
Ali Haydar Haksal’ın yazmaya başlayana kadar kimlerin ışığına tutunduğunu okuyoruz bu hikâyelerin arasında. Hüseyin Akın, yazdıkça bir itirafı dile getiriyor: “Kelimelerin de birer canlı olduğunu fark ettim.” Selvigül Kandoğmuş Şahin, yazarlığını besleyen iki unsurun çocukluğu ve gençliği olduğunu anılarıyla da besleyerek anlatıyor.
Kitap, yetmiş altı yazar ve şairin yazma hikâyesi ile zengin bir içerik sunuyor.
Yazarlık okulu gibi
“Yazma Hikâyeleri”, tam anlamıyla bir rehber kitap. Zaten bunun böyle olmasını Duran Boz da giriş yazısında belirtiyor. Yazma hususunda kendinden önceki kalem sahiplerini tanımak, onların izlediği yolu takip ederek kendine ve yazdıklarına bir yön vermek bu uğurda yapılması gereken kaçınılmaz çalışmalar arasındadır.
Yazarlık okulu faaliyetleri, günümüzde oldukça hız kazanan çalışmalar arasına girdi. Büyük merkezlerden tutun da okullarda bile yazarlık okulları açılmakta. Atölye çalışmaları ile genç yeteneklere rehberlik yapılarak, kurdukları cümlelere yön verilmeye çalışılmakta. Duran Boz Hoca’nın bu çalışması ile genç yeteneklere birçok söz ustasının yazmaya başlama hikâyesi ulaşmış olacak. Sözcüklerle kurulu bir dünyayı inşa etme çalışmaları daha somut bir zemine oturma imkânı bulacak. Örneğin; Atasoy Müftüoğlu’nun hikâyesini okuyunca, yazmanın bir sorumluluk olduğu kanaatini pekiştirecek genç yetenekler. Necip Tosun’la birlikte, içinden gelen cümlelerin ardına düşerek öykülerin ipine sımsıkı sarılmak için bahaneler arayacak.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16400/kelimelerin-de-birer-canli-oldugunu-farkettim.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.