• İstanbul 16 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 11 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 15 °C

Ondan artık umudu sulayan öykü bekliyoruz

Ondan artık umudu sulayan öykü bekliyoruz
Son dönemde yayımladığı iki devasa kitapla öykü gündemimizin başına oturan Necip Tosun, hikâyeye gönül verenlerin es geçemeyecekleri, muhakkak uğrayacakları duraklardan biri olarak duruyor.

İlk kitap Küller ve Uçurumlar 14 öyküden oluşuyordu; ikinci kitap Otuzüçüncü Peron ise, 1999 ilâ 2005 yılları arasında yayınlanmış on üç öyküden oluşuyor. Türkiye Yazarlar Birliğince 2005 yılı öykü ödülüne layık görülen Otuzüçüncü Peronda daha çok ‘yenik’, ‘kırık’, ‘yorgun’, ‘yitik’ tipleri anlatıyor Tosun. Nedense Tosun bu tipleri anlatmayı seviyor. Bunda, üniversite okuduğu dönemin derin etkileri olduğunu söylememiz mümkündür. Onun üniversite öğrenciliği 80’li yılların karmaşasına ve keşmekeşesine denk geliyor.

Otuzüçüncü Peron’daki öykülerin adlarına baktığımızda (Aynalar ve Sırlar, Mektup, Geçit, Otuzüçüncü Peron, Ricat, Sis Çanları, Karşılaşmalar, Yağmur, Park Otel, Yansıma, Uğultu, Bakışlar, Kırılmalar) yenilgi, hüzün, kırılganlık, çöküntü, geçmişle hesaplaşma görmemiz mümkün; en azından hikâye adları bunları çağrıştırıyor bize. Bir yenilgi psikolojisini yansıtıyor Tosun’un öyküleri. İlk kitap da böyleydi, hatta ilk kitaptaki imgeler daha kuvvetliydi. İlk kitaptaki öykü adlarına baktığımızda bu durum belirginleşiyor: Kuyu, Hüzzam, İnfitar, İnşirah, Küller, Uçurumlar, Resimler, Trenler ve Odalar, Hüzzam, Hiç, Gün Devrildi Cadde-i Kebir’de, Kamera, İnci, İbrahim. Belli ki Tosun savruluşları, yenilgileri anlatmayı seviyor. 

Büyük yazar kimdir?

Yazarı büyük kılan bir insandan, tipten yola çıkarak yarattığı karakterde bulunan illeti derinleştirip, ayrıntılarını gösterip adeta kılı kırk yararcasına işlemesidir. Çünkü böyle bir durumda sorun olan durum, bütün insanları da kapsayarak sorunsallaşacaktır. Genelleşecektir, belki de evrenselleşecektir. Sağlam bir film izlediğimizde, bu film yabancı da olsa sorunsallaştırdığı meselenin önemini fark edebiliyoruz. Aynı şey bir hikâye ve roman için de geçerlidir.

Aynı adamı anlatıyor ve aynı şarkıyı terennüm ediyor Tosun, durmak bilmeksizin. Hem aynı adamın farklı zamanlar ve mekânlardaki halini okuyormuşuz hissi doğuyor içimize nedense. Bu anlamda Tosun, bir sorun olan durumu sorunsallaştırıyor ve mesele haline getiriyor. Otuzüçüncü Peron’daki öyküler de Küller ve Uçurumlar’ın izini takip ediyor çoğunlukla. Acaba Tosun yeni bir kapı aralayacak mı? Tosun’un son zamanlarda yayınladığı “Mürekkep Lekesi” adlı öyküsü de ilk iki kitabın izleğini sürdürüyordu. Necip Tosun, “Günümüz Öyküsü” adını taşıyan yazısında, öykü kitaplarının izleğini ifade ediyor bir nevi.

Necip Tosun’un mükemmeliyetçi olduğunu söyleyebiliriz. Gergef gibi işliyor kelimeleri ve cümleleri. Dili seviyor diyebiliriz. Dil, haddizatında öykünün ön şartı sayılır. Dili kullanamayan, dilin imkânlarından haberdar olamayan bir kalem, edebî bir metin ortaya koyamaz, en azından koymakta çok zorlanır. Bu yüzden dil, yazılı metinlerde aranan ilk özelliktir.

Sinemaya da yoğun ilgi duyan Necip Tosun’un öykülerinde sinema yer etmeye devam ediyor. Özellikle “Yağmur” ve “Bakışlar” öykülerinde sinemanın izleğini gördük diyebiliriz. Örneğin “Yağmur” adlı öykü bize Bergman’ınSessizlik filmini, “Bakışlar” öyküsü de Tuhaf Bir Koleksiyoncu adlı Türk filmini hatırlattı.

Kimsenin arayıp sormadığı birer düş artığıdır çoğu

Tosun’un kahramanlarını yine onun öykülerindeki ifadelerle anlatmaya çalışalım: Her sabah uyandıklarında bir yanlarının eksildiğini hisseder onlar. Evden çıkmak, insanlar arasında karışıp yitip gitmek yeter onlara. Tam bir parçalanmışlık içerisinde, durmaksızın koyulaşan karanlıkta, hedefsiz, kılavuzsuz yürürler. Eski olan her şey hüzünlendirir onları. Susmayı gösteren saatler hep bozuktur, hep ilgisiz bir zamanı gösterir öykülerde. Kimsenin arayıp sormadığı birer düş artığıdır çoğu. Ses tonları nedense güven telkin etmez, çünkü sesleri kırık ve boğuktur. Akıp giden kirli ve yalancı hayata karşı bir sığınak olan mekânlar teker teker tarumar olur, insanların hayatından silinir giderler. Çünkü insanlar rüyalarını yitirmişlerdir. Onlar da rüyasız bedenleri terk etmişlerdir. Şehrin ruhu çekilmiş, hilkat yıkılmıştır.

Hemen hemen bütün öykücülerin, ilk kitaptan son kitaba kadar, aynı kitabı, aynı duyarlıkları, aynı sorunları yazdıklarını, öykü serüvenleri süresince ilk kitaplarının peşinden gittiklerini söyleyen Tosun da, ilk iki kitabına ve dergilerde kalan öykülere baktığımızda aynı sorunu, aynı duyarlıkları yazmıştır, diyebiliriz.

Cemal ŞakarYedi İklim dergisinde, kendisiyle yapılan bir söyleşide, çağdaş öyküyü çözümleyebilmek için birinci ve üçüncü tekil bakış açısının yetmeyeceğini ifade ettikten sonra son cümle olarak, ‘Kendimizi çoğul bakış açılarına hazırlamalıyız’ demişti. Şakar, Hayalperdesi adlı öykü kitabında buna örnek olabilecek öyküler de kaleme almıştı.

Necip Tosun da ilk iki kitabında nadiren de olsa farklı şeritlerde sürdü öyküsünün izini. Fakat bu çok nadirdi, birer ikişer öyküyle sınırlı kalmıştı. Öyküsünü takip edenlerin de ifade ettiği üzere, Necip Tosun özellikle “Telefon” (Hece-Öykü 12) ve “Sözcükler” adlı (Hece-Öykü 18) öykülerinde Şakar’ın ifade ettiklerini, yani çoğul bakış açılarını yansıtıyor öyküsüne. Bu anlamda Necip Tosun’dan şerit değiştirmesini, yeni ses ve renklerle karşımıza çıkmasını beklemek bir okur olarak hakkımızdır diyoruz. Yine aynı şekilde Necip Tosun’dan artık umudu sulayan öyküler bekliyoruz. Özellikle artık öykü poetikası üzerine yazdığı yazıları kitaplaştırdıktan sonra öykü telifine daha fazla vakit ayıracağını umuyoruz.

 

İsmail Demirel yazdı

www.dunyabizim.com

Bu haber toplam 1208 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İkinci Kez Yolu Açık Olsun Yavuz Bülent Bakiler’in02 Ekim 2025 Perşembe 11:06
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim