• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Kemalist Cumhuriyet ıslah edilmeli

Ahmet Doğan İLBEY

“Cumhuriyetle hesaplaşanları ve milletin kimliğini ortadan kaldıranları 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda protesto edeceğiz…” diyen güruh, Altı Ok patentli Cumhuriyetin millet değerlerine bağlı olarak ilân ettirilmediğini anlamak istemiyor.

Cumhuriyetin “dayattığı” kimlik meselesinin bunca yıldır çatışmalı olduğunu kabullenmiyorlar.

1925’den sonra tavır ve istikamet değiştiren Batıcı-laik Cumhuriyete İstiklâl Savaşı’nda din ü millet diyerek maddî ve mânevî bütün gücünü Ankara Hükümeti’nden esirgemeyen Müslüman Türk millet değerlerinin bütünüyle hâkim olduğu bir Cumhuriyet denilebilir mi? CHP İlkeleri üzerine projelendirilen Atatürkçü Cumhuriyetle hesaplaşma yapılmadan, Müslüman Türk milleti değerlerinin hâkimiyeti merkeze tam oturmadan bu Cumhuriyete millî bir Cumhuriyet demek mümkün değil. Sözde “halk Cumhuriyeti” denilen Kemalist Cumhuriyetin din ve millet değerlerimizi “redd-i miras” ederek ve “gerici” sayarak zulümle, baskıyla tesirsiz hâle getirdiğini ne zaman kabullenecek ulusalcı milliyetçiler ve Altı Ok’çular?

Aldatan Cumhuriyetle hesaplaşılmayacak mı?

Hangi Cumhuriyet? Aldatan Cumhuriyet mi? Bin yıllık Müslüman Türk tarihini yok sayan ve İslâmî değerlerimizle uyuşmayan Sümer, Hitit, Frigya gibi garabetlere sığınan pozitivist seküler Cumhuriyetle hesaplaşılmayacak mı? Altmış bin kelimelik sözlüğümüzü İslâmî mâziyle irtibatı kesmek için on beş bin uydurukça kelimeye düşüren Kemalist Cumhuriyet sorgulanmayacak öyle mi?

1923 Sonrası milletin değerlerinin kovulduğu Meclis’te şu kararı alabilen Atatürkçü Cumhuriyetle mi hesaplaşılmayacak? “...Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler İslâm’ı kabul etmeden evvel de büyük biri millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin millî bağlarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabiî idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dînin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şâmil bir ümmet siyaseti idi” (Ne Mutlu Türküm Diyene, Ahmet Yıldız, İletişim Y. s.318).

Aldatan Cumhuriyetin hangi unsuru millî?

Aldatan Cumhuriyetin hangi unsuru millîdir ki, sözde milliyetçi siyasîler ve CHP’liler Müslüman Türk milletinin bin yıllık değerlerini tasfiye etmeye çalışan Cumhuriyetin ıslahına, adam edilmesine, millet değerlerine uyumlu hâle getirilmesine karşı çıkıyorlar. Cumhur, halk demekse, Cumhuriyet de halk rejimi demektir. 1925 Sonrası uygulamaların neresi Müslüman Türk milletine aittir? Aklı ve izanı olan Altı Ok Cumhuriyetinin milletin kurduğu Cumhuriyet olduğuna inanır mı? Fakat laikçi bağnaz bir idrâke sahip ulusalcı milliyetçilerle CHP’liler hâlâ bu sahteliklerden ve dogmalardan kurtulamıyorlar. Milletin İslâmlaşmış târifini ve Türk kimliğini de bilmiyor bu güruh. Atatürkçü Cumhuriyetin, Türk’ten ve millet hüviyetinden anladığı Müslüman millet değildir, Laikçi ve ulusalcı uydurma bir Türklüktür.  Cumhuriyetin Türk târifi “kurucu önder” tarafından yapılır. M. Kemal, 1930 yılında bir Alman muhabirine şöyle bir demeç verir ve demecinde Türk’ün inanç yapısı ile sorulara verdiği cevabın bir cümlesi şudur: “...Türk yalnız tabiatı takdis eder” (Atatürk Söylev ve Demeçleri, Cilt:III, s.86).

Cumhuriyetle eşdeğer olan Altı Ok ilkeleri üstüne kurulan Cumhuriyetin ana felsefesi şudur: “Dinî (İslâmî) hissiyat zayıflamadıkça, milliyet hissi kuvvetlenmez.”

Atatürkçü Cumhuriyet millet yapımızı temsil vasfından mahrum

Millete rağmen ilân ettirilen aldatan Cumhuriyetin ideologlarından sözde Türkçü Yusuf Akçura’nın sözleri Kemalist ideoloji olarak bugün elan devam etmiyor mu? “Yükselmekte olan milliyetçi hedefler ve millet şuuru sebebiyle, dinî duygular geri plânda kalmış ve İslâmcılık gibi dini merkeze alan bir ideolojinin de gerçeklikte yaşam bulma şansı ortadan kalkmıştır” (Üç Tarz-ı Siyaset, s. 131).

Seküler Türkçü Ziya Gökalp’ten daha tesirli bir Kemalist Cumhuriyet nazariyecisi olan Akçura, dinin geri plânda kalması gerektiğini söyleyerek, Batılı seküler zemine oturan Cumhuriyetin sadece siyasî olarak işe yararlılığını savunmuyor, içtimaî ve millet yapısı olarak da seküler Cumhuriyeti Batılı değerlere istinat ettirerek modernleşmenin mümkün olabileceğini, böylelikle milletin yükselebileceğini ileri sürer.

Cumhuriyet, İslâmsız bir Türklük gayesindeydi

Akçura, 1925 yılındaki bir konuşmasında Avrupa’daki modern devletlerin reformlarını örnek gösterir ve Türk münevverlerini “anasır-ı irtica olan ve erbab-ı zeamete istinat ruhanilere” karşı uyarır: “Anâne-i Dîniyeyi temsil eden hilafet, esasında laik-intibah hareketine ve ıslahatı dîniyeye rıza göstermez” (Modernleşme ve Milliyetçilik, Y. Bayraktutan, s. 53).

Ulusalcı milliyetçilerin ahmakça sarıldığı Cumhuriyetin Türk kimliğini mi öğrenmek istiyorsunuz? Akçura’nın ırk kavramından, dolayısıyla Türk’ten ne anladığı şu cümlesinde yatar: “Irk ile, İslâm’ın yardımı olmaksızın kendi kendini tanımlayan etnik bir Türk bütününü ifade etmek...” (a.g.e., s.54).

Müslüman kimliğimizle oynayan ârızalı Cumhuriyet

İslâm’ın yardımı olmaksızın bir Türk, Türk olur mu? Batılı değerler üzerine kurulan Altı Ok Cumhuriyetinin Türk kimliği Müslüman millet hüviyetini doldurabilir mi? Pozitivist-laikçi Cumhuriyetin temelini târif eden satırlar:

“Zamanımızın tarihinde görülen genel akımlar ırklardadır. Dinler, din olmak nedeniyle gittikçe siyasal önemlerini, kuvvetlerini yitiriyorlar, toplumsal olmaktan çok şahsileşiyorlar; cemiyetlerde vicdan özgürlüğü din birliğinin yerini alıyor. Dinler cemiyetlerin işlerini düzenleyici olmaktan vazgeçerek kalplerin kılavuzluğunu üzerlerine alıyorlar” (a.g.e. s. 55).

Tartışılması ve hesaplaşılmasından korkulan Cumhuriyet, güçlü bir halk Cumhuriyeti olamaz. Müslüman Türk milletinin millî, yâni İslâmî değerlerini temsil ediyor gösterilen yalanlar ve zulümler Cumhuriyetinin alâmet-i fârikası kısaca yukarıda tasvir ve târif ettiğimiz üzeredir.

Sözün özü; Bir vazifesinin de Kemalist Cumhuriyetin ıslah edilmesi olduğunu söyleyerek yola çıkan muhafazakâr iktidarın “ıslah” işine bir türlü yanaşmaması, bilakis ârızalı Cumhuriyete “müdârâ” yapması, bu çetin işin bir başka bahara kaldığının işaretidir.(ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 118 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim