Bâzı tecrübelere bakıldığında Cumhuriyet cumhurun hâkim olduğu rey ve esaslara göre idarecilerinin belirlendiği, istibdat ve oligarşinin en az hükümferma olabileceği bir rejimdir. Âmenna.
Fakat “Cumhuriyet” nâmı altında ilân edilen Cumhuriyet devletinin millet değerlerine karşı yapılan lâdinî-pozitivist inkılâpçı “Tek Adam” ideolojisinden oluştuğunu bu zulme düçar olan necip Türk milleti iyi bilir. İçinde yaşadığımız Cumhuriyetin cumhurun dîninden neşet eden kültür ve medeniyet değerlerine sımsıkı bağlı bir Cumhuriyet vasfını taşıdığını söylemek mümkün mü?
Kemalist ilkelerle kurulan Cumhuriyet millet değerleriyle bütünleşen Cumhuriyet târifine uymadığı kesin. Millî hâkimiyeti muhtevî olmadığını, M. Kemal ve kadrosunun Avrupa’nın lâdinî ve pozitivist anlayışından mülhem altı ok ilkeleri üstüne inşa edildiğini devrin Kuvvacı paşaları söylüyor.
Kuvvacı paşaların haberi olmayan cumhuriyet
D. Mehmet Doğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş” kitabına göre 29 Ekim 1923 tarihinde TBMM’de Cumhuriyetin ilânı karar altına alınırken Millî Mücadele’nin öncü paşalarından Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele Meclis’te yoktu. İstiklâl Savaşı’ndan çıkan bir devletin yeni rejiminin ilânı sırasında M. Kemal’in Millî Mücadele’nin lider paşalarına haber vermemesinin sebebi, adı geçen paşaların millî hâkimiyetin temsil edildiği ve İslâmî değerlerin büyük nisbette korunduğu bir Cumhuriyet fikrine sahip olmasıydı.
Kâzım Karabekir başta olmak üzere muhalif Kuvvacı paşalar, ilk Meclis’in feshedilerek seçim kararı alınmasıyla, M. Kemal’in Meclis’in üstünde devletin tek otoritesi hâline gelmesinden ve Cumhuriyet adı altında Batılı bir Cumhuriyet rejimi kurmasından endişe ederler. M. Kemal’in millet değerlerine ters düşen pozitivist ve seküler Cumhuriyet fikrine karşı muhalif paşaların millet değerlerine istinat eden Cumhuriyet fikri Anadolu’da heyecan yaratmıştı. Adı geçen kitaba göre, Meclis çoğunluğunun reyine müracaat etmeden ve Millî Mücadele’nin öncü paşalarının görüşü sorulmadan ilân edilen lâdinî Tek Parti istibdadına dönüşecek olan Cumhuriyete ilk karşı görüş Kâzım Karabekir’den gelir:
“Müstebid idare mahv sebebidir. Ferdî veya zümrevî tahakkümler bir milleti mahv için kâfi sebeplerdir. Buna misal isterseniz biz ve bütün Müslüman hükümetlerdir. Hepsi birer müstebit idarede uyuşmuş kalmışlardır. Milletin kuvveti, halkın kuvvetidir. Bunun da mânası cumhuriyeti ifade eder, diyecek ve Türkiye’nin millî hâkimiyet esasından şahıs hâkimiyetine doğru gitme ihtimalinin gün geçtikçe artacak.”
“Milletin muhakeme etmediği” cumhuriyet millî olabilir mi?
29 Ekim günü Rauf Orbay İstanbul’dadır. Cumhuriyet’in ilânını ve atılan top atışlarının sebebini gazetecilerden öğrenir ve aynı gün Tasviri Efkâr gazetesi muhabirinin sorusuna verdiği cevapta millî hâkimiyetin esas olduğunu söyler: “Bence Cumhuriyet kelimesi üzerinde mütalaa münakaşa değildir. Millet esasen bu idare şeklini hak edip zaferiyle temin eylemiştir. Elverir ki meseleler milletimizce muhakeme edilerek, malûm olsun. Bu esaslar bâki kaldıkça, isim değişikliği, hedef ve gayeyi ihlâl de tebdil de edemez”
Millî Mücadele’nin diğer öncü bir paşası Ali Fuat Cebesoy da Rauf Orbay gibi düşünüyordu: “Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile kurulmuş olan Büyük Millet Meclisi idaresi şüphesiz millî hâkimiyet ve idareye göre kurulmuş bir müessese idi. Bu cumhuriyet demek değildir. Çünkü Cenubî Amerikan devletleriyle Bolşevik devletleri de birer cumhuriyetti. Bunlar tam mânasıyla birer diktatörlüktür. Biz asla diktatörlüğü getirmeyecek esaslara dayanan cumhuriyet istemiştik. Önemli olanın milletin hâkimiyetidir…”
Hâkimiyet-i millîye’siz cumhuriyet…
“Vatan-ı İslâmiyye” üzere yapılan Millî Mücadele’nin öncü paşalarının bu ifadeleri M. Kemal ve kadrosunu rahatsız eder. Rauf Orbay, Cumhuriyet düşmanı olmakla itham edilir. Bu itham üzerine, Millet Meclis’inde “Kayıtsız şartsız Hâkimiyet-i Millîye’nin Cumhuriyet olduğunu, ancak her Cumhuriyetin Hâkimiyet-i Millîye” olmadığını cesurca beyan ederek “Hâkimiyet-i Millîye’ye istinat eden Cumhuriyet fikrini bir kez daha savunur. (Geçmişiniz İtinayla Temizlenir / Prof. Dr. Cemil Koçak).
Erzurum Kongresinde yazılan “Kayıtsız şartsız millî hâkimiyet ilkesi” maddesinden hareketle “hâkimiyet-i millîye’nin” mânasını hatırlamayanlar için mevzuun sıcaklığı içinde açıklayalım. Milletin kendi geleceğini ve idaresini tayin etme gücü ve hakkı demektir. Millî, millete ait, millete has olan mânasındadır. Millî kavramı milletten, yâni İslâm üzere yol tutan topluluk mânasına geldiğine göre, millî hâkimiyet de İslâmlaşmış bir topluluğun hâkimiyeti demektir. Cumhuriyet sistemi de cumhurun yâni halkın idaresi demek olduğuna göre millî hâkimiyeti temsil etmesi gerek. Millî Cumhuriyetin gerçek târif böyle. Fakat M. Kemal ve kadrosunun ilân ettirdiği Cumhuriyete, kağıt üstünde farklı görünse de ikinci yılından itibaren fiiliyatta bu târife uymadığı için “hâkimiyet-i millîye”yi haiz bir Cumhuriyet diyemeyiz.
Dîne hürmetkâr cumhuriyet isteyenler tasfiye ediliyor
Millî Mücadele’nin liderleri arasında Cumhuriyetin ilânı ile başlayan görüş ayrılığı bir yıl sonra daha da hızlanır. İkinci Meclis’te dîne hürmetkâr Cumhuriyet isteyenlerin tasfiye edildiği malûm. İlân edilen Cumhuriyetin Tek Şef M. Kemal “önderliğinde” lâdinî bir istibdat sistemine dönştüğünü gören paşalar, kuruluş beyannâmesinde “Bu parti dîne hürmetkârdır” yazılı ve millî hâkimiyeti temsil edeceğini söyledikleri Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurarlar. (Erik Jan Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası).
Hülâsa-i kelâm; Kemalist Cumhuriyete muhalif olanların, adam yerine konulmamış milletin nabzını tutan “Her Cumhuriyet, hâkimiyet-i millîye değildir” sözü Tek Parti Altı Ok Cumhuriyetine karşı işlenmiş bir cürüm sayılır ve 1926 İzmir Suikastı bahane edilerek, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay olmak üzere bu anlayışta olan birçok zevat siyasî hayattan tasfiye edilir.
Netice itibariyle Kemalist ilkeler üzerine kurulu sözde bir Cumhuriyeti millî bir Cumhuriyet olarak kabul etmek hem abes, hem de siyaset ilmine terstir. Türk milleti onca ideolojik baskılara ve telkinlere rağmen millî değerleriyle bütünleşen bir Cumhuriyet hayâlinden vazgeçmiş değildir. (ilbeyali@hotmail.com)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.