Bunlardan birisi Ortodoksluk ikincisi de Rusya dışındaki Müslüman azınlıklar. Çoğunluğa gelince: Çoğunluğun gücü, böl-yönet politikasına meyilli olan Rusların işine gelmiyor. Çoğunluğu hazmetmek için emperyalist dürtülerinden kurtulmaları gerekiyor.
¥
Putin, Rusya Federasyonu’nun gücünü SSCB’nin gücüne eriştirmeyi hedefliyor. Akdeniz’e; sıcak denizlere inmek veya yerleşmek istiyor. Bunun için de stratejik malzemeye ihtiyacı var. Bu malzemelerden birisi Ortodoksluk. Lakin Ortodoksluğun gücü sınırlı. Bunun için de Rusya, gözünü Müslüman azınlıkların üzerine dikmiş durumda. Ortadoğu’da yeni Rusya’nın ortağı olabilecek azınlıkların başında Şiiler ve Suriye örneğinde aynı inanç grubundan Nuseyri bir iktidar geliyor. SSCB’nin çökmesinden sonra da Ruslar, haliyle İslam dünyasında çoğunluğu temsil eden Türkler yerine İranlıları yeğlemiştir. Neden Orta Asya’da İran ise, ondan dolayı Ortadoğu’da İran’dır. Orta Asya’da Türklerin önünü kesmek için İran’ı öne çıkarmak istemiştir. O sıralarda Batılıların İran’ın önünü kesmek için Türkiye’nin sırtını sıvazladıkları söylense de bunun somut bir tesiri görülmedi. Aksine, belki de Özal, Ziya ul Hak gibi bu bölgeye ilgisinin bedelini ödedi. Amerikalılar bilinenin aksine İslami yükselişin önünü kesmek için Ruslarla anlaştılar. Kazakistan gibi ülkelerin nükleer silahları Ruslara devredildi. Suriye meselesinde olduğu gibi onlar tanıdıkları şeytana veya düşmana daha çok güveniyorlardı. Ruslar Asya’daki ortaklığı Ortadoğu’ya taşıdılar. Nuri Maliki’nin Moskova’yı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamayla Şam’a aynı zaviyeden ve pencereden baktıklarını söyleyecektir. SSCB’nin dağılmasından sonra Ruslar, Asya’da İran’la ortaklık yaparken Ortadoğu’da da Arap Baharıyla eski düzenin yıkılması sonrasında bu ortaklığı bölgeye taşıyorlar. Bu da eşyanın tabiatına uygundur. İran, Afganistan ve Irak’ta ABD ile Orta Asya ve Suriye’de Rusya ile çalışıyor. Ama hepsinde İslam aleminin aleyhine.
¥
Safavi-Yeni Çarlık ortaklığı bölgede parlayan yıldız olan Türkiye’nin önünü kesmeye matuf. Bunu için de havuç ve sopa politikası izliyorlar. Aslında ellerinde bir havuç da yok. Sadece Türkiye’yi sıkıştırarak politikalarını gözden geçirmeye zorluyorlar ve yeniden Beşşar’ın kucağına itmeye çalışıyorlar. Nejad’ın Yardımcısı Rahimi’nin ziyaretini değerlendiren Hüseyin Şeyhülislam, İran’ın Türkiye’yi Suriye ile yakınlaştırmaya çalıştığını söylemiştir. Rusya da aynı telkinlerde bulunuyor. Lakin ok yaydan çıkmıştır. Bunlar umutsuz girişimlerdir. Buna mukabil, Rusya, İran ve İsrail arasında Suriye’ye dair görünmez veya zımni bir mutabakat hattı var. Nedeni Beşşar’ın onlara sağladığı işlevsel yarardır. Zaten Suriye rejiminin direnişçiliği de rol düzeyindedir. İran da direniş edebiyatıyla Suriye’yi Hizbullah da Lübnan’ı ele geçirmeye çalışıyor. İsrailli General Amos Gilad, ‘Esat’ düşüşü İsrail için felakettir’ demiştir. İranlılar bu açıklamayı saptırmaya çalıştılar. Adam hala bunu söylemeye devam ediyor. Mahmut Abbas’ın Filistin Otoritesinin ve Beşşar Esat’ın Suriye’nin başından gitmesinin İsrail için büyük stratejik kayıp olacağını söylüyor (http://www.alankabout.com/news/ middle_east_ news/ 13862.html?print ).
Rusya ve İran Türkiye’yi Beşşar rejimine doğru iterken öte yandan da İran ile İsrail arasındaki nükleer alandaki pürüzü eritmeye çalışıyor. İkisini birbirine karşı yumuşatmaya çalışıyor. İranlılar adına İsrail’e söz veren Lavrov, İran’ın İsrail’e karşı nükleer silah kullanmayacağını taahhüt ediyor (http://www.jpost.com/International/Article.aspx?id=287413 ). İran’ın sahte pehlivan olduğunu biliyorduk da, bu iyice su yüzüne çıktı. Iraklı düşünür Muhammed Ahmet Raşid, meselenin bam teline dokunarak İran’ın nükleer silahı değil, Türkiye’nin yarışa girmesinin İsrail’i endişelendireceğini yazıyor (Bevariku’l Irak, Muhammed Ahmed Raşid, Daru’l Ümme, s: 528).
16.10.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.