• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Trajik Kapitol baskını komedisi!

D. Mehmet DOĞAN

İkinci Dünya Harbi’nden sonra dünyanın rakipsiz hâkimi Amerika bu hallere mi düşecekti? “Demokrasinin beşiği Avrupa” derler ya. O beşiğin sallandığı yer de ABD değil miydi?

Bu hürriyetler ülkesi, zenginlikler ülkesi, dünyaya örnek teşkil eden başkanlık sisteminin ana yurdu…Dünya sömürge imparatorluğunun merkez ülkesi ABD üçüncü dünya ülkelerine yakıştırılan görüntülerle mi anılacaktı? Amerikan rüyası gündüz görülen kâbusa mı dönecekti?

ABD Meclis binası Kapitol’ün eli silahlı ve bayraklı fanatikler tarafından işgali bende üçüncü sınıf bir Holivut filmi tesiri bıraktı. 

Elbette ABD Meclisi’nin korunmasında bir zaaf olduğu görülebiliyor. Bu zaafın, kendinden eminlikle açıklanabileceği düşünülebilir: Bize bir şey olmaz! Tıpkı meşhur Kapitolün kazları hikâyesinde olduğu gibi. Kendinden emin Roma’nın senatosunun Galyalılar tarafından işgalinin Kapitol’ün etrafındaki kazların gaklamaları ile önlenmesi mümkün olmuşken, ABD’nin Kapitol’ü kazlar tarafından işgal edildi! Kısa süren bu işgalden sonra sistem işlemeye başladı. Fanatikler geride biraz tahribat, ölüler ve yaralılar bıraktılar.

Asıl geride kalan ise zaafa uğramış ABD imajıdır.

ABD’nin eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır. Her istediğini yapma veya elde etme hususunda eskisi kadar etkili değildir. Dünyada birçok iş Amerika’ya rağmen olabilmektedir. Her şeyi ABD’den bilme konusundaki kesinlik sarsılmaya başlamıştır.

ABD’nin gücü, zaafı olabilir mi?

ABD’nin gücünün liberalizmin gücü, kapitalizmin gücü olduğu şüphesizdir. Kapitalizm güçten düşebilir mi? Güçten düşme bir görüntüden ibaret midir?

Bir yılı geride bırakan büyük salgın, dünyayı kasıp kavurmaya devam etmektedir. Kapitalist sistem en güçlü olduğu yerlerde, en güçlü olduğu hususlarda muktedirlik görüntüsü verememektedir. Salgının en yaygın olduğu ülke, en fazla ölüme yol açtığı ülke ABD’dir. Aşı üzerinden üretilen ümitler henüz bir sonuca ulaşmamıştır. Belki de aşılar istenilen sonucu vermeyecektir. Salgın süreci uzadıkça, insanların normal hayat beklentisi ertelendikçe psikolojik tepkiler hesaplanamaz hale gelmektedir.

ABD sistemi, Çin’in salgının çıkış yeri olmasına rağmen önleme konusundaki başarısını ülkenin totaliter baskıcı idaresine bağlayabilir. Son yıllarda dünya siyasetinde demokratik ülkelerden çok, diktatöryal sistemler etkili olmaya başlamıştır. Demokratik merkez Avrupa otoriterliğe kaymakta, güya savunduğu değerlerin altında ezilmektedir.

ABD’nin Çin ve Rusya ile rekabet etme konusunda zaaflarını demokrasisine yıkarak otoriterleşmesi/totaliterleşmesi, bunu görüntüden öteye sistemli hale getirmesi Kapitol baskınından sonra en güçlü ihtimaldir. 11 Eylül’den sonra ABD’nin girdiği islamofobi tüneline şimdi bir de 6 Ocak totaliterleşmesi eklenirse, şaşırmamak lâzımdır.

Bu arada, Tramp’ın “halk beni istiyordu, sistem Biden’i getirdi” dediğini unutmayalım. Sistem artık arkaplandan ön plana geçeceğe benziyor. Kapitol işgali de işin bahanesi olacak!

Bu yazı toplam 264 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim