Türkiye’ye yönelik “çifte kuşatma” ve baskı politikası olanca şiddetiyle devam ediyor. Temel strateji ortaya konulan yüzyıllık hedefe ulaşıncaya dek Türkiye’ye nefes aldırmamak.
Bu noktada ara ara “ölümü gösterip sıtmaya rıza etme” yöntemine de başvuruyorlar; son olarak provası yapılan kalkışma hareketi bunun en somut örneği.
Dolayısıyla, bizler açısından fazlasıyla aşina olduğumuz ve neredeyse “kanıksadığımız” bir durum söz konusu.
Çünkü yöntemleri bile aynı; hatta kullandıkları “araçlar” (piyonlar) bile...
***
1916’da planladıkları, 1920’de önümüze koyup dayattıkları haritayı şimdi gözümüzün içine baka baka bize kabul ettirmeye çalışıyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf’in; “Türkiye’nin IKBY Peşmergeleri’nin Kobani’ye gitmesine izin vermesi, koalisyonun oradaki güçleri destekleme çabalarına önemli bir katkı. Türkiye oldukça önemli şeyler yapıyor” ifadesi bu açıdan oldukça dikkat çekici.
Oysa düne kadar Türkiye’nin ABD’nin sabrını taşırdığı ifade ediliyordu.
***
Kobani üzerinden “Yeni Ortadoğu” haritasına son şeklin büyük ölçüde verildiği bu kritik süreçte Türkiye’nin de “çok boyutlu” olarak yeniden dizayn edilmek istenildiği ortada. Buna sınırlar da dahil gibi görünüyor.
Osmanlı’dan bu yana, Türkiye’nin sınırları ilk kez bu kadar ciddi bir tehdit altında; hem de müttefikleri tarafından!
Dolayısıyla “Büyük Oyun”da kritik sürece girilmek üzere.
***
Türkiye’yi istedikleri şekilde hizaya sokamayan bu güçler, Türkiye’yi kendi içinden ve yakın çevresinden teslim almak istiyorlar.
2013’te Mısır’da gerçekleştirilen askeri darbe sonrası başlatılan “değerli yalnızlık” sürecinin aslında ne anlama geldiği artık daha net görülüyor. Türkiye, “kırk katır mı, kırk satır mı” terciyi ile karşı karşıya iken ne yazık ki etrafında hiç kimse yok!
Dolayısıyla, bu stratejik zaafiyetinden dolayı Türkiye’ye kırmızı çizgileri bir bir çiğnetilmek isteniliyor. Bunun başında da kendisinin sonu ile eş değer kabul edilen yerel-bölgesel bir savaşın içine Türkiye’yi sokmak geliyor.
***
“Son dakika Koridoru” o yüzden sadece Kobani ile sınırlı kalmayacaktır. Bunu görmemek için kör olmak lazım!
Suriye’de Türkiye’nin ABD’nin/Batı’nın önüne koyduğu çoklu gerekçe-hedeflerin sadece IŞİD boyuna indirilmeye çalışılması ve bu noktadaki yürütülen “ikna gayretleri” (buna Obama’nın 'sürpriz’ telefonu da dâhil) açıkçası Türkiye açısından daha başka reaksiyonları gündeme getireceğe benzemektedir.
Türkiye çok boyutlu bir baskı süreci ile karşı karşıya ve ne yazık ki bir tercih yapmak zorunda. Aksi takdirde, bu gelgitlerin Ankara’yı daha fazla tavize zorladığı ortada ve biteceğe de benzemiyor!
***
Avrasya bazlı küresel güç mücadelesinde şu an için Rusya’yı balkanlaştıramayan güçler, anlaşılan o ki 3. Büyük Oyun’un stratejik oyuncularından, belirleyici güçlerinden biri olan Türkiye’ye yönelmiş vaziyetteler.
Sonrasında sıranın İran ve Rusya’ya geleceği ise oldukça aşikar. Bölgedeki “Büyük Kürdistan Devleti” inşasının bir sonraki adımının İran; El Kaide’nin Ortadoğu versiyonu olan IŞİD’in hedefinin ise, hem İran hem de Rusya olacağı ortada. İran ve Rusya’nın Suriye üzerinden verdiği tepkinin, direncin altında da bu husus yatıyor.
Türkiye açısından tam anlamıyla “kırk katır mı kırk satır mı” süreci bir de İran ve Rusya boyutuyla hız kazanmış durumda.
Dolayısıyla, Türkiye’nin “Kobani çıkmaz”ından bir an önce kurtulması gerekiyor. Aksi takdirde, önümüzdeki süreçte manevra kabiliyeti daha da daralacağa benziyor. ABD’nin Kobani oyununa bir de bu açıdan bakmak lazım!
23.10.2014 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.