Kendisiyle yüzleşerek şiir yazan Ali Ural, yedi yıl aradan sonra üçüncü şiir kitabı “Gizli Buzlanma”yı yayımladı. Bir “şiir insanı” oluşturarak şiirlerinde konuşan Ali Ural, “çok” olandan ve “hız”dan kaçarak hayatın görünmeyenlerine, gelenekten beslenerek kapılar aralıyor. Bu sefer karşımızda ruhsal kırgınlıkları olan bir şiir insanı yok. Hatta iç çalkantıları olan hırçın, müdahil bir şiir insanı da yok. Bu seferki şiir insanı; dikkat çeken, işaret eden, uyaran ama uyarırken bile dikkatli olan, kendine dönen, kendine döndükçe de dilsiz olan bir kimliğe sahip. Dilsiz olmak, duymak ama söyleyememek; eskilerin deyimiyle lal u ebkem olmak, bir farkındalık hali. Hüzünlü bir fark etmek ama haddizatında. Bu söylememek, bir muamma ortaya çıkarıyor.
Marifet bir ormanı taşımak omzunda
Ali Ural son kitabında önce münacaata sonra naata ve kendi sözünü de gizlercesine muammaya sığınıyor. Münacaatta “Ya Âhir”, “Ya Evvel”, “Ya Bâtın”, “Ya Rakîb”, “Ya Musavvir”, “Ya Muhsi”, “Ya Mubdi”, “Ya Vasi”, “Ya Gani” şiirle söz inşa etmek isteyen birinin esmaları/araçları olarak tek tek dile döküyor harf olarak dua niyetine yazıyla gözlere, dillere, akıllara ve kalplere sesleniyor. Naat, geleneksel kapılardan bir kapı. Ali Ural ilk defa şiir kitabında geleneğin kapısını bu bağlamda çalıyor ve eski form ile yeni dil arasında farklı bir köprü kuruyor. Şiir evini geleneğin anahtarları ile açmaya gayret ediyor. “Marifet kanda yürüyüp bırakmamak iz/marifet bir ormanı taşımak omuzunda” mısraları muamma kapısının anahtar dizeleri/kelimeleri oluyor bir anda.
Ali Ural’ın şiiri, her özgün sözcü/şair de olduğu gibi, alışılmış olanın dışına çıkarıyor insanı. Günlük dilden bilinenden farklı anlamlar taşıyor kelimeler, kelime grupları ya da şiir cümleleri. Nadir insanın/sözcünün ya da şairin şiir cümleleri vardır; bizce Ali Ural da şiir cümlesi olan nadirlerdendir. Aslında şiirinde tek mısra vardır, diğerleri o mısra-ı berceste’nin tefsiri gibidir.
Modern insanın kendi diliyle hâl tercümesi
Şiirler, aslında genelde modern insanın, özelde ise modern Müslüman bireyin ve toplumun paradoksları üzerine kurulu. Çare ile çaresizliği aynı düzlemin eksenleri olarak dile getiriyor. Söze/şiire, “her mancınıkla daha uzağa gidiyorum düştüğüm her yer mancınık” ile başlayan Ali Ural, mancınık ile sıcak bir kucağı, döşeği ya da toprağı imliyor. Fırlatma ile bir ceza, insanın cezası. İnsan mancınıklar yüzünden herhalde fırlama haline geliyor hayatta. İnsanın sözcülüğünü/şairliğini yapıyor Ali Ural.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16133/modern-insanin-kendi-diliyle-hl-tercumesi.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.