• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

M. Kemal’in 19 Mayıs yolculuğunun gerçek yüzü

Ahmet Doğan İLBEY

19 Mayıs 1919 tarihinin bir resmî, yâni kurgulanmış yüzü var, bir de gayr-ı resmî, yâni gerçek yüzü var. İdrakleri resmî tarihin zincirleriyle zincirlenmiş olanlar ve Kemalist tarihin naslarına inananlar 19 Mayıs 1919’da M. Kemal’i tek başına yola çıkan bir kahraman olarak takdim ederler.

Türk milletinin hâfızasına 19 Mayıs 1919 hareketinin gerçekleri örten yüzünün gösterilmesi ideolojik bir zihin yıkamadır. 19 Mayıs efsanesinde M. Kemal’in tek başına karar alıp vatanı kurtarmaya çıktığı efsanesinin bir hakikat olmadığı bu sahanın mütehassıslarınca çokça yazıldı. Resmî ideolojinin 19 Mayıs 1919 dayatması elân devam ettiği için küçük bir not da biz düşmek istedik. D. Mehmet Doğan’ın “Millî Mücadele’nin Zaman Akışı /Cihan Harbi’nden Cumhuriyet’e /1914-1923” (Yazar Yayınları, Ankara, 2019) kitabı 19 Mayıs 1919’un gerçek yüzünü aydınlığa kavuşturuyor.

Ders kitaplarındaki 19 Mayıs efsanesi Kemalistlerin uydurmasıdır

Okul kitaplarında ve törenlerde anlatılan 19 Mayıs efsanesi Kemalist resmî görüşün uydurmasıdır. Adı geçen kitabın “Sunuş” yazısı 19 Mayıs 1919 gerçek yüzünü göstererek başlıyor: “Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya görevlendirmesi meselesi yine hurafe yumağı hâlinde önümüze konuluyor. Bu hurafeyi Paşa’nın Nutuk’la kendi beyanlarıyla beslediğini de hatırdan çıkarmayalım. Padişahı kandırmak bir yana İngilizleri atlatarak Karadeniz’e açılma, Bandırma vapurunun takibi ve her nasılsa yakalanmama gibi efsaneler hâlâ ders kitaplarında durmaktadır.  Oysa Samsun iki ay önce, mart ayında bir İngiliz birliği tarafında işgal edilmiştir! Bu demektir ki, İngilizler isteselerdi Paşa’yı Samsun’da engelleyebilirlerdi. (…) Erzurum Kongresi’nin Kemal Paşa tarafından toplanmadığını Nutuk fanatiklerine nasıl kabul ettireceğiz?” (a.g.e., s.6)

M. Kemal’in Nutuk’da yer almayan sözleri

19 Mayıs 1919 hareketinin M. Kemal’e ait tek kişilik kahramanlık destanı olduğunu zannedenler, ilgili kitabın 7. sayfasında anlatılan gerçekler karşısında ideolojik naslarını yıkmalıdırlar: “Erzurum Kongresi ile ilgili Nutuk’ta yer almayan şu iki paragraf bilhassa önemlidir: ‘Anadolu’daki memuriyetime, bilhassa İngilizler tarafından hazm ü tahammül olunmayacağı ve dâhilden de birçok ifsadat (fesat çıkarma) ve tezviratın karışacağı, daha o zaman kestirilerek; alenen gerek Sadrazam Paşa’ya ve gerekse rical-i marufa-i devlete(meşhur devlet yöneticilerine) söylenmiş ve bilhassa Zât-ı Akdes-i Hazret-i Padişahi’ye de bilmünasebe (bu münasebetle), maruzatta bulunmuş idim. Bu konudaki sırların ve haberleşmelerin ve mukaddes padişahın şahsı ile ile geçen maruzat ve görüş alışverişlerinin, şimdilik yayılması uygun olmayıp, inşallahü teala, mübarek vatan ve milletin, bilfiil kurtuluşa erdiğini idrak edince, kitap halinde yayını ve o zaman bugünkü Kongre muhterem heyetini teşkil buyuran kıymetli kişilere de millî hatıra olarak takdimi düşünülmektedir’ (Fahreddin Kırzıoğlu, Erzurum Kongresi, sf. 21-22)”

“Vahideddin: ‘M. Kemal her fırsatta şahsıma bağlılığını ispat ediyor”

19 Mayıs 1919 hamlesini M. Kemal’e ait bir hamle olduğunu söyleyen resmî tarihçiler, onun padişahla yakınlık kurarak mevcut iktidarda yer almak istediğini inkâr edebilirler mi? Adı geçen kitabın 24.sayfasındaki şu satırlar ne anlatıyor?:

“Vahideddin’in bu seyahat dolayısıyla yakından tanıdığı M. Kemal ile ilgili görüşleri şöyledir: ‘Çok büyük bir zekâya sahipti. Nitekim daha sonra onun zekâsını değerlendirmeye çalıştım… asıl alâkamı çeken tarafı daha yükseklere çıkma tutkusu ve Enver Paşa’ya karşı duyduğu sınırsız nefretti… yolculuk boyunca Enver Paşa aleyhine konuştu, onun hareketlerini ve büyüklük kompleksini eleştirdi, hattâ Osmanlı hanedanını yıkmaya çalıştığını bile ileri sürdü. Almanya’dan dönüşümde kıs bir müddet sonra, tahta çıkar çıkmaz, eğer kabul ederse onu kendime yaver yapmaya karar verdim. Her fırsatta şahsıma bağlılığını ve sadakatini isbat ediyor, Almanlara karşı duyduğu nefreti saklamıyordu.’ (Şerif Paşa’nın Vahideddin’den tuttuğu notlar, Şahbaba,434)”

Bu satırların devamı M. Kemal’in 19 Mayıs 1919 hareketinde yalnız olmadığını, padişah ve hükümet çevreleriyle irtibatlı olduğunu gösteriyor: “1918/ 5 Ocak Mustafa Kemal’in Vahideddin’in maiyetinde Almanya gezisinden dönüşü. Almanya seyahati M. Kemal Paşa için hayli verimli olmuştur. Be vesile ile geleceğin padişahı ile yakınlaşmaya muvaffak olmuş, hattâ ona sözünü dinletir hâle gelmiştir.  Vahideddin’le aralarında şöyle bir konuşma geçer:  ‘-Henüz padişah değilsiniz, fakat Almanya’da gördünüz ki, imparator, veliahd ve prensler hepsi iş üzerindedir. Neden siz bütün işlerden uzak kalasınız? -Ne yapabilirim? -İstanbul’a gider gitmez bir ordu komutanlığı isteyiniz, ben sizin kurmay başkanınız olurum. -Hangi ordu komutanlığını? -Beşinci Ordu komutanlığını.” (a.g.e., s.25)

M. Kemal, İngiliz gazeteciye ne söyledi?

Gerçeği örten Kemalist tarihçiler M. Kemal’in baştan beri böyle fikri olduğunu söylüyorlar ama hakikat hiç de öyle değil. M. Kemal Samsun’a gönderilmeden önce arayış içindedir. Adı geçen kitabın vesikalara dayalı 35. sayfasındaki şu satırlar bu gerçeği teyit ediyor: “1918/ 14 Kasım M. Kemal Paşa’nın Pera Palas’ta İngiliz gazeteci Ward Price ile görüşmesi. ‘Eğer İngilizler Anadolu’da sorumluluğu üzerlerine almak niyetinde iseler, tecrübeli valilere ihtiyaçları olacaktır. Bu sıfatla yardım arzedebileceğimi bir makamla temasa geçmek isterim.(L.Kinros S, sf., 231)

İngilizlerin tutukladığı paşalar arasında M. Kemal yok

19 Mayıs 1919’da İstanbul’dan gizlice ayrılan M. Kemal Samsun’a hareket etti efsanesini uyduran Kemalist resmî tarihçiler, işgal kuvvetlerinin ve İstanbul Hükümetinin devrin birçok paşasını tutuklayıp M. Kemal’i tutuklamayışlarının Samsun’la ilgisinin olup olmadığını araştırmışlar mıdır? Okuyalım: “1919 / 30 Ocak Önde 35 İttihat ve Terakki mensubunun İngilizlerin isteği üzerine tutuklanarak Divan-ı Harb’e verilmesi. M. Kemal Paşa’nın Fethi(Okyar) ve İsmail Canbulat gibi yakın arkadaşları da tutuklananlar arasında. M. Kemal Paşa ve Rauf Bey’in İngilizlerce hedef alınmaması dikkat çekici.” (a.g.e., s.41)

M. Kemal’in Anadolu’yu geçmekte tereddüt etmesi

Adı geçen kitabın 45. sayfasındaki bilgilere göre M. Kemal Anadolu’ya geçmekte önce tereddüt ediyor. İstanbul Hükümetinin ve Padişahın teşvikleriyle bu tereddüt zail oluyor: “1919 / 11 Nisan Kâzım Karabekir’in yeni vazifesine gitmeden önce M. Kemal Paşa ile görüşmesi. Karabekir’in Anadolu’ya geçip mücadele etme fikrine M. Kemal Paşa ‘bu da bir fikirdir; ahval günden güne siz hak verdiriyor. Size muvaffakiyetler dilerim… İyi olayım gelmeye çalışırım’ karşılığını verir. Karabekir, M. Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gelmekden kaçındığını, Konya ordu müfettişliğine tayin edildiği halde kabul etmediğini iddia etmektedir. (Paşaların Hesaplaşması). 1919 / 21 Nisan İngiliz yüksek komiseri Kaltrop’un Karadeniz bölgesindeki asayiş meseleleri ile ilgili rotası. 1919 / 27 Nisan Sadrazam Damat Ferit Paşa ile M. Kemal Paşa görüşmesi.”

Şakir Paşa, M. Kemal’e “Çocuğum beni utandırma, seni Damat Ferit Paşa’ya götüreceğim”

19 Mayıs 1919’da kendi başına aldığı kararla tek kişilik bir M. Kemal efsanesi oluşturanlar kaynak gösterdiğimiz kitabın 55. sayfasını ayık ve dinç bir kafayla okumalıdırlar: “Şakir Paşa, (…) Mustafa Kemal Paşa’yı Sadrazam Damad Ferid Paşa’ya takdim etmiştir. Harbiye Nazırı Şakir Paşa M. Kemal Paşa’ya ‘Çocuğum, beni utandırma. Beni mesuliyet altında bırakma. Şimdi seni Damad Ferid Paşa’ya götüreceğim. Kendini iyi tut. İyi konuş. Ona söz verdim’ tembihinde bulunmuştur. Sadrazamla görüşme olumlu geçmiş, Sadrazam’ın yanından ayırıldıktan sonra, Şakir Paşa Mustafa Kemal’in elini tutarak, dikkatine teşekkür etmiş, ‘Tarih bunu yazacaktır. Fakat senin de benim yaptıklarımı unutmamaklığını istiyorum’ demiş. Mustafa Kemal, ‘bu namuslu adamın elini öpmüş’ ve ‘ Yaptıklarınız büyüktür. Bunu bir gün gözlerinizle görmenizi temenni ederim’ cevabını vermiştir. Şakir Paşa’nın oğlundan nakledildiğine göre, Harbiye Nazırı, M. Kemal Paşa’ya şu şifahi tâlimatı vermiş: ‘Paşa evladım biz ecnebîlere ne kadar mümaşaat etsek(uysal davransak) onlar o kadar bizim ensemizde boza pişirmek isterler, gidiniz Anadolu’da bâkiyetüssüyufu(savaştan arta kalanlar) bir araya toplayınız ve elde kalan silahları kat’iyen bir tarafa vermeyiniz. Biz merkezden hilafına (tersine) emirler de versek hiçbir surette dinlemeyin. Sulhün akdine kadar silahlı kuvvetin başında bulununuz. Bu işi yapabilecek ancak sensin. Ben senin gözlerinden çok mânalar çıkartıyorum. Haydi evladım, Allah yardımcınız olsun ve cümlenizi selâmete çıkarsın.’(Avni Paşa Anlatıyor, sf.105)  

Damat Ferit Paşa’nın M. Kemal’e güvendiğini ifade etmesi

Kemalist resmî tarihe inananlar, hain Damat Ferit Paşa’nın M. Kemal’le ilgili görüşlerinin buharlaştığını mı sanıyorlar? D. Mehmet Doğan’ın adı geçen kitabının 45. sayfasındaki “1919/ 28 Nisan Damat Ferit Paşa’nın İngiliz Sefareti baştercümanı Ryan’a M. Kemal Paşa’ya güvendiğini ve sadâkatından emin olduğu” ifade başlıklı yazı bu görüşmenin buharlaşmadığını, bilakis gerçek olduğunu ortaya koyuyor: “1919 / 30 Nisan (…)  Bir başka görüş ise, İttihatçı önderler Cihan Harbi’nin kötü gidişi karşısında önceki yıllarda Anadolu’da bir direniş savaşı plânlamışlardır. Bunun için Anadolu’da belli merkezlerde silah depolanmış, Kafkasya’ya askerî birlikler kaydırılmış. 1918’den itibaren de bütün yerleşim merkezlerinde gizli direniş nüveleri oluşturulmuştur. Anadolu’daki İttihatçı direniş teşkilâtlanmasını harekete geçirecek lider konusunda Talat Paşa’dan sonra sadrazam olan Müşir (Mareşal) A. İzzet Paşa üzerinde durulmuş, fakat A. İzzet Paşa’nın şartları Karakol Cemiyeti yöneticileri tarafından ağır bulunmuştur. Bunun üzerine M. Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesine ağırlık verilmiş. Karakol yöneticileri M. Kemal Paşa ile çeşitli defalar gizli olarak görüşmüşler ve kabul etmesi üzerine Harbiye Nezareti ve Kabine’de işleri yürüterek Padişah iradesinin çıkmasını sağlamışlardır.”

M. Kemal’in Damat Ferit’le Samsun harekâtını konuşması

Şüphesiz ki Damat Ferit Paşa bir haindir ve sevmeyiz. Fakat 19 Mayıs ve M. Kemal efsanesini oluşturanlar, M. Kemal’in Damat Ferit’le Samsun harekâtının ayrıntılarını konuştuğunu gizlemeleri ideolojik bir tavırdır. Adı geçen kitabın 52. sayfasındaki bilgiler, M. Kemal’in İstanbul Hükümetini ve işgal kuvvetlerini atlatarak gizlice Samsuna hareket ettiğinin gerçek olmadığını gösteriyor:

“(…) 1919 Martında bir gece ordunun önde gelenleri Erenköy’de bir köşkte toplanmışlar, müzakereler sonucunda Anadolu’ya geçecek liderin Nuri Paşa olmasını kararlaştırmışlar. (Bardakçı bu Nuri Paşa’nın kim olduğunu bilmediğini söylüyor. Kafkas Orduları kumandanı, Enver Paşa’nın üvey kardeşi Nuri Kılligil olabilir.) Tam köşkten çıkılırken toplantıya zamanında yetişemeyen Refet Bey gelir. O Nuri Paşa’ya itiraz eder ve Mustafa Kemal Paşa’yı teklif eder. Diğer zevatın da kabulü üzerine karar Ferit Paşa’ya bildirilir. Sadrazam konuyu Padişah’a ‘askerler Kemal Paşa’yı istiyor’ şeklinde sunar. İddiaya göre, sadece Şakir Paşa itiraz etmiş, Cumhuriyet tarafdarı olduğu kaydını düşmüştür. Padişah, ‘madem ki en iyi asker, cumhuriyet gibi şahsi fikirlerle bu işin alâkası yoktur’ der. Padişah eski paşaların onu kıskandığını düşünmektedir. M. Kemal Paşa’nın o sıralar emeli Harbiye Nazırı olmaktır. (…) Samsun yoluna çıkılmadan M. Kemal, Nişantaşı’ndaki Hariciye konağının geceleri sürekli ziyaretçilerindendir. Orada Damat Ferit’le buluşulup ayrıntılar konuşulur. (Şahbaba, 125-127)”

“İngiliz Başkomiserliği: M. Kemal gitsin ve ne lâzımsa yapsın”

Adı geçen kitabın 53. sayfasından M. Kemal’in Samsun’a kendi başına çıkmadığını, ağır şartlar gereğince yerli ve ecnebî işgal güçlerinin kontrolü dâhilinde çıktığını öğreniyoruz: “M. Kemal Paşa’yı İngilizlerin Anadolu’ya gönderdiği iddiası da vardır. (Bkz. Ömer Kürkçüoğlu. Türk- İngiliz İlişkileri, sf.60) M. Kemal Paşa ve maiyetindekilerin İngilizlerden habersiz, onları atlatarak Samsun’a gittikleri iddiası esastan yoksundur. (Vizeyi veren İngiliz subayı Bennett’le konuşma Nezih Uzel’in ‘Atatürk’e nasıl vize verdim’ isimli kitabında yer alıyor. Bennett 34 kişilik bir heyet için vize istenildiğini görünce, İngiliz başkomiserliğini haberdar ediyor. Cevap: ‘Mustafa Kemal gitsin ve ne lâzımsa yapsın. (…) Kâzım Karabekir, M. Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi ile ilgili olarak şu yorumu yapmaktadır. ‘ M. Kemal Paşa’yı Millî hareketi bastırmak ve Mütareke hükümleri mucibince silahlarımızı teslim ettirmek gibi bir vazife ile İstanbul Hükümeti şarka göndermiş. İngilizler de kurtuluşun Bolşeviklik ilânıyla mümkün olmadığını kendisine söylemişler; halbuki onun Havza’da Amerikalı Solier ile yaptığı mülakat gazetelerde görülünce, İngilizlerin umacılaştırdığı Bolşevikler yerine Amerikalılara dönülmesi karşısında, M. Kemal’i İstanbul’a aldırmak için hükümeti tazyik etmişlerdir. (Paşaların Kavgası, sf.47)

M. Kemal’e padişah vekili gibi yetki verilmesi

19 Mayıs 1919’un gerçek yüzünü gösteren kitabın 6. sayfasındaki bilgiler inkâr edilmesi mümkün olmayan güneş ve ay kadar bir gerçek: “Padişah’ın M. Kemal Paşa’ya bir nevi padişah vekili gibi hareket etmesini temin edecek bir ferman-ı hümayunla yüklüce para verdiği öne sürülmektedir.  (…) Bütün bunlardan sonra M. K. Kemal Paşa Nutuk’da, ‘Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahideddin, mütereddi (soysuzlaşma), şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni (alçakça) tedbirler araştırmakta’ der. Babası, Almanya seyahatinde onu tanımış ve Anadolu’da başarılı olacağına inandığı için görevlendirmiş. ‘Aralarında mutabık kaldıkları hususlar vardı: …Yegâne gaye vatanın selâmeti ve kurtarılması ve istiklâli olacaktı. Babam sonradan M. Kemal Paşa’nın sözünü tutmadığından, kendisini ve imparatorluğu hain insanlar gibi göstermesinden çok ama çok müteessir olmuş ve bunu asla hazmedememiştir.’ Vahideddin, ‘Biz herşey olabiliriz. Câhil, tecrübesiz, hatalı bir siyasete kapılmış olabilir ve zararlar da verebiliriz. Amma Osmanoğlu olarak nasıl vatan haini olabiliriz? Bizi en iyi tanıyan Mustafa Kemal Paşa’ bun nasıl söyler” demiş. (Şahbaba, 516)

M. Kemal, Kur’ân-ı Kerîm üzerine yemin ediyor

19 Mayıs 1919 hareketinin tek kişilik hareket olmadığını aşağıdaki satırlar itirazsız bir şekilde ispat ediyor: “1919/16 Mayıs Mustafa Kemal Paşa’nın Cuma selâmlığından sonra Padişah’la son görüşmesi. Cuma namazından sonra, ‘Mahfel-i hümayun’da Bahriye Nazırı ve Padişah’ın başyaveri Ahmed Avni Paşa, bir yemin merasiminden söz ediyor. Padişah askerî üniformasını giymiş şekilde ayaktadır. Önlerinde masada bir Kur’ân-ı Kerim vardır. Sadrazam (Ferit Paşa), Başyaver A. Avni Paşa Padişah’ın iki tarafında bir adım geride durmaktadır. ‘Mustafa Kemal Paşa askerî duruşuna dinî bir eda dahi vererek ilerler ve sağ elini Kur’ân-ı Kerim’in üzerine koyarak şu yemini yapar: ‘Heyet-i vükelaca (bakanlar kurulunca) tanzim olunup irade-i seniye-i hazret-i padişahiye (yüve padişahın iradesiyle) iktiran eden (Karar bağlanan) 21 maddelik talimat-ı mahsusda (özel tâlimatta (…) bilumum (bütün) memurin-i mülkiye ve askeriyesi (sivil ve askeri memurlar) üzerinde icrasına memur bulunduğum teftişat ve tahkikatı rıza-yı âli-i cenabı hilafetpenahi dairei- necat-ı bahriyesinde (yüce halifenin yüksek rızaları ve geniş kurtarıcılıklarında) medar-ı fahr ( övünç kaynağı) ve mübahat-ı memlûkhanem ( kullara yakışır) iftiharım) olan sadakat-ı kâmile (tam sadakat) ile makderet eyleyeceğime (gücümü kullanacağıma) vallahi billahi…’ (Şahbaba, 136, Avni Paşa Anlatıyor’da bozuk bir Türkçe’ye çevrilmiş şekli var.) M. Bardakçı ‘Paşa’nın Cumhuriyet muhaliflerinin yeminini tutmadı dedikleri yemin budur’ diyor.” (a.g.e., s. 63)

Şu halde, 19 Mayıs 1919 hareketinin Kemalist tarihçilerin oluşturduğu ideolojik ve uydurma veçhesine inanmamız için bir sebep yok.

(ilbeyali@hotmail.com)      

Bu yazı toplam 1521 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim