Kendimizden dine bakmakla, dinden kendimize, hayata, dünyaya, varlığa bakmak iki farklı şey... Biz yeni zamanlarda daha çok birincisini yapıyor, ikincisini yaptığımızı zannediyoruz. Dolayısıyla din ile yeni ortalama dindar profili arasındaki mesafe her geçen gün kontrolsüzce açılıyor. O kadar ki, bir çok noktada yeni ortalama dindar profili, dinin vazettiği insan tasavvuru ile bırakın bağdaşmamayı, açıkça çelişiyor, hatta derinden derine çatışıyor. Bu mesele, insanların inançlarındaki samimiyeti ile ilgili bir mesele değil, hassasiyetle üstünde durulması gereken bu değil büyük ölçüde. Bir idrak kırılmasından, bir anlam çözülmesinden, hayatın seyrinde yaşanan hızlı değişimin yolunu açtığı çeşitli etkileşimler altında istikametin bir parça şaşması ve bocalayan insanın sağa sola savrulmasından söz etmeliyiz belki de daha çok.
Yaşadığımız topraklarda din meselesi her zaman hassasiyet taşıyan bir mesele oldu. Bugün de durum farklı değildir. Dinle ilgili her tartışma başlığı toplum hayatının her köşesine dalgalar halinde yayılıyor. Mesele doğru ortaya konursa belki daha doğru ama yanlış konursa giderek yanlışlık katsayısı, tansiyonu, harareti artarak yayılıyor. Son zamanlarda maalesef ikinci ihtimal daha çok gerçekleşiyor. Dini meseleler yanlış biçimde masaya geliyor, ehil olmayan zihinlerce yanlış biçimde tartışılıyor ve nihayetinde tevhid şuuruna hiç de uygun olmayan neticeler ortaya çıkıyor. Her meselenin yüksek sesle konuşan tarafları oluyor ve onların sesleri genellikle hakikatin sesini duyulmaz hale getiriyor.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/alinti/savrulmanin-neresinden-donulur-h41053.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.