Klasik kültürümüzle mayalanmış ruhuna modern şiirin anlatım biçimlerini de giydirerek söyler şiirlerini. Tatlı, ayarında bir ironiyle de süsler bu şiirleri. Şiirlerinde, Osmanlı bakiyesinin bin bir çeşit imajlar dünyasını yansıtır. Çok boyutlu, çok derin, çok kadim bir coğrafyanın içine düşeriz. Bir dâüs-sıla özleminin de…
“Tapu Sicil Muhafızı” şiirinde de söylediği gibi, eski günlerin, anıların tapularını saklar Hatemi. Gözlüklü, siyah kolluklu bir tapu sicil muhafızı. Bu şiirinde kavgacı bir şiir yazma özlemini belirtmesine rağmen hiç de öyle olamamış. Melankolik, iç derinliği yoğun bir şiir… Bunda sanırım anneannesinden dinlediği türkülerin ve anneannesinin Hz. Hüseyin’e yaktığı ağıtların büyük etkisi var.
Hatemi’nin, Tapu Sicil Muhafızı (1984), Akşam Gümrükçüleri (1973-1984),Zamanın Sesleri (1968), Eski Kentte Bir Gece (1968), Lodosçu (1987), Grili Çocuk (1988), İstikbal Diken Terzi (1988-1989), adlı kitapları Dergâh Yayınları tarafından “Şiirler”adlı kitapta bir araya getirilmiş. Ayrıca kitaba açıklamalar ilave edilmiş. Şiirlerle ilgili bilgilere yer verilmiş.
Âşık Garip Coğrafyası’nda bir pınar başında soluklanmak…
Hüsrev Hatemi’nin şiirlerinde kadim edebiyatımızın derin izleri görülmektedir. Özellikle divan edebiyatımızın… Zaten kendisinin divan edebiyatıbirikimi bizleri şaşırtacak boyuttadır. Bu noktada ben Hatemi’yi Attila İlhan’a benzetiyorum. “Şiirler”kitabını açıp okumaya başladığımda hemen aklıma Attila İlhan geldi. O da divan edebiyatının söyleyiş biçimleri ve ikliminden etkilenmiş ve yararlanmış biriydi. Daha sonra kitabın açıklamalar bölümünde Hatemi, Attila İlhan şiirini çok sevdiğini söylüyor. Divan edebiyatına duyulan bu muhabbet, Hatemi şiirini diğer modern şiirlerden ayırıyor. Bilindiği gibi modern şiir birçok şeyi atlamıştı.
“Şiirler” kitabı kendi tevazuu içinde akan bir nehir, gürültü etmeyen… Sözün büyüsünün bir ahenk içinde, huzuru bozmadan akışı. Kendi kültür havzasını ve kadim yatağını arayan bir akış olarak da değerlendirebiliriz buradaki şiirleri. “Âşık Garip Coğrafyası” şiiri söylediğimiz bu akışın göstergesidir. “Kola değil çay içmektir seni düşünmek/ Seni düşünmek erzurum, tebriz, tiflis/ Yani âşık garip coğrafyası.” Şairi bu kadar çok etkilemiş olan Âşık Garip,16. yüzyıldaTebriz’de yaşayan Erzurum, Tiflis, Kars gibi yerleri gezen bir şair. Duru birTürkçeyle yazmış ve söylemiş. Hatemi, çocukluğunda anneannesinden çok dinlemiş Âşık Garip’i.
“Şiirler” kitabında dikkatimi çeken diğer bir şiir de “Kendi Kendine Geometri” şiiri. Şiir, adeta âlemin geometrik bir tasviri gibi. Yaşamın ve ölümün… Ölüm burada sonsuzlukla tasvir ediliyor.
Hatemi’nin, “Hazin Kurallar”şiirinde de söylediği gibi, bu zamanlarda kurgusu değişmiş bir hayatı yaşıyoruz. Düşlerin bile düz olduğu, duyguların akacak mecra bulamadığı, yürek vadisinin nehirsiz olduğu, ömrün coşkudan uzaklaştığı, üstümüzde gökyüzü yerine basık bir tavanın olduğu zamanlar. Bu kesif zamanların dışına çıkmak için şiirin terkisine binmek lazım gelir. Şiirlerin rüzgârıyla uçup gitmek… Âşık Garip Coğrafyası’nda bir pınar başında soluklanmak…
Muaz Ergü yazdı































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.