23 Aralık Salı gününün akşamında Bahçelievler’de geleneksel sanatlarda usta-çırak ilişkisi ve icazet müessesesi konuşuldu.
Dünya Bizim’in aylık konferanslar serisinin üçüncüsü olan seminerde nakkaş-mimar Semih İrteş, ebrucu Alparslan Babaoğlu ve hattat Mahmut Şahin, yukarıdaki cümlede arz ettiğimiz meseleyi, eskilerin “efradını cami ağyarını mani” dedikleri tarzda ele aldı. Gazeteci-yazar Ömer Lekesiz’in moderatörlüğünde Bahçelievler Belediyesi Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliği gönüllerinde estetik güzelliklere açık kapılar bulunan sanat sevdalıları ilgiyle takip etti.
Etkinliğin birinci bölümünde “geleneksel sanatlarda usta-çırak ilişkisi” konuşuldu. Hattat Mahmut Şahin, bu konu hakkında şunları söyledi: “Hat sanatında usta-çırak ilişkisi, talebe-hoca münasebeti mezara kadar devam eder. Ustasından 'Rabbi yessir'e başlayan talebe hocasının izinden, dizinin dibinden vefat edinceye kadar ayrılmaz, ayrılmamalıdır. Dolayısıyla talebe ile hoca arasındaki talim-terbiye, hoca mekân ve boyut değiştirdikten sonra da devam eder/edebilir.”
İsteyen her hat taliplisine yazıyı öğretiriz
Bunun örneklerinin de yaşandığını belirten Mahmut Şahin, yakın dönemden, Hâmid Aytaçmerhumdan misal verdi: “Hâmid Hoca Şişli Merkez Camii’nin yazılarını hazırlarken caminin kapı girişinin hemen sağında ve solunda yer alan üçgen paftalara istifi bir türlü oturtamaz. Elif-lam sıkışıp kalır, bir türlü yerli yerini bulamaz. Nazif Efendi, talebesi yerinde olan Hâmid Bey’in rüyasında ‘lam-elif’in nereye gelmesi gerektiğini tarif eder. Hâmid Hoca böylelikle büyük bir meseleyi rüya talimiyle çözmüş olur.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/19056/sanat-ustadan-ogrenilir-icazet-edebe-verilir.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.