• İstanbul 17 °C
  • Ankara 26 °C

Kemalistlerin ezana yaptıkları zulümler-2

Ahmet Doğan İLBEY

Kemalist Cumhuriyetin en şedit yılları olan Altı Ok Tek Parti döneminde “Minaredeki yabancı sesten” gökler ve yerler eza çekiyor, milletin yüreğine ateşler düşüyordu: “Tanrı uludur tanrı uludur…”

Müslüman Türk milletini “basit ruhlu halk” olarak gören Kemalist CHP’nin azılı genel sekreteri Recep Peker 18 Ocak 1933 tarihinde parti teşkilâtlarına gönderdiği yazıda “Bâzı illerde özellikle Türkçe ezan ve Türkçe Kur’ân dolayısıyla irticai nitelikte propagandaların yapıldığının haber alındığını, cehalet ve fena fikirlerin mahsulü olan böyle propagandalar karşısında parti örgütünün halkı aydınlatmasını ve mahalli hükümet rüesası ile birlikte hareket ederek basit ruhlu halkın aldatılmasının önüne geçilmesini” ister. (Türkçe Ezan ve Menderes / Mustafa Armağan)

Peker, 8 Şubat 1936 tarihinde CHP başkanlıklarına hususi olarak gönderdiği yazıda ise şu uyarılarda bulunur: “Geçen ramazan ve bayramda Arapça ezan okumak, salâ vermek, tekbir getirmek, bazı yolsuz telkinlerde bulunmak, gizli tarikat toplantıları yapmak gibi geri hareketlerin geçen senelere nispetle daha çok olduğu ve bu hareketlerde tariki mensuplarının ileri gittikleri anlaşılmıştır. 6 Haziran 935 tarihli ve 510 numaralı genelge ile de bildirdiğim gibi yurtta inkılâbı ve ileri gidişi koruma ve yayma ödevini üstüne alan ve bu gibi devrim ve durumu müteessir edecek geri hareketlere karşı çok yakından ilgili ve duygulu olması icab eden partimizin bu hareketlere karşı duygulu bulunarak Hükümetle el ve iş birliği yapmalarını, alacakları haberleri vakit geçirmeden Hükümete bildirmelerini, bu vesile ile bir kere daha tekrarlamayı değerli bulurum.” (Armağan, a.g.e.)

Ezanın Türkçe okunmasına Bursalılar isyan ettiğinde, M. Kemal, “Allah’ın belâsı yobazlar, kara yobazlar, câhil mürteciler” demişti. Öyle ki, İslâmî değerleri “redd-i miras” eden Kemalistlerin ezan sesine düşmanlıkları şuur altlarında yer eder ve Yaşar Nabi’nin şiiriyle başka sesler ararlar: “Motorların şarkısı olsun yeni bestemiz / Yeni din ezanları minareler yerine / Bulutları püskürten bacalardan okunsun.” (Batılılaşma İhâneti, D. Mehmet Doğan).

Chp’li şair ezan yazıyor: “Atatürk ekber Atatürk ekber…”

Bu kadarla da kalmazlar. CHP’li Kemalist şair Behçet Kemal Çağlar, “Kemalizm dini” nin kurucusu olarak gördüğü M. Kemal için “ezan” yazar: “Atatürk ekber! Atatürk ekber! /Ancak O var Atatürk! / Evliya odur, peygamber odur, sanatkâr Atatürk  / Talihe hâkim, zekâya önder, doğma serdar Atatürk / Bunları geçti insan büyüğü: Kendi kadar Atatürk! / Atatürk ekber! Atatürk ekber / Bizde O var, Atatürk! / Ne evliya, ne de peygamber / Halkına yar Atatürk!”(D. Mehmet Doğan, a.g.e.)

CHP’liler “ezana zulmettik millet affetsin” diyebilirler mi?

Bu mısralar Müslüman millete hakaret olduğu gibi Heyet-i Temsiliye ve kanaat önderleri huzurunda “Millî Mücadele Dîn-i Mübin-i İslâm üzere muvaffakiyetle neticelenecektir” diyen 1919 ve 1920’deki M. Kemal Paşa’nın pozitivist inkılâpçı olmadan önceki kişiliğiyle tezattır. Ezanın Türkçe okutulmasıyla yetinmeyen Kemalist Cumhuriyet oligarşisi CHP’lilerin yirmi yedi yıllık kanlı ve karanlık iktidarlarında birçok câmiyi de ahıra çevirdiklerini unutanlar gaflet içindedirler. CHP, diğer isimleriyle Atatürkçüler, Kemalistler, ulusalcılar maazallah iktidarı ele geçirdikleri gün yapacakları ilk iş ezanın Türkçe okunması zulmünü yeniden başlatmaktır. Bu şüphenin kalkması için basın huzurunda ve miting meydanlarında “ezana zulmettik millet bizi affetsin” diyerek beyanat vermelidirler

Kemalistler devrimlere “din zehirdir” diyerek başlıyorlar

“Din zehirdir” diyen CHP yandaşı koyu Kemalist gazeteci Ali Naci Karacan 4 Şubat 1949’da Tan gazetesinde ezan hakkında şunları yazar: “Bâzı kimseler din avukatlığının insanı kalabalıklara sevdireceğine inanmışlar ve demokrasiye yeni giren memleketin içinde sanki Atatürk’ün yıktığını yapmak ister intibaını bırakan bir tavır takınmışlardır. Bu zevat komünizme karşı en iyi mücadele çaresi olarak din propagandasını tavsiye bile etmişler ve zehri zehirle tedavi etmek yolunu işaret suretiyle akıllarının bütün ölçüsünü de ayrıca göstermişlerdir.” (M. Ertuğrul Düzdağ, Düşman Acımaz)

“Ezanın yabancı dil Arapça ile okunması devrimlere aykırıdır”

27 Mayıs darbesinden sonra CHP’li Altan Öymen, Coşkun Kırca ve Oktay Ekşi, “ezanın tekrar Türkçe okunması” için imza toplarlar. Uludağ Üniversitesi Rektörü Mustafa Yurtkuran,“Namaza çağrının Arapça yapılmasına tepki göstererek, ezanın Türkçe okunmasını ister: “Ezan yabancı dil olan Arapça ile okunuyor, niye Türkçe okunmuyor? Atatürk ilke ve devrimleriyle bu çağda bizi namaza bile çağırmaya yabancı dilde devam ediyorlar, namaza Arapça çağrılıyoruz. Eğer insanın ibadete kendi dilinde çağrılması haksa, bunu en çok hak eden Türk milletidir.” (06.10.2007 tarihli gazeteler).

Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Dursun Atılgan, Türk çocuklarının kendi dînini anadilinde öğrenmesi gerektiğini söyler ve Başbakanın Demokrat Parti iktidarında ezanın Türkçe'den yeniden Arapça'ya dönüştürülmesiyle ilgili övücü sözlerine tepki gösterir: “Laikliği dinsizlik ilân eden bu köhne ve gafil zihniyet, Atatürklü günlerde düzenlenen Türkçe ezan uygulamasını da neredeyse dinsizlik ilân edecek. Soruyoruz: Türk dili ezan okumaya ve ibadet yapmaya yetmeyecek küçük bir dil midir ki, ya da Allah Türkçe anlamıyor mudur ki, dînimizin gereğini kendi dilimizde yapmaya izin vermiyorlar. Türk halkı kendi dili Türkçeye nasıl olur da bu kadar yabancılaştırılmak istenmektedir?” (17 Nisan 2012, Toplum, internet gazetesi)      

Yekta Güngör Özden: “Bilal Habeşi’nin okuduğu ezan din kuralı değildir”   

Anayasa Mahkemesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığı yapan Yekta Güngör Özden de Türkçe ezan yandaşıydı: “Bilal Habeşi’nin duvar üzerinden okuduğu ezan din kuralı değildir. Ayet, sûre, hadis değildir. Dine bir çağrıdır. Kendi dilimizden olması daha anlamlı ve çekici olur.” (Türk Solu Dergisi, sayı: 139)

CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın 4 ve 5 Ocak 2011 tarihli bütün gazetelerde haber edilen “Türkçe ezan okutulsun” başlıklı beyanatı Tek Parti dönemindeki tavrı hatırlatıyordu: “Ezanın Türkçe okunmasından yanayım. Türkiye`de halkın İslâm`ı değil, Arap kültürünü benimseyip yaşadığını düşünüyorum. İnsanlar ibadetlerini kendi dillerinde de yapabilmeli. Allah’la iletişim kendi dillerinde de mümkün olmalı. Geçmişte bunun denemesi de yapıldı. Herkes istediği dilde, kendi dilinde ibadet yapabilir. Önemli olan, Allah’la iletişim kurmaktır. Ezanın Türkçe okunmasının Arap etkisini azaltacağına inanıyorum.”

Kemalistler ezanı “Arap emperyalizmi” olarak görüyorlar

 

Ezan, solcu ozanların sözde türkülerinde de “Hey Arapça okuyanlar Allah Türkçe bilmiyor mu?” şeklinde ideolojik malzeme yapılmıştır. Şu sözler Atatürkçü zorbalara aittir: “Arapça ezan Arap emperyalizminin Türk milleti üzerinde ustaca kullandığı bir araçtır. Batılı emperyalistlerin üslerine, radarlarına, topuna, tüfeğine nasıl karşıysak Arapça ezan denen sömürüye de o denli karşı olmalıyız.” (Düzdağ, a.g.e.)

Ezanın yanında ve karşısında olanlar

M. Armağan’ın “Türkçe Ezan, Minaredeki Yabancı” kitabında anlatılan ezanın gördüğü zulümler yüreğimizi kanatıyor. 1950’de Adnan Menderes, Başbakan olur olmaz ilk iş olarak ezanı aslî diline çevirmek için kollarını sıvar. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ise “İlk iş olarak ezanı Arapça’ya çevirirsek CHP’nin eline bir koz vermiş oluruz. Acele etme, sonraya kalsın” şeklinde itiraz eder. Bayar, DP milletvekillerine de, “Yahu arkadaşlar, kararımızla Atatürk'ün ruhu azap duymaz mı?” diyerek tereddüdünü ortaya koyar. Menderes birkaç gün küsüp ortalıktan kaybolur. Bayar’ın onu Mersin’de buldurarak “Tamam, gel halledelim şu işi” diye çağırır. Ezanın aslına çevrilmesi hususunda Adnan Menderes şu açıklamayı yapar: “Umumî âdaba ve âmme nizamına hiçbir aykırılık göstermeyen ezan meselesinde memnu'iyetin devamı lâiklik prensibini menfi cihetten zedelemek mânasını tazammun eder. Tekrar edelim ki, irticaa, taassuba, geriliğe karşı mücadeleyi ancak prensiplere sıkı sıkıya bağlı kalmakla mümkün görüyoruz... Hükümet olarak ezan meselesi hakkında görüşümüz bundan ibarettir.”

Ezanın aslına çevrilişine İsmet İnönü karşı çıkıyor                                                              

Demokrat Parti’nin kanun teklifine CHP’liler karşı çıkar: “Sabık iktidarın lâikliği din aleyhinde tefsir etmesi suretiyle ve bu cümleden olarak iman ve amelden mürekkep Müslümanlık dininin amele taallûk eden ezan ve kametin Türkçe okutulmasını mecbur tutması lâiklik prensibini ihlâl ve Anayasanın verdiği vicdan hürriyetine tecavüzdür.” İsmet İnönü de aleyhte tavır alır. “Atatürk İnkılâbını zedeleyeceğini” ifade eder. CHP'nin yayın organı olan Ulus Gazetesi’nde ezanın aslına çevrilmesinin inkılâplara karşı yapıldığı haberleri yazılmaya başlar. Maksatlı ve yanlış haberler verilir: “Gençler ve münevverler, Atatürk'ün inkılap yapısında bir gedik mevzubahis olduğunu belirterek teessürlerini ifade etmekte ve birçokları da işin bu kadarla kalıp kalmayacağını sormaktadır.” (Armağan, a.g.e.)

Devrin CHP Meclis Grubunda Yusuf Ziya Ortaç, Cevdet Kerim İncedayı, Hasan Reşit Tankut gibi bâzı milletvekilleri Arapça ezan aleyhinde konuşurlar. “Bu değişikliğin inkılaba ihanet olduğunu, irticaın avdeti için bunun ilk adım teşkil edeceğini, binaenaleyh, Halk Partisinin mutlak suretle bunun aleyhinde bulunması icap ettiğini, bu memlekette millî devlet ve millî şuur politikası Cumhuriyetle kurulmuş ve CHP bu politikayı takip etmiştir. Ezan meselesi daima bir dil meselesi, bir millî şuur meselesi olarak telakki edilmiştir. Devlet politikası mümkün olan her yerde Türkçe konuşulmasını emreder. Türk vatanında ibadete çağırmanın da öz dilimizde olmasını bu bakımından daima tercih ettiklerini” söylerler. (Armağan, a.g.e.) 

CHP’li mebuslar “Türkçe namazda” ısrar ediyorlar   

CHP Trabzon Milletvekili Cemal Reşit Eyüboğlu, “Ezanın bir dil meselesi olarak telakki ettiklerini, milli devlet politikasının mümkün olan her yerde Türkçenin kullanılması gerektiğini” söyleyerek bu konuda “münakaşa açmaya taraftar olmadıklarını” ifade eder. Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu ise,  “Ezanın bir dil meselesi olmadığını, İslâm dini ve Müslüman dili kaidelerine göre olması gerektiğini” söyler. CHP içinde az sayıda milletvekili, “Seçimi Türkçe ezan uygulamasından dolayı kaybettik” görüşündeydi. Devrin CHP Grup Başkanvekili olan Faik Barutçu şöyle anlatıyor : “İnönü'nün telkinleri para etmemişti. (…) Bunun bir millî dil ve bilinç meselesi olduğunu, millî devlet politikasının mümkün olan her yerde Türkçe konuşmayı emrettiğini, bu yüzden Türkçe namaza davet yapılmasını tercih ettiğimizi kabul ettirinceye kadar akla karayı seçtik.” (Armağan, a.g.e.)

18 Yıl süren bu düşmanca uygulama Demokrat Parti'nin teklifiyle son bulur. Bu kutlu günün 1950 Ramazan ayı’na denk gelmesi milleti sevince boğar. Kanunun yürürlüğe girmesiyle Kur’anî ezan okuma suçundan mahkûm olanların cezaları, Mareşal Fevzi Çakmak'ın cenazesinde Kur’ânî ezan okuyup tekbir getirenlerin takibatları kaldırılır. Bundan dolayı Anadolu’da mütedeyyin kitle Menderes’e “Ezan şehidi” demiştir.

“Ezanın kurtuluşu bayram olarak kutlansa” 

“Ezanın din dili ile okunması” serbestliğinin radyo ve gazetelerden verildiği gün müezzinler iki kişi hâlinde ezan okumaya başlarlar. Türkiye’nin her yerinde millet ve hocalar birlikte dua ederek kurbanlar keser ve ağlayarak birbirleriyle kucaklaşırlar. Köylerde ve kasabalarda ezan vakti kadınlı erkekli gruplar câmileri doldururlar ve Kur’ânî ezanı ağlayarak dinlerler. Mustafa Armağan’ın, 16 Haziran 1950 tarihini “Ezanın Kurtuluşu bayram olarak kutlansa sezadır” demesi bundandır. Onun, “Türkçe Ezan ve Menderes"  kitabında ezanın zulümden kurtuluşu üzerine anlatılanları unutmamak gerek:                                                                                                                                     

 

Trabzon'dan Kutuz Hoca'yı dinleyelim: “Yeni karardan haberim olmadığı için ezanı Türkçe okumaya başladım. Caminin önünde oturan cemaatten haberi duyanlar vardı; bana bağırmaya başladılar. İlk anda ne olduğunu anlayamadım, anlayınca da şaka zannettim. Ciddi olduğuna kanaat getirince Arapça okumaya başladım. Minaredeyim; bir de ne göreyim, kadın erkek herkes camiye doğru koşarak gelmeye başladı, uzak evlerde ise insanlar avluya çıktılar. Bir bayram havası, bir basü bade'l-mevt (yeniden diriliş)yaşandı o gün.” (Armağan, a.g.e.)

18 Yıl süren zulmün ardından sevinç gözyaşları

Ezan zulmünü yaşayanlardan Mehmet Kırkıncı hocanın anlattıkları da yüreğimizin üstünden geçiyor:

“İkindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını haber alan Erzurum halkı, sokaklara döküldü. Caddelerde ve sokaklarda adeta bir bayram havası yaşanıyordu. Kadınlar ehram ve çarşaflarıyla toprak evlerin üstüne çıkmış, ezanın okunmasını bekliyorlardı. Kurban Bayramı'nda her köşede bir hayvan kesildiği gibi, o gün de insanların ekserisi Tebriz Kapı mevkiinden Lala Paşa Câmii'ne kadar dizilmiş, kurban edeceği hayvanları dışarı çıkarmış, ezanın okunmasını bekliyorlardı. Kiminin elinde bir koyun, kiminin elinde bir koç, bazılarının yanında tosun ve bir kısım insanların yanlarında da deve olduğu halde büyük bir iştiyak ve hasretle ezanın okunmasını bekliyorlardı. Minarelerden Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlayınca herkes sonsuz bir sürur içerisinde bıçağını kurbanının boğazına çalmıştı. İnsanlar tekbirlerle kurbanlarını kesiyor, kadınlar ve yaşlı insanlar da gözyaşı döküyorlardı. Bütün bunlar sevinç ve şükür gözyaşları idi. Zira tam 18 yıl devam eden bir zulüm bitmiş ve o büyük hasret sona ermişti.” (Armağan, a.g.e.)

Hülâsa-i kelâm: Kemalistler ve CHP’liler ezana yaptıkları zulümle Türk vatanının ve milletinin sinesinde büyük bir yara açtılar. Unutanların ve meşru görenlerin mensubiyet şuuru sorgulanmalıdır. (ilbeyali@hotmail.com)    

*****

“MİLLÎ DÜŞÜNCE”

Sosyal, iktisadî ve kültürel meseleleri ele alan, muhtevası ve zihniyetiyle millî, yâni İslâmî çizgide bir yayın anlayışına sahip “Millî Düşünce” adıyla 3o sayfalık hem elektronik, hem matbu gazetenin Ocak 2022, 6.sayısının PDF’si e.adresimize ulaştı. “Millî Düşünce” gazetesinin Genel Yayın Müdürü Mustafa Şatıroğlu zihniyeti ve fikriyle gerçek mânasıyla “millî” fikre sahip bir insan. Milliyetçi mukaddesatçı camianın içinde bulunan ve bu çizgide 1996’lı yıllarda Haftalık ''Kurultay'' gazetesini çıkaran, birçok gazete ve dergilerde makâle yayınlayan velut bir şahsiyet. “Millî Düşünce” gazetesinin bu sayısının mündericatı şöyle:

“Millî ekonomi modeli” yazısı Mustafa Şatıroğlu, “Millî ekonomi üzerine aksülamel röportajlar dosyasında Prof. Dr. Ertuğrul Yaman, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Prof. DR. Orhan Çeker ve Dr. Veysel Erken yapılan röportajlar Türkiye’nin bugünkü ve yarınki iktisadî politikaları hakkında yeni ve olumlu bilgiler sunuyorlar.

Prof. Dr. Süleyman Akdemir’in “Faizin yarattığı toplumsal sorunlara yönelik alternatif arayışlar” başlıklı yazısı Türkiye’nin ve Hükümetin faiz konusunda yaşadığı meseleleri yorumluyor ve alternatif görüşlere ortaya koyuyor.

Yaşar Gören’in “Dünyanın en zayıf generali ve Türkiye’nin en büyük sanayicisi…” başlıklı yazısı çarpıcı bilgileri haiz bir yazı…

Prof. Dr. Mirzahan Hızal’ın “Allah ticareti helâl, faizi haram kılmıştır” başlıklı yazısı bu konuya dair İslâmî açıdan iktisat politikalarının hatâlarını ve nasıl olması gerektiğini ortaya koyan bir yazı…

Barbaros Nasün’ün “ Dünden bugüne şeytan ve dostları” başlıklı yazısı fert ve toplumun İslâm ölçülerinden nasıl koptuğunu

Sıtkı Abdullahoğlu’nun “Faiz, ekonomi politikaları üzerine” röportajı elan yaşanılan faiz ve ekonomi ilişkisindeki çarpıklığı sorguluyor.

Süreyya İyilik “Müslüman, para ve imtihan” başlıklı yazısı Müslüman fert ve toplumun parayla olan imtihanda sınıfta kaldığını, çelişkilere düştüğünü anlatan dokunaklı bir yazı…

(ilbeyali@hotmail.com)  

Bu yazı toplam 173 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim