• İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Söz var sözden içeri

Ahmet Doğan İLBEY

Boğaz dokuz boğum, söz her boğumda durarak çıkmalı. Ham söz insanı kırar. Sözü pişirmek, olgunlaştırıp söylemek lâzım ki sözümüz makbul olsun. Söz var sözden içeri. Söz var derde devâ.

Söz var, sağlam adamı hasta eder. Söz var dilin ucundan söylenir, kalp ve gönülle irtibatı yoktur. Söz kalp ve gönle şifa olmalı.

Kendini bilen önce sözüne bakmalı

Bunun içindir ki kendini bilen önce sözüne bakmalı. Söz öze aynadır. İnsanı âbâd eden de berbat eden de sözüdür. Sözün insana neler kazandıracağını ve başına neler getireceğini Yûnus Emre Hazretleri asırlar önce söylemiş: “Söz ola kese savaşı / söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede.”

Sözün değer kazanması vahiyle ve Efendimiz aleyhisselâtüvesselâm’ın kudsî diliyle başlamıştır. Hak âşıkları, sözlerinin Allah ve Resûlünden beslendiğini söylüyorsa, onların yolunda sözün değerini yüceltmek düşer bize. Âlimlerin, vahyin ruhu cesed mesabesinde olan söze can verdi demesi bndsandır. Sözün değeri âyetlere tabiî oldukça artar. Dolayısıyla şuur ve tasavvurun değeri, aklın ve kalbin derecesi de yükselir.

Söz adamın mihengidir

Bizim irfanımıza göre “Söz adamın mihengidir.” Kişinin adamlığını yahut hamlığını ortaya seren sözüdür. Söz âlimde, ârifte, edip ve şairde güzeldir! Ârif ceddimiz “Üslûb-ı beyan aynıyla insan” demiş. İlim ve irfan sahipleri söz söylemeyi bilmeyenlere sükûtu tavsiye etmişler: “Biliyorsan (ilim ve irfan mânasında) konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar.”

Sözün kıymeti sözün ağırlığından gelir. Kabuğundan sıyırıp mânâsına eğilmeli. Mânadan mahrum mâlâyanî söz ziyandır. Sözün hikmeti hakkında Hz. Mevlâna’ya kulak vermek lâzım. Ona göre mâlâyanî söz, “Irmak kıyısında çamaşırları gereksiz yere dövmek gibi boş bir uğraştır. Mâna değirmenine ancak bir laklaka, beyhude bir dırıltıdır. (Dîvân-ı Kebîr-1, s. 312)

“Söz, söz söylemeyi bilen, sözün kudretini anlayan kişinin yanında büyüktür. Çünkü söz gökten inmiştir. Söz, yüzünü gösterse, herkes ona gıpta eder. Bundan dolayı o, yüzünü gizler, kendiniz göstermez. Söz de sır sahibidir. Aklına geleni söylemez, sözün nereye varacağının bilir.” (Dîvân-ı Kebîr, s.291)

Kâmillerin sözü, câhillerin sözü                                                

Hz. Mevlânâ, sözün iki yüzü vardır diyor: Beşerî ve ilâhî... Beşerî akıldan neşet eden söz sınırlı ve eksik, ilâhî olan sonsuz ve mükemmel. Sözün lafız ve mâna olarak iki cephesi var. Lafız cephesi kerpiç, mâna cephesi toprak… Mâna olmadıkça lafzın tadı olmaz. Söz mânaya geçerse cana kavuşur, yücelere ulaşır. (Dîvân-ı Kebîr / 4)      

Hz. Pîr’e göre söz, sahibine göre türlü türlüdür:  Mâna ehlinin sözü, sûret ehlinin sözü, taklit ehlinin sözü, kâmillerin sözü, hamların ve yarı hamların sözü, âlimlerin sözü, câhillerin sözü, adam olanların ve adam olmayanların sözü, temizlerin ve pislerin sözü, havasın ve avamın sözü, gönlü açık olanların ve gönlü kilitli olanların sözü... (Dîvân-ı Kebîr, cilt:1, s. 8-16)

Ham söz “kara yüzlüdür”

Hz. Mevlâna sözden bîzârdır. “Beşerî sözü davula ve eşeğin boynundaki çıngırağa benzetir. Beşerî söz kara yüzlüdür; özü, yüzü perdeleyip, güzeli müşâhede etmeye mâni olur. Söz mânayı açan anahtar olduğu gibi, mânayı kapatan bir kilit gibidir. Mânasına göre değer taşır söz. İyiliğe, güzelliğe vasıta olduğu gibi, kötülüğe de vasıtadır. Hem gizlidir, hem de meydandadır, yâni zâhir ve bâtın olarak iki yönlüdür. Zâhir olanını duymak kolay, bâtınını duymak herkesin harcı değil. (Dîvân-ı Kebîr, cilt: 4)

Sözün değerinin mukaddeslerimizden neşet ettiğini göz ardı edip kendi kabiliyetinden sâdır olduğunu sanan nâdanlara, söz gücünün kendisinden gelmediğini söyleyen Yûnus Emre Hazretlerini okumalarını hatırlatırız: “Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil / Bu yürüyen halktan değil, Hâlık avazından gelir.”

Modern insanın sözü kıyl ü kâl’dir

Sözü mâna, hikmet ve îcaz’a büründürmüş bir medeniyetin ahfadıydız. İslâm medeniyetinde söz yüceydi, hatırlıydı, muteberdi… Medeniyetimizi “redd-i miras eden” zihniyet itibardan düşürdü, söz geleneğimizi modern seküler dille yok etmeye çalıştı. Her şeyi dere tepe dümdüz konuşan modern zaman insanı, “Bütün pişmanlıklarım söylediğim sözlerden oldu, söylemediğimden hiç pişman olmadım” diyen irfan sahibi ecdadın nasihatinden bihaber.

Modern insan sözü gösteriş “endüstrisine” dönüştürdü

Mukaddeslerin emrinde olan bediî sözü ayağa düşürmek ve ruhsuz kelime yığınına çevirmek modern anlayışın yaydığı bir hastalık. Sözü kavl-i sui (kötü söz) ve kavl-i münkere (çirkin söz) dönüştüren modern toplum, sözü daha da çoğaltarak çok konuşmayı tüketim ve gösteriş “endüstrisi” hâline getirdi ve sulandırdı.

Söz ahlâkını ve estetiğini yok eden modern çağın aksine medeniyetimizde söz, hikmet ve edebî ölçülere bağlı beliğ, fasih ve güzel bir üslûptan meydana gelir. Âyetlerde sözün karşılığı olarak “kavl” kelimesi geçiyor. Bu sebepten dolayı eskiden “kavilleşelim” ifadesini sıkça kullanırdık. Sözlüklerden okuduğumuz kavl-i hasen (güzel söz), kavl-i maruf (iyi ve mânalı söz), kavl-i kerim (gönül alıcı söz), kavl-i beliğ (açık söz), kavl-i leyyin (yumuşak söz) gibi edebimize yön veren söz düsturları modern toplumun zihin dünyasında yer almıyor.

“Söz israfı çoğaldıkça anlaşmazlık artıyor”

Sözün erdeminden, hikmetinden mahrum, çok ve boş konuşan modern zaman toplumunun düştüğü vaziyeti Ali Yurtgezen hoca “Konuşa Konuşa Anlaşamıyoruz” yazısında (Semerkand Dergisi / Mart 2012) efradını câmi, ağyarını mâni bir şekilde anlatıyor:

“Bugün artık konuşa konuşa ihtilafa düşen, anlaşmazlıklarını büyüten bir toplum hâline geldiğimiz kesin. ‘Konuşa konuşa’ ifadesi, söz söylemedeki çokluğu ve sürekliliği teşvik ediyor gibi görünüyor. Halbuki yine bizim medeniyetimizde sözün kısasının makbul sayıldığını biliyoruz. Üstelik mükâleme, yâni söz söyleme mânasına konuşmanın eskiye oranla israf derecesinde çoğalmasına rağmen, anlaşmazlıkların arttığını da müşahede ediyoruz.”           

Muradımız canın kokusu olan sözdür

Bizim muradımız dildaşların sözleriyle gönlümüzü âbâd etmek ve inşirah bulmaktır. “Ruhlar tanıdıklarının sözünü duyunca kendilerini güvende hissedip korkudan kurtulurlar.” Uşşakî Şeyhinin dediği gibi “Söz canın kokusudur.”

Hâsıl-ı kelâm; irfanımıza saldıran modern zihniyetle mücadelemizden biri de medyasıyla, televizyon vaizleriyle, siyasetçisiyle, mektebiyle sözü kıyl ü kâl’e çevirenler olmalıdır.(ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 476 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim