• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 22 °C
  • Konya 18 °C
  • Sakarya 21 °C
  • Şanlıurfa 27 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 27 °C
  • Bolu 21 °C
  • Bursa 20 °C

Namık Açıkgöz'den: Yeni YÖK Kanunu

Namık Açıkgöz'den: Yeni YÖK Kanunu
Geçen hafta YÖK, hazırlanmakta olan yeni kanun tasarısı ile olarak, çerçeveyi belirleyen teklifleri açıkladı. Böylece değişimin tetiği çekildi. Sanmıyorum ya; inşallah sonucu hayırlı olur.

Ama iş daha da karıştırılmış.

11 kişiden oluşan Üniversite Konseyi olacak ve bunun 5 üyesi üniversiteden, bölüm başkanlarınca seçilecekmiş.  

Sorun 1) Şimdi üniversitelerde, 1 rektörün seçimi için millet birbirini kırıyor; teklif gerçekleşirse, 5 kişi için birbirini kıracak. Yani üniversiteler az çatladı; daha çok çatlasın(!)...

Sorun 2) Niye sadece bölüm başkanları belirliyor Konsey üyelerini?... Bu sistem, tek parti devrindeki, “müntehib-i evvel, müntehib-i sani” saçmalığı gibi çağdışı bir anlayışı yansıtmaktadır ve çok ilkeldir. 

Üniversite Konseylerinin atadığı rektör, gene saltanat sahibi olacak. Çerçeve teklifte, rektörlerin yetkisi konusunda bir kelime bile yok. Şu  andaki yetkilerle donatılmış rektörler “yasaltanat” (yasal saltanat) süren rektörlerdir. Akademisyenlerin kaderi, rektörlerin iki dudağı arasındadır. Buna bir de “performans değerlendirmesine göre iş ve maaş” dedin miydi, kıyamet kopar. Böyle yapılırsa, zaten aşırı yetkilerle donatılmış rektörlerin elindeki kılıç daha da keskinleştirilir. Ondan sonra bu üniversitelerden hayır bekle!.. 

Bir de akademik unvanların doğrudan kadro ile ilişkilendirilmesi meselesi var.  Bilimsel hazırlığını tamamlamış olsanız bile, şayet rektör Doçentlik kadrosu ilan etmezse, yandı gülüm keten helva!.. 

Çerçeve teklifte en vahim kısım, gariban doktora mezunlarıyla ilgili. “Doktorayı bitiren 2 yıl beklesin; ondan sonra Yardımcı Doçent olarak atansın”mış. Şimdi “Şarap mı lan bu; beklesin?” diyeceğim; millet kızacak. Bunca öğretim üyesi açığının olduğu bir ülkede, doktorasını yapmış bir akademisyeni demlenmeye bırakmak, akıl kârı değildir. Devlete mâliyeti şu kadar olan ve “bilgi üretme yetkisi” verilen kişiyi, yedekte tutmanın bu ülkedeki adı “lüks”tür. Doktorayı bitirinceye kadar evlenmiş ve hatta çoluk-çocuk sahibi olmuş bir gencin Yardımcı Doçent olup evini daha rahat geçindirmesi imkânını niye elinden alıyoruz arkadaşlar?.. Limon mu satsın bu genç? Elbette bilgisini satacak... Haaa... Bir de “Doktorasını bitiren biri, doktora sonrası araştırma yapsın”mış... Ankara’dan bakınca demek öyle görünüyo(!)... Kazın ayağı pek öyle değil işte... O gençlere her yerde sınav gözcülüğü, bölüm yazışmaları gibi abur-cubur işler yaptırılacak. Böyle işler yaptırmak için doktora “şart midur daaa?”  

Bir de, Yüksek Lisans tezinin kabulü için, tezden çıkarılmış 2-3, doktora tezlerinin kabulü için de 3-4 yayın yapılması teklif ediliyor. Bu teklifi yapan, ya Mars’tan yeni gelmiş biri veya Türkiye’yi bilimsel yayın cenneti zannediyor. 

Çerçeve teklif, üniversiteleri ileri götürmez, mevcudun gerisine düşürür.

Gelen, gideni aratacak galiba!..

14.10.2012 Yeni Akit

Bu haber toplam 479 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim