• İstanbul 18 °C
  • Ankara 20 °C

Modernizmin yalnızlaştırmasına karşı dostluğa sarılmak

Ahmet Doğan İLBEY

Modernlerin dostu olmaz, “partner” leri, yâni mânasız ve menfaatçi hayatlarının ortakları var. Homoekonomikus, yâni ekonomik insan anlayışıyla bir aradadırlar. Hazret-i insan vasfından uzaklaştıkları için modernler birbirlerine dost olamıyorlar. “Tanrılarından” koptuklarından bu yana dostluğu ve dost olmayı unuttular.

Modernizmin kıskacına düşen insan yalnızdır. Modernizm yalnızlaştırıcı ve bölücüdür. Dostluğu ve dost olmayı engelliyor. Yalnızlaşma, yalnızlaştırılma ve yalnızcılık fertleri ve toplumu içten çürüten modern-kapitalizmin doğurduğu bir yaşayış biçimi. Günümüzde çığ gibi büyüyen modernliğin saldırılarından biri olan yalnızcılık bir hayat tarzı olarak hızla yayılıyor. Asrın âfetlerinden olan modern insan olmamak için dost ve dostluğa sarılmalı. Dost olamayanlar, dostu olmayanlar kalben malûldür.

Modern zihniyetin “özgürlük” ve “bireyselliği” öne çıkarmasının millî, yâni İslâmî aile yapısını tahrip ettiğini izaha gerek var mı? Modern dünya mesuliyetten kaçan, kendi başına bir hayat yaşamayı arzu eden ve diğergâm olmayan bencil fertler üretiyor. Fertlerin yalnızcılığa sürüklenmesi sosyal bir tehlike. Tüketim ve hazza hitap eden modern-kapitalist sistem dostluğun gereksiz bir zaman kaybı olduğu fikrini yerleştirdiği gibi, arkadaşlığı, akrabalığı da anlamsız hâle getiriyor.

Dostluk insanı kalbinden tutup diriltiyor                                                                                             

Dost ve dostluk sıcak bir kelime; insanı kalbinden tutup diriltiyor. Çün­kü kal­bi var dostluğun. Bölücülüğe, sevgisizliğe, ayrılığa karşıdır. İslâm irfanından alır gücünü. Dost ve dostluk derece derecedir; vehbî olanı var, kesbî olanı var. Dost olmak ve dostluk kesbî de olsa güzeldir. Bunun içindir ki dostluk üstüne tâlim yapmak gerek. İnsanlığın kurtuluşu dost ve dostluktadır.  

Dostluk, Allah’a kul olmak, sonra da kuluna muhabbet etmek, kendini bilmek ve diğerini ihtiyaç hissetmektir. Bu sebepledir ki Müslümanın vasfıdır dostluk. Tasavvuf terbiyesinde dostluk insan olmanın en temel ölçüsüdür. Bu ülkenin insanları Yûnus Emre Hazretlerinin âhiret vuslatı için söylediği “Düştü özüme hubbü’l-vatan / Gidem hey dost deyu deyu / Anda varan kalır heman / Kalam hey dost deyu deyu” mısralarını gönlüne çeke çeke ve “Gel gidelim dosta doğru türkülerini” dinleye dinleye millet oldular. Bu topraklar bin yıldır dostluk akidesiyle vatan kılındı.

Dostluk akidesine sarılmak

Bütün peygamberler ve veliler dost olmayı öğretmek için geldiler. Dostluk akidesini yaşatanlar, insanı kâmillerin öğrettiklerine sâdık kalanlardır. Dostuyla dilleşince sürur ve şifa bulanlar olmak be güzel. Dostluğun şiarını Peygamber Efendimiz buyurmuşlar: “Ruhlar âleminde birbirleriyle tanışmış olanlar, dünyada da birbirleriyle uyuşurlar. Kişi dostunun dîni ve ahlâkı üzerinedir.”

Hz. Ali Efendimizin “Dost edinin, onlar sizin için dünya ve âhiret sermayesidir” sözü üzere, dünyada ve âhirette rahat etmek istiyorsak dostlarımızı çoğaltmalıyız. Dünya imtihanını savuştururken ekmek ve su gibi dostu olan kârdadır. Bundandır ki, üç çeşit dosttan gıda gibi olanı tercih edin, diyor âlimler: “Bir dost vardır; gıda gibidir, insan onu her gün arar. Bir dost vardır; ilaç gibidir, gereğinde aranır. Bir dost vardır; hastalığa benzer, o seni arar.”

Bir nasiptir dostluk, hesaba kitaba gelmez

Hesap yaparak falan kişiyle dost olmak istiyorum derseniz dost olamazsınız. Bir nasiptir dostluk, hesaba kitaba gelmez. Çevrenin, akrabanın, maddî münasebetlerin tayin etmediği kalbî bir emekle, gönül ve meşrep benzerliğiyle neşvünema bulur. Hesapta olmayan biriyle dost olunabileceğini İmam-ı Gazâlî Hazretleri asırlarca önce söylemiş: “Bâzan iki kişi arasında sûret ve ahlâkta güzellik olmadığı halde ülfet ve ünsiyeti gerektiren bâtınî bir münasebet sebebiyle en kuvvetli samimiyet rabıtası da kurulabilir.”  (İhyau Ulumiddin, Cilt:2, s. 404)

Bir dostlukta ter dökülmüşse o dostluk helâldir

Dostluk zorla olmaz; kerhen yürünecek bir yol değildir. Hâlini sorduğumuz, her dem yüreğimizi yolladığımız, birbirimizin derûnunu paylaşıp cezbeye kapıldığımız, hasbıhalinden huzur bulduğumuz, olmazsa olmaz dediğimiz, varlığına kalben “râzı” olduğumuz, yâni gönül yoluyla tanış olup gönlümüze ayna olan insan dostumuzdur. Bir dostlukta ter dökülmüşse, o dostluk helâldir, hilesizdir, hak edilmiştir.   

“Kâinat dostluk üzere halkedilmiştir”

Dostsuz insan taş misâli kupkuru ve soğuktur. Vaktin de bir eceli var, vakit geçip gidiyor. Vakit geçmeden dostluk ateşini yakmak, hayatı dostluk üzere kurmak istiyorsak, dostluğun pîri Fethi Gemuhluoğlu’nun “Dostluk Üzerine” kitabından dostluk akidesini tâlim etmek gerek:

“Dost, ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatan, O’na Şâh-ı Velâyet denir. Dost, ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağındaki mübârek bir emanet vardır: Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Oradan Ebûbekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır. Önce yoldaş, sonra yol. Ezelde aşk vardı. Demek ki kâinat aşk üzere, dostluk üzere halkedilmiştir. Fikre dost, ağaca dost, komşuya dost, insana dost, dosta dost olunuz.”

Dostluk sualini veremeyenlerden olmayın

Dostluk nazdır biraz. Vefadır, hâl hatırdır, arayıp sormaktır.  Bir tenhada, bir çayhâne duldasında hasretle çay içerek hasbıhal etmek, bir gece yarısı bir elektrik direğinin altında buluşup halleşmektir. Dildaşlıktır bunun adı. Birbiriyle dost olanlar dilini konuşanları arar ve özlerler. Gemuhluoğlu’nun dostluk akidesince yargılananlardan, gönül üstüne kavilleşmiş olduğu dostlarını terk edenlerden olmayın. Dostlarını terk edenler, âhirette dostluk üstüne sual verecekler ve dostluk mahkemesinde yargılanacaklardır. Dost ve dostluk sualini veremeyenlerden olmak ne hazin!

Modern hayatın, paranın ve konforun fayda vermeyeceği zamanlar gelmeden önce dost olmak, dostluğu çoğaltmak gerek. Bezm-i elest’te tanış olup dünyada da dostluğunu devam ettirenlerden olmak bahtiyarlıktır. Yûnus Emre Hazretlerinin sözüyle “Dost yüzünü göremezsem, bu gözlerim nemdir benim” diyen gönül bir dostumuz olmalı. Dosttan gayrı gönle şifa var mıdır?

*****                                                                                                                                 

Türkiye Yazarlar Birliği’nin programında dostluk coşkusu

Fakir şehir münzevîsi olduğu için muhitinin dışına pek çıkmaz. Dolayısıyla hâtıram olmaz. Dostlar haftalık hâtıralarını anlatırlar, gözüm düşer, imrenirim. Nasibimizde bu hafta dostluk dolu, pek anlamlı iki gün yaşadım. Hâtıralarım oldu. Hâtıralarımın kaynağı ve mekânı, Türkiye Yazarlar Birliğinin tertip ettiği “2020 Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödül Töreni” nin 13 Kasım 2021 Cumartesi günü edebiyat şehri Kahramanmaraş'ta yapılmasıydı. Necip Fâzıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde yapılan bu anlamlı programı Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi tertip etti. Bu kuruluşun genel merkez kurucu şeref başkanı, usta yazar ve Türkçenin yaşayan büyük müdafîi D. Mehmet Doğan’la ve TYB İstanbul Şube Başkanı dili şirin, kendi şirin dost ve yorulmaz bilmez kültür adamı Mahmut Bıyıklı’yla mülâki oldum. Beraberlerinde gelen yazarlarla fikirli vakitler geçirdim. Bu anlamlı programda gönlüme şifa olan önemli bir hâdise de Ali Yurtgezen hocamın tâ Edirne’den kalkıp gelmesiydi. Bizleri şâd etti.

Gönlüme şifa olan bu anlamlı programa büyük gayretlerle ev sahipliği yapan TYB Kahramanmaraş Şubesi Başkanı şair ve türküdar Fazlı Bayram’a, Şube Başkan Yardımcısı eğitimci şair Enver Çapar’a, Yönetim Kurulu üyeleri Mehmed Yaşar’a, Mehmet Âkif Şen’e, Ferhat Ağca’ya ve hasbî gayretlerinden dolayı Hasan Keklikçi Beye, Muzaffer hocamın talebeleri Enbiya Uzdil ve Hasan Can Erdem’ye kalbî teşekkürlerimi arz ederim. Bu dostlar sayesinde anlatacağım bir hayli hâtıralarım oldu.(ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 119 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim