• İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C

Latin harflerine “Türk harfleri” demek, Türk’e hakarettir

Ahmet Doğan İLBEY

1 Kasım 1928’de Latin harfleri “Türk harfleri” olarak ilân edilmiş, Kur’ân-ı Kerim dâhil Arap harfleri ile basılan bütün kitaplar ve Elifba yasaklanmıştı.

Bu zulümle yetinmeyen Kemalist inkılâpçılar Latin alfabesine “yeni Türk harfleri” demişlerdi. Latin harflerine “Türk harfleri” demek, bin yıldır Kur’ân harfleri sâyesinde millet olan Türklerin hâfızasına, irfanına, İslâmî kimliğine hakaretin en ağırıdır. O gün Türk milleti zillet altındaydı, izzet ve haysiyetine tasallut edilmişti.

“Harf devrimiyle alzheimer olmuş milletiz”

Kur’ân-ı Kerim harfleriyle medeniyet dili olan Türkçe’nin Latin harflerine geçirilişi, Moğol imparatoru Hülagu’nun kütüphâne katliamlarından daha beterdir. Harf inkılâbıyla “bir gün önce âlim olanlar ertesi gün câhil olmuş” ve Türklerin bin yıllık İslâm hâfızası silinmişti. Prof. Dr. Teoman Turalı’nın ifadesiyle “harf devrimiyle' alzheimer olmuş bir milletiz.”

Türkçenin hasbî savunucusu D. Mehmet Doğan’a göre Türkiye Devletinin dîni din-i İslâm’dır hükmünün Anayasa’dan çıkarılması ve ardından 1 Kasım 1928’de Latin harflerine geçilmesi tesadüf değildir. Latin harflerine geçişle Türk milletinin hâfızasıyla oynanmak istenmiştir. Kendisinden dinleyelim: “Harf inkılâbı, öne sürüldüğü üzere tamamen aklî ve pragmatik gerekçelerle mi yapılmıştır? Bunun doğrulanması imkânsızdır. Burada akıldan, faydadan çok, dayatmalarla ulaşılabilecek bir sonucun söz konusu olduğu, kanunun büyük bir hız ve şiddetle uygulanmasından çıkarılabilir. Harf inkılâbının temelinde yatan asıl sebep ise, medeniyet değişikliği düşüncesidir. Yazılı kültür bütün toplum için geniş bir ortak hâfıza meydana getirmektedir. Bu birikimin yararlanılabilir şekilde kalması, uzun vadede yönetime karşı oluşabilecek aydın ve halk muhalefetini besleyebilirdi. Pozitivist bir yaklaşımla, yeni bir toplum için yeni bir hâfıza oluşturmak, zihnî muhtevayı daraltmak sûretiyle körükörüne bir itaat sağlamak en keskin biçimde harf inkılâbı ve ona dayalı olarak yürütülen dil devrimi ile gerçekleştirilebilirdi.” (D. Mehmet Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, s.345)

“Kur’ân yazısı olmadan Türk lisanı olmaz”

Elifba’nın ateşli savunucusu İsmet Özel, “Biz Latin harflerinin kabulü ile lisanımızı kaybettik. Türkçe, Latin harfleriyle yazılamaz” diyor ve Türkçenin asırlardır elifba ile var olduğunu söylüyor: “Kur’ân harfleri Türk topraklarına işaret eder. Kur’ân yazısı olmadan Türk lisanı olmaz. Türkçe, Kur’ân-ı Kerimle doğmuş bir dildir. Türkçe dediğimiz lisan bu yazıyla doğmuştu. Kadınlarımızın örtüsüne husumet duyanlarla Türk yazısına Arap harfleri lâkabı yakıştıranlar aynı kimselerdi. Bizim üzerinde yaşadığımız bir vatanımız var ve bu vatanı teşkil eden itikadımız var ve o itikadımızı bize öğreten bir lisanımız var. Ve o lisanı bize aktaran bir yazımız var, Allahü Teâlâ’nın bize öğrettiği yazı, Türk yazısı. Bizim yazımız İstanbul’da tekemmül etti. Arap harfleriyle yazmak diyorlar. Aslında onlar Türk harfleridir.” (İ. Özel, Konuşmalar)

Harf dâvamızda Mustafa Çalık gür bir sesle konuşuyor: “Cumhuriyet inkılâpları içerisinde en sakatı en yanlışı harf inkılâbıdır. Keşke bütün câmileri yıksalardı, ama Elif-Ba’ya dokunmasalardı. Kültür gölü çekilmiştir. Bunu şimdi bizim sağcılar sağından solundan bükerek söylemeye çalışıyorlar. Ben dümdüz söylüyorum: Bütün câmileri yıksalardı yeniden yapabilirdik; ama Elif-Ba’nın değiştirilmesini hâlâ telafi edemedik.”  

Latin alfabesine geçen Kemalist Türkiye’yi pohpohlayan Türk düşmanı İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’in sömürgeci bir sevincin ihtiraslarını yansıtan şu ifadeleri Latin harflerinin Türk harfi olmadığının en dehşetli vesikasıdır: “Türkler harf inkilâbıyla, kendi kaynaklarına el atmak hususunda yabancılardan farksız oldular. Bundan sonra Türk kütüphâneleri yakmaya hiç gerek kalmamaktadır. Çünkü harf inkilâbıyla bu hazineler, örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.” (Bin Yıllık tarihe sırt dönüşün ilânı, Fikriyat Gazetesi, 17 Aralık 2018)

Kur’ân harflerini “deve”ye, Latin harflerini “otomobile” benzetmişlerdi

Elifba’yı kaldırıp Latin harflerini yürürlüğe sokma cürmünü işleyenlerin maksadı neydi? Müslüman Türklerin İslâm medeniyet dairesinden çıkarılma projesinden biri olan harf inkılâbı İslâm mâziyle irtibatı kesmeyi gaye edinmişti. Osmanlı Türk elifbasını “ılga” (iptal) ederek, yerine Latin harflerini tepeden inme ve cebren yürürlüğe sokan Kemalist devletin Cumhuriyet gazetesi 1928’de attığı başlıkla Kur’ân harflerini “deveye”, yâni yavaşlığa ve geriliğe; “Türk harfleri” saydıkları Latin harflerini ise otomobile, yâni hızlı terakki eden Batı medeniyetine benzetiyordu:

“Bugün gömdüğümüz Arap harfleri ile yarın kullanacağımız Türk harfleri arasındaki fark, deve ile otomobil arasındaki fark kadar büyüktür. Arabistan’ın çöllerinden gelen deve, iptidailiğin, geriliğini betaetin(ağırlık, yavaşlık) remzi, Batı’dan aldığımız otomobil ise, terakkinin, medeniyetin, süratin timsalidir. Deve ağır, battal ve mütevekkil yürüyüşü ile bizleri senelerce çöllerde dolaştırdı, bir türlü medeniyet vahasına ulaştıramadı. Şimdi çöllerden yıldırım sürati ile geçen, her maniyi kolayca aşan o medeniyet vasıtası bizi çabucak istediğimiz yere eriştirecektir. Deveyi çoktan bırakıp otomobile atlayarak bizi geride bırakmış olan milletlere süratle yetişeceğiz. Deve fariza-i haccı ifa edenleri Kâbe’ye götürdü. Otomobilde terakki ve taliye teşne olan milletimiz medeniyet kâbesine götürecektir.” (Ellinci Yılında Türk Harf Devrimi / Prof. Afet İnan)

Kemalistler: “Arap alfabesi Türkleri asimile etmiştir…”

Kemalist inkılâpçılar Kur’ân harflerinin Türkleri öz kültürlerinden uzaklaştırıp asimile ettiğini söylüyor ve millete müracaat etmeden bin yıllık harflerimizi infaz etme kararı alıyorlardı: “Arap harflerinin Türkler tarafından kullanılması, İslâmiyet'in kabulünden sonra başlamış, ancak bu harfler Türk diline hiç bir zaman uyamamıştır. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Türk harfleri bizi muasır medeniyet âleminin yanında olduğumuzu gösterecektir. Türkler, İslâmiyetten önce kendi ulusal alfabeleri olan Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardı. Bu alfabelerle önemli eserler bırakmışlardır. İslâmiyet’i kabul ettikten sonra yaklaşık bin yıl gibi bir süre Arap harfleriyle okuyup yazmışlar. Bu yüzden de Arap kültürü Türklerin hayatının her alanında asimilasyon yapmıştır.” (Prof. Dr. Suna Kili; Türk Devrim Tarihi, s. 76)

M. Kemal’den “Yeni Türk harfleri marşı” hediyesi(!)

Kemalizm’in “önderi” harflerin “Latin” değil, “Türk” harfleri olduğunu defalarca söylüyor ve âcilen “Yeni Türk Harfleri Marşı” nın yazılması için tâlimat veriyordu. Marşın sözleri sözde “yeni Türk alfabesi” harflerinin sıralanmasından meydana gelecekti. M. Kemal’in hususi bestecisi Osman Zeki Üngör tarafından bestelenen “Yeni Türk alfabesi marşı” nı lâhavle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm demeden okumak mümkün değil: “a,o,u,ö,e,ö,ü,i (ö iki kere) / b,c,ç,d,f / g,f,j,k,l / m,n,p,r,s / ş,t,v,y,z / a,o,u,ö,e,ö,ü,i (ö bir kez daha iki kere) / b,c,ç,d,f / g,h,j,k,l / m,n,p,r,s / ş,t,v,y,z”

Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir pespâyelik görülmemiş ve yaşanmamıştır. Türkiye Türkleri için yüz kızartıcı bir hâdise olan “Türk harfleri marşı” nın zorba devlet eliyle yürürlüğe sokuluşunu bu şenî inkılâbın, yâni cürmün sahiplerine yataklık eden Osman Zeki Üngör’den dinleyelim: “Düşündüm: A.B.C... diye tutturup, nasıl marş yapayım? (…) Paşam, dedim, sizde iştirak ederseniz yaparım... Herhalde, maksadımı anladı. ‘Peki!..’ dedi. Derhal piyanonun başına oturdum. A.B.U.İ... diye bir hava tutturduk, gitti. Marş da bitti. Tekrar çaldım. Beğendi ve Falih Rıfkı’ya: ‘Yarınki gazeteye bu marşı koyun!’ emrini verdi. O akşam, tuttu, aşçı, soför, seyis, kapıcı, odacı... Köşkte kim varsa hepsini ve sofra arkadaşlarını topladı, hep birlikte bu yeni marşı meşk ettik. Görülecek manzara idi bu... Herkese güzelce belletip öğreninceye kadar tekrar ettik, durduk.” (Harf İnkılâbı ve Millet Mektepleri / Yrd. Doç. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz)  

                                                                                                                               

İslâmsız “Türk harfleri marşı” okullarda meşk ediliyor

Marş notalara çekilir ve bando ile söylenmeye başlar. Böylece Atatürkçü Cumhuriyetin şefleri, Osmanlı-İslâm değerlerinin birinden daha kopmanın sevinciyle (!) marşın mekteplerde meşk edilmesi ve kutlamalar yapılması tâlimatını verirler. İslâmlaşınca millet olan Türklere Oryantalistler gibi bakan seküler Türkçüler de harf inkılâbıyla Türk’ün terakki edeceğine inanıyorlar. Zavallı Cumhuriyet aydının kafa yapısı böyle işte. Stalin ve Mao’nun kanlı devrimleri bile böyle bir kültür katliamına teşebbüs etmemiş, bu şekilde bir inkâra sürüklenmemiştir.

Âmâ üstad Cemil Meriç’in kelimeleriyle ifade edelim: “Murdar bir hal’den muhteşem bir mâziye kanatlanmak” istiyorsak, Kur’ân harflerinin dâvasını kucaklamak gerek.(ilbeyali@hotmail.com)

                    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 71 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim