üçbeş senelik, beş on senelik kayıplarımıza haydi mâzî oldu diyelim.. en son kaybettiklerimizi hatırlayınca içimizde ince bir sızı hissediyoruz.. daha iki ay evvel felsefe münakaşası yahut fikir alışverişi yaptığımız bir arkadaşımız: ibrahim receb sargın.. benden bu kadar deyip çekip gitti.. kan kanseri olmuş.. iki senedir kan alıp duruyordu.. yeni taze kanların ona sağlık vereceğini bekliyorduk.. en son samatya hastanesindeki bir bölümde tedavi etmeye çalıştılar.. ziyaretine gidenler bölümün kapısı kapalı olduğu için camdan el kol işaretiyle selamlayıp ayrılmak zorunda kalmışlar.. ibrahim de el sallayarak onlara veda etmiş.. anlaşıldı ki bu ayrılış, bu veda hepimize hitaben, âdetâ bir vazife gibi îfa edilmiştir.. geride kalanlara güzel günler, sağlıklı, neşeli yaşantılar temenni ettiğini tahmin edebiliriz.. zira üç gün sonra sadece arkadaşlarına değil, dağlara taşlara, denize, güneşe, suya, çorbaya, pirzolaya, kuşlara ve diğer insanlara da son defa hoşçakalın dediğini öğrendik.. üç gün sonra haberim olduğu için onu uğurlayan vefakârlar arasında bulunamadım..
Yazının devamı için: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/OsmanAkkusak/felsefecinin-olumu/56385































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.