• İstanbul 25 °C
  • Ankara 28 °C

Seher yeli mâşuktan haber getirir

Ahmet Doğan İLBEY

Seher yelinin ulvî vasfını bilmeyenler, rûha verdiği şifalı serinliğini tatmayanlar talihsiz insanlardır. Âcizâne hüzünkârlığım seher yelinin kalbime, gönlüme dokunuşundandır.

Seher vakti hüznü en vecdli yaşadığım bir vakit. Nasıl bir hüzün bu? Seher yeli tenimden girip yüreğimi, dimağımı sarar, sonra bendenize mâveradan haber getirdiğini söyler, hüzünlü gönlümle yârenlik eder.

Seher yeliyle bitmez bir mânevî muhabbetim var. Seher yelini çok severim. Kimler sevmez seher yelini? Kalbini ve îmanını modernizmin dişlilerine kaptıranlar. Seher yeliyle mânevî dostluğumun sebeplerinden ilki Hazret-i Peygamber Efendimiz’dir. Ali Yurtgezen hoca “Evin Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” kitabındaki “Kalbi Baharla Diriltmek” yazısında seher yelinin ulvî tabiatını şöyle anlatır: “Nesim-i subh yahut sabâ rüzgârı, baharda seher vakti esen, ferahlatıcı, hafif bir rüzgârdır. Baharı müjdeleyen çiçek ve yapraklar bu rüzgârın tesiriyle açılır. Bahar onunla gelir yâni. Onun için sabâ rüzgârı nübüvvettir; Rasulûllah s.a.v.’e işarettir.”

Seher yeli âşıkla mâşuk arasında habercidir

Tasavvuf edebiyatında seher yeli kul ile Allah, yâni âşık ile mâşuk arasında bir sembol olarak mânevî tebliğ vasıtasıdır. Âşığın ilâhî Sevgiliyle haberleşmesini sağlar, mâna âleminde buluşturur. Seher yeli aracılığıyla mâşukla haberleşmek, “hâlimizi vaktimizi” sormak istiyorsak Hz. Mevlânâ’nın harfsiz sohbetini dinlemek lâzım. “Seher vaktinde gökyüzünde bir ay göründü. O ay, gökten aşağı indi de bize yakından baktı.” (Dîvân-ı Kebir-1, s.44)

Tasavvuf dilinde ay kâmil ve güzellik demektir. İlâhî Sevgili’nin yüzü aya benzetilir. Tehvîdi ve ilâhî nurlara ve sırlara ayna olduğu için ay seher vakti seher yeli sâyesinde kâmil insanın gönlüne yakîn olur.

“Ay yüzlüye” seher yeliyle haber göndermek

Tasavvuftan beslenen Dîvan şairlerine göre seher yeli “rûhanî âlemin doğusundan esip hayra vesile olan mânevî bir esinti” dir. Bâd-ı sabâ da denilen bâd-ı seher, yâni seher yeli güllerin açılmasını sağlayan latîf bir rüzgârdır.

Mutasavvıf âşıklar için seher vaktinde esen yelin kudsiyeti var. Seher yeliyle tanış olmak istiyorsak, Hz. Mevlânâ’nın anlattığı seher yelinin ulvî vasıflarını bilmemiz gerek:                                                                                                                   

“Bir seher vakti esen rüzgâr, Hak âşıklarının gönüllerindeki sırlara âşinadır. Bu uğurlu zamanda sen de uyuma. İki cihanın halkına, ilâhî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Ey seher rüzgârı! O halka zincir saçlı Sevgilinin diyarına uğrayınca eğer yüz bulursan, gönlümün ayrılık eleminden çektiklerini bir bir anlat. Bir iyilik olsun diye, aşk hikâyemi, o ay yüzlüye söylersen yeridir.” (Dîvân-ı Kebîr-4, s.27-309-314)                                            

“Seher yeli âşıktan mâşuka özleyiş götürür”                                                                                            

Dîvan şiirinde bâd-ı sabâ, yâni seher yeli ilâhî Sevgiliyle âşık arasında postacılık yapar. Âşığa mâşuktan güzel haber, hoş koku getirir, âşıktan mâşuka hasret ve ah u figan götürür. “Ey sabâ senden soraram / kim nigârum hoş mıdur / Dili bülbül saçı sünbül gül-'izârum hoş mıdur” (Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri, cilt:1, s.123)

İskender Pala’ya göre, “Seher yeli âşığın ‘âhı’ ile irtibatlıdır. (…) Sevgiliden âşığa koku, âşıktan sevgiliye özleyiş, niyâz, ah, feryad getirip götürür. Âşık seher vaktinde ağlarken seher yeli harekete geçer.” (Ansiklopedik Dâvan Şiiri Sözlüğü, s.264)

                                                                                                                                                                                          Cânanın makamına seher yeliyle ulaşılır

Seher yeli ilâhî aşk ile bağlı duygu ve dilekleri mâşuka götüren postacıdır. Cânanın makamına ancak seher yeliyle vâsıl olunur. Hz. Yusuf ’un gömleğinin kokusunu Hz. Yakub’a seher yeli götürmüş. Sünnî ve Bektaşî dergâh şiirlerinden mülhem türkülerimizde seher yeli âşıkların sembol ve mazmunlarındandır. Şairlerin büyük atası Fuzûlî, Nesimî, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet ve Karacaoğlan’a kadar bütün şairlerin dostudur seher yeli. Kimine göre seher yeliyle esen Allah Teâlâ’dır, kimine göre Hazret-i Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’dir.

“Seher yeli nazlı yâre bildir beni”

“Benden selâm eyle sevgili yâre / Perişan hatırın sor, seher yeli / Bildir ahvalimi dostuma benim / Sevdiğim ne söyler sor, seher yeli” diyen Karacaoğlan’ın yüreğinden kopan figanın mâmasını modern zihniyete sahip olanlar anlamıyorlar, seher vakti esen yelin rahmet yeli olduğunu bilmiyorlar!                                                                                                                    

  Bu sözüm seherî, yâni seher vakti ehli olanlaradır. Ozan Kul Ahmet’in “Seher yeli nazlı yâre” türküsünü seher vakti dinleyip ulvî cezbeye kapılmak nasıl bir hâldir, yaşayan bilir. “Seher yeli nazlı yâre / Bildir beni bildir beni / Düşmüşem elden ayaktan / Kaldır beni kaldır beni.”                                     

Seher vaktinde “Müjde ey gönül, seher yeli yine geldi” diye sevinmek nasıl bir duygudur? İlâhî Sevgilinin hasretiyle hüzünlü yüzümüze dokunan, sonra kalbimize sokularak “Yâr” dan haberler getirdim” diyen seher yeliyle halleşmek nasıl bir hâldir? Seher yelinin “Yâr” dan getirdiği haberleri dinleyince vecde geçip “ah” üstüne “ah” çekmek ve hüzne gark’olmak nasıl bir sızıdır? Seher yeliyle bu halleri yaşamadıysak bahtsız bir insanınızdır. Ulu derviş Yûnus Emre hazretleri gibi “Dostdan haber kim getürdi sorun seher yellerine” deyip cezbeye kapılmanın mânevî hazzını yaşamak lâzım?

“Seher yeli sultanımdan bir haber”                                                                                                                                        

Âşık Sıdkı Baba’nın (1865-1928) tasavvufî mânası olan “Seher yeli sultanımdan bir haber” türküsünü dinleyip, seher vaktini cezbe ile idrak etmediysek gönlümüz daha hamdır. Hak âşığı ve hüzün ehli olanlar seher yeliyle konuşur, seher yelinden haber sorup hasret çeken gönüllerine şifa bulurlar: “Ayrılık hasretlik kâr etti cana / Seher yeli sevdiğimden ne haber / Selâmım tebliğ et kutb-i cihana / Seher yeli sevdiğimden bir haber / Seher yeli sultanımdan bir haber.”

Şems-i Tebrizî Hz.lerinin, “Ey seher yeli! Bir semtten haberin var mı? Bir ay yüzlünün yanağından ne haber getirdin?” demesi bundandır. Bu sözün ne mânaya geldiğini seher ehli olanlar bilirler. Tasavvufta “Bir semtten” kastedilen asıl vatandır, mâna âlemidir. Ay yüzlü, nur sahibi olan ilâhî sevgilidir. Bir başka mâna ile Efendimiz aleyhissalâtüveselâmdır. Sevgili’nin yüzü cennet olduğu için yanak da yüzün iki yanındaki kitap sayfası, dolayısıyla Hakk’ın ve mürşid-i kâmilin mânevî feyzi ve vahdet mânalarına gelir.

“Yarama bir merhem vur seher yeli”

Gönlünüz daralıp da Âşık Ruhsatî gibi seher yeline derdimizi döktüğümüz oldu mu hiç? “Kesildi dermanım dur seher yeli / hâlim bir bir varıp yâre sen söyle / yarama bir merhem vur seher yeli.” Derdimizi bu türküyle anlatamadıysak seher yeline, Müslüman şairlerin büyük atası Fuzûlî’nin kelimeleriyle anlatmayı denememiz gerek: “Hecr bimarı tenim bâd-ı sabâdan dem-be-dem / Sıhhat için sıhhati ahbarın eyler arzu.”

Şerhinden anladığım şöyle: “Hecr”, yâni hicran hastası olan bedeninin iyileşmesi için bâd-ı sabâdan, yâni seher yelinden sevgilinin sıhhat haberini getirmesini ister. İyileşmesinin seher yelinin getireceği sevgilinin sıhhat haberine bağlı olduğunu söyler. Pîr Sultan Abdal’ın “Her sabah her sabah bir seher yeli / Ağlar bülbül ağlar güle getirir” mısralarında bülbül, yâni ayrılık acısı çeken âşık, derdini seher yeline döker ki âşıkla mâşuk arasında haberci olan seher yeli bülbülün sesini güle ulaştırsın.

Sözün özü; seher yeliyle dertleşmesini bilen, muhabbet eden insan ilâhî Sevgiliden çabuk haber alır ve gönlü inşirah bulur. Seher yelinin hâl dilini bilmek ve Efendimiz Aleyhissalâtüvesselâm’a seher yeliyle salât ü selâm göndermek bahtiyarlıktır. (ilbeyali@hotmail.com)

                                                                                                             

 

Bu yazı toplam 705 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim