünkü. ‘Cari şiir’ kavramlaştırmasını ‘mûteber’ anlamından ziyade, tedavüldeki şiir olarak algılamanın şart olduğunu da öndelik olarak söylemeliyim. Hoş, zaten cari olan bir çeşit dayatılandır da. Edebiyat dergilerinde yayınlanan pek çok şiir(imsi-n)in, pek çok müteşairi, fersiz ve arsız şekilde işaret ed(em)iyor olması, yayınlanıyor olması; yani, cari-dolaşımda olması, o metnin kendi dışında bir şeyi gösterememesinden kaynaklanıyor.
Şiir deniliyorsa/denilecekse eğer bir metin için müteharrik ve uyarıcı olması durumu ilk gerekliliktir. Bu cümleyi açmak için şunu da söylemeli: Metin, belleğimizdeki bir görüntüyü, bir duyarlılığı işaretlemelidir. Bu duyarlılık ya da görüntüyü yaralamalı ya da otamalıdır. Bunun bidayeti çağrışımsa eğer, nihayeti imgedir.
Çağrışıma, sembole, imgeye yakalanamayan şair; ‘şairanelik hırsı’ içinde boğulmakta ve esasen şiirin özü olan bilinç ve vicdanı itelemektedir. Bunun bir adım sonrası, insani fıtri-üstün/öte hakikat yerine, arızi-nefsi gerçekliklere yaslanarak türetme yoluna gitmektedir. Yine bu saikla, zamanenin alt ve popülist giderine uyarak bir de tasannudan soyutlayınca kendini, dosta düşmana karşı, sesin ve üreteceği müziğin lüksüne de uzak kalmak zorunda hisseder.
Devamı: https://www.izdiham.com/ethem-erdogan-sairin-tabutu/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.