İkincisi, Rusya’nın ittifak dışı kalmaktan öte, batı sistemi içinde karşıt bir blok olarak ortaya çıkması, savaş sonrası andlaşmalarını etkiledi. Bizi hiç tatmin etmeyen savaş sonrası andlaşmasının Rusya’nın işin içinde olması halinde nasıl bir şekil alacağı önemli olduğu gibi, Sovyetlerden tehdit algılayan batı güçlerinin Türkiye’nin varlığını tanımlamaları bakımından da önemliydi.
Sovyet sistemi 70 yıl sürdürülebildi. Sovyet sonrası Rusya kısa sürede toparlandı, Sovyet sisteminin sonucu olan bazı kendi aleyhine gördüğü düzeltmeleri yapmaya yöneldi. Bunu Gürcistan olaylarında gördük. Şimdi Ukrayna’da yaşıyoruz. Ukrayna halledilirse, sırada hangi ülkeler var, çok da meçhul değil!
Sovyet döneminde Ukrayna’nın bir parçası olan Kırım’ın Ruslar tarafından ilhakı dünyanın gözü önünde gerçekleştirildi ve neredeyse itirazsız kabul edildi. Batı dünyasının Rusya’ya uyguladığı yaptırımlarda Kırım’dan çok Ukrayna’nın, en azından bu ülkenin doğusunun ilhakı endişesinin etkili olduğu söylenebilir.
Rusya Sovyet sonrası harita tashihlerini yapacak güçte olduğunu bugüne kadar gösterdi, bundan sonra bu kudreti sürdürebilecek mi? Bunu yaşamadan bilmek imkânsız!
Birinci Dünya Savaşı’nın Bolşevik ihtilalinden daha önemli hadisesinin Osmanlı Devleti’nin yıkılması olduğunu söyleyebiliriz. İngiltere ve Fransa anlaşarak Osmanlı sonrası Ortadoğu haritasını belirledi. Türkiye, yüzlerce yıldır içiçe olduğu coğrafyadan el çektirildi, kendi coğrafyasına hapsedildi. Batılı güçler, Osmanlı devletinin yıkılmasını, Hilafetin kaldırılmasını ve bölgeden tecrid edilmiş Türkiye devletinin kurulmasını sağladıktan sonra kalıcı bir barış tesis edecekleri iddiasındaydı.
Bu düşünce dayanaksızdı ve kısa sürede sonuçları görüldü.
Osmanlının düzenleyici rolü yerine emperyalistlerin çıkar öncelikli hükümranlıkları bölgeyi sonu gelmez çatışmaların merkezi haline getirdi. Bölgeyi kontrol için Filistin’e Yahudi yerleşimi teşvik edildi, bunun belli süreçler takip ederek İsrail devletini oluşturulacağı görülmez değildi. İsrail’in varlığı, emperyalist güçlerin bölgede hükümranılıkları için gerekli görülürken bunun yol açacağı sürekli çatışma da tahmin edilebilmeliydi. Batılılar, Ortadoğu’da hıristiyanları öne çıkararak Lübnan Devleti’ni kurdular, Fransa, ilave olarak Suriye’den Alevi devleti çıkarmaya çalıştı. Bu sonuncusundan vazgeçildi, fakat Suriye’de bugünkü Esed diktasına giden yolun böyle açıldığını söylemek yanlış olmaz.
Yüz yıl sonra tarih tepiyor. Güneyimizde Irak da Suriye de kan ve ateş içinde. Daha ötesi Filistin…. İngiliz, Fransız ve nihayet ABD’nin istikrar sağlamak iddiasıyla yaptığı müdahaleler meseleyi içinden çıkılmaz hale getirdi. Çözüm kolay mı? Batı emperyalizminin bu coğrafya üzerindeki iddiaları sürdükçe, müdahaleleri devam ettikçe imkânsız!
Kelime kısırlığı: Şu sıralar “Çekirdek koalisyon” kavramı sıkça kullanılıyor. Koalisyon “güç birliği” olarak çevrilebilir. Şemseddin Sami ittihad olarak karşılıyor. Birbirine yakın kavramlar için anlam farkını gözeterek kelime kullanma alışkanlığı giderek azalıyor. 1. Dünya harbinde ittifak (aliance) devletleri ve itilaf (entente) devletleri vardı. Şimdi her halde bu ayırımı yapmak mümkün değil. Her ikisine de koalisyon der meseleyi hallederiz!
10.09.2014 Yeni Akit





























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.