• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Medeniyetimizin en büyük düşmanı: Beton

Medeniyetimizin en büyük düşmanı: Beton
Tahrip ettiğimiz, yok ettiğimiz her tarihi eserle yanında bizden bir neş’e götürmüştür. Vakar gitmiştir. Sükûnet, tebessüm, hayâ gitmiştir. Osman Ilgın yazdı.

Hüve’l-Bâkî

Nev civânımız uçtu cennet bağına,

Firâkı kaldı vâlideyni cânına…

Beton, beton, beton…

“Ölülerinizi hayırla yâd edin.” diyor Allah’ın Resulü. Kabrine bile tahammül edemeyip betona kurban yaptığımız ölülerimizi. Ölülerinizi yani sizden olanları diyor Meriç. Aynı mukaddeslere inanan, aynı kavgalara katılan, aynı emel veya hınçları bölüşen insanları… Necip Fazıl’ın ifadesiyle Türkiye’yi koruyan yerin altındaki dirileri.

İnsan ne zaman küçük de olsa bir gezintiye çıksa hep aynı manzaralarla karşılaşıyor. Üzerine çirkin ifadeler yazılmış tarihi eserler, yarıya kadar betona gömülmüş seng-i kabirler. ”Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedi olamazlar.” cümlelerini düşünüyor ve bu memleket üzerinde nasıl yaşayabildiğimizi bir kez daha anlıyoruz ama üzüntü veriyor insana bu manzaralar. 

“Medeniyetimizin en büyük düşmanı betondur.” cümlesini anlamak için biraz etrafa bakmak yeterlidir. Zira güzelim çeşmeler, mezar taşları ve daha nice eserler bir şekilde bu yapı malzemesinden nasibini almış ya yok olmak üzere bırakılmış ya da unutturulmak istenen bir tarihin hatıraları oldukları için bir numaralı düşman muâmelesine tâbi tutulmuşlardır.

Gündelik kullanımda çok da müspet manaları ihtiva etmeyen beton ve betonlaşma, ecdât bakiyelerinin en büyük düşmanı olarak hala karşımızdadır. Çünkü bu cânım eserleri betondan arındırmak son derece müşküldür. Görsel ve estetik açıdan da bir değer ifade etmeyen bu yapı malzemesi ecdât eserlerini ezmiş, bozmuş veya çirkinleştirmiştir.

Ancak betonu suçlamadan önce vicdânı ve irfânı betonlaşmış, hiçbir ahlâkî, tarihî ve kültürel kaygısı olmayan ve belki de bu vatan üzerinde yaşama hakkının nasıl kazanıldığını bilmeyen insanımızı ele almak zorundayız. Bu arada kendimize şu soruyu sormaktan da korkmamalıyız: Hiç olmazsa bir eser ile de olsa bu memleketin bizim olduğuna dair belge bırakmış şahısların, bu coğrafyanın bizim vatanımız olmasında hiçbir tesiri olmamış, aksine bizi bu topraklardan çıkarmak için onlarca savaş yapmış bir Hıristiyan şövalyesi kadar hakkı ve kıymeti (!!!) yok mudur ki Bizans kalıntıları müzeler önünde sergilenip bunlara itibâr gösterilirken ecdât eserlerine bu derece merhametsiz kalınmıştır ve kalınmaktadır?

Devamı: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/medeniyetimizin-en-buyuk-dusmani-beton-h40776.html

Bu haber toplam 316 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim