• İstanbul 17 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 17 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 11 °C

Ömer Lekesiz'den: Büyük düşünmek

Ömer Lekesiz'den: Büyük düşünmek
'Edebiyat araç mı yoksa amaç mı?' sorusu seksen kuşağına mensup olan Müslüman ve Solcu yazarların en fazla sordukları ve dolayısıyla en fazla cevap aradıkları bir soru olmuştur.

Solcu yazarlar zaman içinde zihniyet olarak zaten ait oldukları Batı'ya tümüyle bağlanarak "Edebiyat araç mı yoksa amaç mı?" sorusunun kendisini ortadan kaldırıp, rahatladılar. Şimdi Bukowski ile Yusuf Atılgan'ı birbirinin içinden okuyarak tavan yapmış bir bireysel özgürlüğün keyfine ulaşabiliyorlar; Woolf'a biraz Ece Ayhan aykırılığı, Joyce'a biraz Oğuz Atay boşvermişliği, Plath'a biraz Nilgün Marmara melankolisi eklendiğinde edebiyatın tadına da doyum olmuyor netekim.

Artık toplumculuk Solcu yazarların sorunu değil ancak hala Müslüman yazarların sorunu olmayı sürdürüyor. Aslında onlar da liberallere kansalar laikleşmek suretiyle söz konusu problemin üstesinden kolayca gelebilecekler fakat onlar buna rıza gösterseler de inandıkları Din buna uygun düşmüyor.

Aslında mevcut edebiyat ortamı yakından gözlendiğinde edebiyatçı olmaya heveslenen Müslüman genç kuşağın da tıpkı Solcu yazarlar gibi Batı edebiyatına ve onun taklidinden ibaret olan yerli aylak-adam edebiyatına eğilim gösterdiklerine hükmedilebilir. Buna rağmen "Edebiyat araç mı yoksa amaç mı?" sorusu başlarının üstünde Demokles'in kılıcı gibi sallanmıyorsa da Din'in içinden düşündükleri anda onları fazlasıyla rahatsız ediyor. Diğer bir söyleyişle, kendi özgür iradeleriyle Tezer Özlü'yü, Sevim Burak'ı, Sevgi Soysal'ı okuyarak naylon bir acının edebi parodisini yapmaktan yana çok rahatlar ama vicdanen, toplumsal sorumluluk açısından rahat değiller.

Öte yandan, hem eğitimleri hem çevre etkisi hem de Solcuların iltifatlarına büyük değer yükleyen kuram budalası yazar ağabeylerinin de etkisiyle edebi beğenileri Batı edebiyatına göre şekillendiği için onun dışına çıkarak bir değerlendirme yapamadıkları gibi, hayal sularında yüzmenin hazzını düşünmek, sorgulamak türünden zahmet gerektiren şeylere feda etmekten de kaçınıyorlar.

"İki arada, bir derede kalmak" deyimiyle tanımlanabilecek bu belirsizlik, silikleşmiş aidiyet yüzünden "ürettikleri" edebiyatın da aynı akibete uğraması ise işin en problemli kısmını oluşturuyor. Diğer bir söyleyişle "yanlış yönelmiş olabiliriz ama doğru, hakkı teslim edilecek bir iş yaptık" deme cesaretine ulaşamıyorlar.

Bu problemlerin üstesinden gelinebilmesi için, konunun şu şekliyle konuşulmasının daha faydalı olacağına inanıyorum: "Edebiyat ne tek başına araçtır ne de amaçtır; hem ikisinin ortalamasıdır hem hal bilgisinin düzeyine bağlı olarak bu ortlamanın fevkindedir".

Ne diyordu Mustafa Kutlu: "İnsana düşen şeksiz-şüphesiz-isteksiz-iradesiz-akılsız-fikirsiz bu âhenge iştirak etmektir. Kul olmak budur. Bu âhengin sırrı ile dereler çağlar, çiçekler açar, bulutlar uçar, kuşlar öter, mevsimler değişir, çocuklar doğar, iki gönül birbirine akar, aşk doğar. Aşkın ateşi ile şair şiirine, ressam resmine, bestekâr bestesine başlar. Hakk'ın güzel kıldığı âleme bir güzellik katmak için. (...)

Kalbe düşen bu güçlü sırda (Hikmet) ızdırap, hasret, dua, vuslat, acz, teslimiyet; insana verilen her şey vardır. Ve insan bunu terennüm eder.

Ve böylece var olur.

Var ettiği eser esasen ona değil bu sırra aittir. O bir aracıdır. Tıpkı Cenab-ı Hakk'ın iradesinin vücut bulması için kendisine tevdi edilen emanete göre hareket etmesi; kendi isteğini Allah'ın emrine vermesidir. Cüz'i irade budur. Yok hükmündedir. Ama vardır. Sûfiler bu sebeple 'hiç' lafzını çok kullanır" (Yeni Şafak, 25.4.2012).

Demek ki, toplumculuk adına "Edebiyat araç mı yoksa amaç mı?" sorusuna takılıp kalmamız gereksizdir. İnancımız bize insanlığı da içine alan âlemşümul bir perspektifi kuşanmayı önermektedir çünkü.

O halde birer tuzak hükmündeki kısır döngülü soruları, düşünceleri aşarak alemin genişliğince büyük ve hallerin çeşitliliğince yoğun düşünebilmeliyiz.

Ancak böyle düşünebildiğimizde, dokunduğumuz çok şey değerli olacaktır.

21.07.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 534 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim