• İstanbul 18 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 21 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 25 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 24 °C
  • Bolu 15 °C
  • Bursa 16 °C

M.Seyfettin Erol'dan:Değerli Yalnızlıktan Tehlikeli Yalnızlığa!

M.Seyfettin Erol'dan:Değerli Yalnızlıktan Tehlikeli Yalnızlığa!
BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği için yapılan oylamada ortaya çıkan tablo, Türk dış politikasının geldiği aşama açısından oldukça düşündürücü.
seyfettinerol22

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği için yapılan oylamada ortaya çıkan tablo, Türk dış politikasının geldiği aşama açısından oldukça düşündürücü. 
Sonuç, Türkiye’nin mevcut pozisyonunu koruması durumunda çok daha farklı gelişmelere gebe olunduğuyla ilgili önemli sinyaller veriyor.
En azından artık arkasında 91 ülke yok. Oysa bu ülkelerden 80’i Türkiye’ye oylamada destek vereceklerini taahhüt etmişlerdi. Belki de Ankara’yı en fazla üzen husus, seçimi kaybetmek değil, orada “arkanızdayız” diyenlerin “Nasreddin Hoca-Timur-Fil” fıkrasında olduğu gibi bizi yalnız bırakmalarıydı.
***
Nitekim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ikinci kez aday olduğu BMGK geçici üyeliğini kaybetmesiyle ilgili ortaya koyduğu tepkide bu hususu “140 ülkenin manevra yapması” şeklinde değerlendirdiği görülüyor. 
Değerlendirme aynen şöyle: “Bize söz verenlerin, 140 ülke söz verdiği halde, 140 ülkenin nasıl manevra yaptığını görmek, çok açık net bir şeylerin nasıl döndüğünü ortaya koydu. Ki ondan sonra da tabii İspanya’nın seçilmiş olmasından herhangi bir üzüntümüz falan yok ama İspanyol Dışişleri Bakanı’na sarılanlar bizi tabii bayağı ilgilendiriyordu. Çünkü onlarla farklı bazı birlikteliklerimiz vardı. Bunlar da tabii kendilerini orada ele vermiş oldular.”
Burada, “... ama İspanyol Dışişleri Bakanı’na sarılanlar bizi tabii bayağı ilgilendiriyordu. Çünkü onlarla farklı bazı birlikteliklerimiz vardı. Bunlar da tabii kendilerini orada ele vermiş oldular.” ifadesi oldukça dikkat çekici.
***
Görünen o ki, “farklı bazı birlikteliklerimiz”in olduğu ülkeler, “muhteşem bir manevra” ile bizi yalnız bırakmışlar. Buna amiyane tabirle “dost kazığı” da denilebilir.
Peki, buna şaşırmalı mıyız? Elbette hayır! Eğer uluslararası ilişkilerin mevcut şartlar altında şu üç kelimeden ibaret olduğunu unutursak, bu tür hayal kırıklıkları elbette kaçınılmaz olacaktır. 
Nedir mi o kelimeler? Sıralayalım: “Güç, çıkar, çatışma”. Yani, gerçekçilik. Bu husus, çatışmalara sahne olan Kuzey Afrika-Ortadoğu bölgesinde “Kim eşek, biz semer” şeklinde ifade edilir. Arzu edenler bunla ilgili tarihsel bir deneyimi içeren ve 1001 Temel  Eser’de yayımlanan “Barbaros Hayreddin Paşa’nın Hatıraları”nda okuyabilir.
***
O zaman şapkayı önümüze koyup düşünme ve kendimizi sorgulama zamanı. Nerede hata yaptık? Buradan nasıl bir mesaj çıkartmalıyız?
Ya da şu sorular da sorulabilir: “Bize nasıl bir mesaj verilmeye çalışılıyor? Bizden ne isteniliyor?” ve “Bize oy vermeyenler aslında nasıl bir hata yaptılar ve bizim buna cevabımız ne olacak?”
Bu sorular elbette daha da çoğaltılabilir. Sağlıklı bir analiz açısından da bunlar şart. Ama esas olan, şu an için bu soruları kendimize sorduracak olan bir sonucun yaşanmamasıydı. En doğru stratejik yaklaşım-değerlendirme-adım da, hiç kuşkusuz bu olurdu. ***
BMGK’dan verilen mesaj aslında çok net. Bunları maddeler halinde sıraladığımızda karşımıza şu hususların çıktığını görüyoruz:
1) Türkiye ve Dünya, 2008’in dünyası değil.
2) 2008’de Türkiye’yi bölgesel bir güç olarak ön plana çıkartmaya çalışan “Küresel İrade”, şu an çok farklı bir tutum içerisinde. Dolayısıyla eski destek yok, bilakis bir tepki söz konusu.
3) Türkiye’nin uluslararası sistem ve değerler bağlamında ortaya koyduğu çok doğru tespit ve söylemlerin ne yazık ki BM’de büyük bir ölçüde karşılığı yok. 
4) Mevcut sistemi değiştirebilme kapasitesinden yoksun olma, “ötekiler” nezdinde daha rasyonel bir politika izlenmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Bundan dolayı da Türkiye arkasında destekçi bulmakta zorlanıyor ve hayal kırıklığı yaşıyor.
5) Kendi yakın çevresinde güvenliği tesis etmekte zorlanan bir ülkenin küresel güvenlik politikalarında oynayacağı rol ile ilgili ciddi endişeler var.
6) “Değerli yalnızlık” her geçen gün tehlikeli bir yalnızlığa dönüşüyor.
7) Türkiye’nin acilen “siyaset-strateji-araçlar” bağlamında gerçekçi, ayakları yere basan yeni bir iç-dış politikaya ihtiyacı var.
Aksi takdirde, Türkiye’nin 2012’den bu yana direndiği hususlarda ciddi tavizler vermeye zorlanması söz konusu ki, bunların başında da Ortadoğu’da Suriye-Irak merkezli bir savaş ve Orta Asya-Güney Asya’nın kokpiti bağlamında Afganistan geliyor.
***
Bunun anlamı çok açık: Suriye’de savaşa girmek ve bölgesel bir savaşı başlatmak, Afganistan’da ise muharip güç olmak.
Türkiye’nin bunları kabul etmesi elbette mümkün değil. Bu da bilindiği için, Türkiye’ye yönelik sistematik kuşatma, yalnızlaştırma ve yıpratma politikaları önümüzdeki günlerde hız kazanmaya başlayacak gibi...
Açıkçası, Türkiye’nin direnmekten başka çaresi yok. Ama yalnızlık da Allah’a mahsus bir durum. Dolayısıyla, Ankara’nın bir an önce gerçek gündemine dönmesi ve “yerel-bölgesel-küresel” bağlamda daha gerçekçi işbirlikleri gerçekleştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, ortasında bulunduğumuz “ateş çemberi” bizi fazlasıyla yakacağa benziyor!

 

20.10.2014 Milli Gazete 

Bu haber toplam 661 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim