• İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C

Sezai Karakoç Niçin Büyüktür?

Mustafa KARA

İnsanın yapmadığını söylemesi , yapıyormuş gibi davranması, konu ile ilgili olarak başkalarına akıl vermeye kalkması nefse hoş gelen şeylerden.. Bunun için Kur’an’da müminlere sorulan  çok mühim sorulardan  biri de şudur: “Niçin yapmadıklarınızı, yapıyormuş/yapacakmış gibi söylüyorsunuz..Bu Allah indinde hiç te hoş olmayan bir durumdur...( Saf,61/2-3 )

Büyük ve meşhur insanlar vefat edince eli kalem tutanlar silahına sarılır ve “atmaya” başlarlar. Onu överek aslında kendilerini överler. Onun faziletlerini dolaylı olarak kendine mal etmeye çalışırlar.. Onun yakınında olduğunu ima ederek  kendine koltuk hazırlarlar. Süslü püslü cümlelerle  onun tilmizi olduğunu, rahle-i tedrisinden feyz aldığını, adam olduğunu göstermenin derdine düşerler.

Halbuki bizim vazifemiz büyüklerin “büyük” davranışlarından ibret alıp benzerlerini yapmaktır, yapabilmektir. Yani “hayırda yarışmak” .. Gazel ve ya mersiye yazmak değil.

Mesela Sezai Bey’in bendenize göre “büyük”lüğünü gösteren en muhteşem tavırlarından biri Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük kültür ödülünü alması dolayısıyla, takdir edilen meblağı, teşekkürle  kültür faaliyetlerinde kullanılmak istirhamıyla  tekrar devlete iade etmesidir. Bu kapitalizme teslim olmuş, paraya kul, şöhrete köle olmuş olan bir dünyada yedi milyara verilen altın değerinde en büyük derstir. Fakat bu dersi arif ve zâhit olanların yani hakikati kavrayan kâmil insanların dışında kimse veremez. O, bu parayı alıp Diriliş dergisini daha iyi şartlarda çıkarmayı, Diriliş yayınlarına cansuyu vermeyi, Diriliş Partisi’ne  destek  olmayı düşünemez miydi.  Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye bölümünden mezun olmuş olan bir insan olarak.. Ama düşünmedi. Aklından bile geçirmedi. Çünkü o   “hakikî” ödülün nereden geleceğini iyi bildiği için bu sanal ödülü, sanal parayı soğuk karşıladı. Bunun “sahte” olduğunu gönül gözüyle gördü ve bildi.

Çünkü kalbi mutmaindi.

Şimdi şöyle bir soru sorabilirsiniz: O bu dersi kimden almıştı. Çok isim varsa da şimdilik bir tanesini söyliyeyim: Mehmet Akif. Hani, Ankara’nın soğuğunda palto alacak parası olmadığı halde İstiklâl Marşı için takdir edilen meblağı  almayan TBMM Burdur mebusu.. Onun için hakkında müstakil kitabı olan üç kişiden biridir Mehmet Akif Ersoy. Diğer ikisi Yunus Emre, Mevlânâ.

Onun , Muhyiddin İbn Arabî gibi 16 Kasımda “Şehzadebaşında gün doğmadan” âlem-i cemâle intikalinden sonra almamız gereken derse gelelim: Beş paralık ödüller için beş takla atan, ödül beklentileriyle ve dedikodularıyla ömrünü heba eden, telif ücretleri için çatır çatır mücadele veren bizler, onun ruhunun şâd olmasını istiyorsak dersimizi alalım, okumaya başlayalım ve  çağdaş “put”lara kafa tutarak  kendi kozamızı örmek için yollara düşelim. İnsan-ı kâmillerin yoluna.. Gerisi aktörlükten ibaret..

*

Üfülüne Tarih

Dünya sürgünü sonlandı Karakoç’um

Dirilişe hazır şimdi Karakoç’um

Huzur içinde sekiz cennete doğru

“ŞAİRİM MERHUM SEZAİ KARAKOÇ’UM”   1443

Bu yazı toplam 284 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim