Kemal Ural ismi, bize Şûle’yi hatırlatıyor. Şûle ise neredeyse yetmiş yıl öncesine götürüyor. Bu bir dergi… Nisan 1962’de ilk sayısı yayınlanmış, Haziran 1963’te sekizinci ve son sayısı ile yayın hayatı sona ermiş. “Fikrî-Ahlakî-Edebî Dergi”. 27 Mayıs darbesi sonrasının karanlığını eksiltme yönünde kutlu bir çaba. Kemal Ural işte bu derginin yayıncısı. Kısa sürmüş fakat hatırda kalmış, iz bırakmış bir dergi. Nureddin Topçu’nun daha sonra Varolmak kitabında yer alacak yazıları bu dergide yayınlanmış. Varolmak kitabının ilk kapağı da bu derginin 6. Sayısının kapak resmi…
Dergi, "Yeni Doğuşlara Hazırlanan Dünyada Her Sabah Bir Başka Şûle Parlayacak!” şiarıyla yayın hayatına son vermiş. Oğul Ali Ural, babasının izinde yayıncılığı sürdürüyor. Yayınevinin adı Şûle! Şûle sekiz sayı çıkmıştı, Karabatak 55.sayısıyla dokuzuncu yılını tamamlamış.
Kemal Ural dergiyi 8. Sayıda bırakmış, ama yazmayı sürdürmüş. Bir’in Sırrı, Küçük Şey Yoktur, Tohumların Valsi, İnançsızlığın Anatomisi kitaplarını yazmış. Karabatak dergisinde Kemal Ural dosyası, oğul Ali Ural’ın sırf babasına bir vefası olarak görülmemeli. Aynı zamanda bir dönem hatırlatması.
Bu sayıda, Karabatak dergisinin klasikleşen söyleşilerinin konuğu Erol Göka. Çok sayıda kitabı olan Erol Göka, tıp âleminin de çok iyi tanıdığı bir psikiyatr. Şule Kala tarafından yapılan ropörtajda onun hem hekimlik yönünü hem de mütefekkir kişiliğinin ayrıntılarını öğreniyoruz. “Ne öğrendiysem hastalarımdan öğrendim!” diyor Erol Göka.
Bu sayıda dikkat çeken şiirlerden biri Hüseyin Âkın’ın “Âkif” şiiri. Mehmed Âkif’i İstiklâl Marşı yılında şiirle anmak başlıbaşına bir güzellik.
Ali Ural, bu sayıyı şöyle takdim ediyor:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.