• İstanbul 16 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 14 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 14 °C

Savaşın savaşabildiğiniz kadar

Savaşın savaşabildiğiniz kadar
Emin Alper ilk filmi Tepenin Ardı ile iyi bir Türkiye portresi çiziyor. Her olaydan ya da her kesimden düşman çıkarmayı başarabildiğimiz için filmin söyledikleri önemli.

Bize verdiği bir zararı yoksa da birileri istedi diye ya da birileri söyledi diye o kesime düşman olabiliriz. Aslında sığ bir mantık ama 'sığ' düşünen insanların da bulunduğu için normale indirgeyebiliriz. Bu hafta gösterime giren Tepenin Ardı filmi de iyi bir Türkiye portresi çiziyor. Oluşturduğumuz düşmanlarla nasıl boş bir mücadeleye giriştiğimizi vurguluyor.

Savaşıyoruz ama kiminle?

Emin Alper'in ilk filmi olma özelliğini taşıyan film, oldukça düzeyli ve usturuplu bir dile sahip. Film güzel bir manzaraya sahip köyde açılışını yapıyor. Heyecanlı dede Faik, ziyarete gelen biri tüfek meraklısı, diğeri zorlu geçen askerlikten dolayı psikolojik anlamda sorunlu iki torunu ve oğluyla birkaç hafta geçirecektir. Faik'in en büyük sorunu tarlalarına musallat olan keçilerin sahibi göçerlerdir. Faik, göçerlerle tarlasına bilerek zarar verdiğini düşünerek sıkı bir çatışmaya girer.

Bu çatışmanın içerisine çocuğu, kardeşi ve torunlarını da çekecektir. İçeriği hakkında fazla ayrıntıya girmek istemem. Film, çoğunlukla bu çatışma üzerine dönüyor. Emin Alper'in filmdeki karakterlerinin içerisi dolu dolu. Her bir karakter için saatlerce konuşabiliriz. Dede Faik aslında çocuklarına, torunlarına ve sahibi olduğu mülke zarar gelmemesi açısından bir savaşa girişiyor. Normalde her şey onun lehinedir.

Seyirci de ister istemez onun tarafındadır. Ancak bir sorun vardır. Ya gerçekten düşmanlarını yanlış yerde arıyorsa, düşman uzaklardan gelen bir bölük göçer değil de çok yakınındaysa ve bunu göremeyecek kadar gözünü körelttiyse. Bununla mücadele ederken de aslında ailesinde yaşanan iç çekişmeleri de kaçırıyorsa ne olacaktır? Askerliğini tamamlayıp 'kahraman' muamelesi gören gencin yaşadığı psikolojik buhranı kim fark edecektir? Devlet mi, aile mi ya da toplum mu? Marifetmiş gibi bireysel silahlanmaya özendirilen aklı-evvellerin gönderdiği kurşunlar kimlere gidiyordur? Sorular... sorular... sorular. Film bittiğinde daha bir sürü buna benzer soruyu cevaplamaya çalışıyorsunuz. Filmdeki Karakterler sürekli olarak bir şeylere zarar veriyor ve o fiilin nereye döneceğini hesaba katmıyor.

Film de bütün olarak bunu anlatmaya çalışıyor. Oluşturduğumuz düşmanlara çarpışırken aslında gerçek düşmanlarımızı görmüyor ve boşa savaşıyoruz.

Sadece 14 salonda

Genç yaşta yitirdiğimiz yönetmen-yapımcı Seyfi Teoman'ın yapımcı koltuğunda oturduğu filmin yönetmeni Emin Alper. Emin Alper filmi için bir röportajında, "Türkiye siyasetinin bir metaforu olarak düşünülmüş bir film. Dolayısıyla Türkiye siyasetini yansıtıyor. Sadece genel çerçeve olarak değil karakterlerin tekil tutumlarıyla da insanlar bir Türkiye manzarası çizdiğini düşünüyorlar. Çünkü, bu ikiyüzlü, yüzleşme korkusu, bastırılmış duygular, kabahatlerini örtme bize özgü refleksler. Genel resim kesinlikle öyle çünkü onlar bizim insanımız ve onun genel hastalıkları." cümlelerini kullanıyor. Filmdeki oyuncuların bütün olarak başarılı işler çıkartıyor.

Sahici ve karmaşık karakterlerin üstesinden başarıyla kalkabilmiş oyunculuklar seyrediyoruz. Dede Faik rolünde Tamer Levent'i görüyoruz. Nusret'i Reha Özcan, Mehmet'i Mehmet Özcan, Zafer'i Berk Hakman ve Furkan Berk Kıran da silahlara meraklı küçük çocuğu canlandırıyor. Film ulusal ve uluslararası festivallerden birçok ödülle döndü. Buna rağmen Türkiye'de kendisine sadece 14 salon bulabildi. Bu da tartışılması gereken bir başka sorun. Umarız çok talep olur da salon sayısı artırılır diyeceğim de filmin etkisinden ben de fazlaca paranoyak oldum sanırım. İyi seyirler. 10/8

Seyid Çolak

16.12.2012 Milli Gazete, Kültür

Bu haber toplam 798 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İkinci Kez Yolu Açık Olsun Yavuz Bülent Bakiler’in02 Ekim 2025 Perşembe 11:06
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim