• İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C

Mizacı asabi, tessürü şedit, kalbi ise rakik

Mizacı asabi, tessürü şedit, kalbi ise rakik
İbnü’l Emin çok ince ve titiz biri. Laubalilikten, sululuktan hiç hazzetmiyor. Özüyle sözüyle dürüst bir âdemoğlu. Muaz Ergü yazdı.

İbnü’l Emin Mahmut Kemal kendini tanıtırken şunları söyler: “Mizacım asabi, teessürüm şedit, kalbim rakik, intikal ve infialim seri olduğundan, o şefkatli baba ve anne beni hüsnü muamele ile büyütmeye ve kalbimi incitmemeye itina etmişlerdir." Evet, hassas bir kişilik İbnü’l Emin. Lafını daldan budaktan sakınmadan söyler. Bildiklerini, inandığı doğruları hiçbir maslahata kurban etmez. Engin bir kültürel dünyası var. Çok önemli biyografi kitaplarında imzası var. Osmanlı tarihi, Osmanlı’daki devlet adamları, edebiyat tarihi, hattatlık, musiki, müzecilik, kitap koleksiyonerliği ilgilendiği adamlardan. Babası Mehmet Emin Paşa uzun yıllar Osmanlı’da mühürdarlık yapmış. Annesi Hamide Nergis Hanım. Çok dindar bir Osmanlı hanımefendisi. Oğlunu en güzel şekilde yetiştirip terbiye etmiş. Tasavvuf ehli biri aynı zamanda. Hâlidiye Nakşiliğine intisap etmiş.

Üstadın yaşadığı dönem toplumun ve devletin çok hızlı değişimine tanıklık eden yıllar.

Bir ömür boyu cömertçe kitap aldı, kitap biriktirdi

Yıkılıp giden imparatorluğun küllerinden yeni bir devlet doğuyor: Türkiye Cumhuriyeti… İbnü’l Emin bu iki devir, iki devlet arasında adeta köprü görevi görenlerden. İmparatorluğun hafızasında kalanları yeni Cumhuriyete aktarıyor. Geçmişin üzerine çizik çekmeye, maziyi bir anda unutmaya hevesli elitlerin, entelektüellerin zıddına gözlerini mazinin kuytularına, geçmiş zamanın koridorlarına dikiyor. Son asır sadrazamları, son asır hattatları, son asır şairleri, son asır bestekârları…

II. Abdülhamit zamanında Yıldız Sarayı arşivinde görev alıyor. Cumhuriyet döneminde ise bu arşivin tasnif edilerek başbakanlığa devredilmesinde başkanlık yapıyor. Aynı zamanda müzecilik gibi bizim tarihimizde çok fazla yeri olmayan bir alanda da önemli görevler ifa ediyor. Süleymaniye Camii Külliyesi içinde yer alan Türk ve İslam Eserleri Müzesini kuruyor. Benzer bir müzeyi Kahire’de de açıyor. Uzun yıllar boyunca yaşadığı konak Türk kültür ve sanatının menbaı konumunda. Düzenli toplantılarda ilim ve kültür insanları bir araya geliyor.

İbnü’l Emin çok ince ve titiz biri. Laubalilikten, sululuktan hiç hazzetmiyor. Özüyle sözüyle dürüst bir âdemoğlu. Sivri bir dili var. Düşündüklerini muhataplarının yüzüne direkt söyleyebiliyor. Kimsenin arkasından konuşmuyor. O yüzden ne kadar sivri dilli olsa da çok seviliyor, sayılıyor ve itibar ediliyor. Eleştirilerini dile getirirken insanların makamları mevkileri onu çok fazla ilgilendirmiyor. Hatta dönemin maarif vekili Hasan Âli Yücel onun sohbetlerini kaçırmazmış. Hatta bakanlığı döneminde üstadın kitaplarını da yayınlıyor. Dursun Gürlek bir yazısında onun cimrilik derecesinde elinin sıkı olduğundan bahseder. Yemez, içmez, giyime kuşama para harcamazmış. Ama bir ömür boyu cömertçe kitap almış, kitap biriktirmiş. Binbir emekle meydana getirdiği binlerce kitaplık kütüphanesini İstanbul Üniversitesi’ne bağışlar. Biriktirdiği altınları ise hastanelere ve Darul Aceze’ye bırakır.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/mizaci-asabi-tessuru-sedit-kalbi-ise-rakik-h20769.html

Bu haber toplam 695 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim