Az konuşmayı yeğlemek ve özü söylemeyi sevmek diyebilirim. Az, özü söylemek için iyi bir olanak. Az, anlatımda sık bir doku oluşturmak, yoğunluğu koruyabilmek için de iyi bir olanak. Dili özel kılmak için de elbette. Türün saydığım bu özellikleri nedeniyle hâlâ onunla yolculuğum aşkla sürüyor.
Pek çokları için öykü bir okul. Pek çok zaman da romana geçiş için… Sizin için nedir, ne oldu bugüne kadar?
Yazılması kolay sanıldığı için öyküyle başlayanlar, onu romana geçişte bir basamak gibi görenler vardır. Hep olmuştur. Oysa öykü bir ana tür, bu türe özgü temel özellikleri var ve iyi öykü de öyle pek kolay yazılamaz. İşte tam da bu noktada, bu zorlukta bir okul hali yahut öğreticiliği olabilir. Nitelikli yazı atölyelerinde katılımcılar bu gerçekle yüz yüze gelirler. Tabii ehil olmayanların verdiği eğitimler için aynı şeyi söylemek mümkün değil, ne yazık ki giderek çoğalıyorlar ve öğrencilerini de yanlış yönlendiriyorlar. Öte yandan öykünün okulundan geçmemiş, hiç öykü yazmamış, çok nitelikli romanlar yaratan yazarlar var. Kendim için şunu söyleyeyim: Ben şiirle başladım, sonrasında yirmi küsur yıl boyunca sadece öykü yazdım, sabırla öyküyü öğrenmek için uğraştım, bu uzun süreden sonra öyküden vazgeçmeden roman da yazmaya başladım. Geçen zamana ve onca uğraşa rağmen öğrenciliğimin henüz bitmediğini düşünüyorum.
Devamı: https://www.izdiham.com/tarihi-kentin-yeni-baskisiyla-jale-sancak/































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.