Türkiye, özellikle de AK Parti hükümeti, Gezi sürecinden bu yana, bazı uluslararası güçlerce bilinçli olarak bölgesinde ters giden her gelişmeden sorumlu tutuluyor. Giderek artan biçimde, saygınlığına sürekli bir saldırı var. Üç yılı aşkın süredir iki yüz binden fazla kişinin katledildiği Suriye'de, Batılı demokratik güçler ittifakı uzun zaman hiçbir şey yapmamayı seçti. Türkiye dışında ses çıkaran pek olmadı.
Rusya ve İran ise, Beşar Esad'ın ülkeyi yok etme pahasına zorla iktidarda kalabilmesi için savaşa fiilen taraf oldu. Ayrıca Esad, Suriye'nin kuzeyindeki kuvvetlerini büyük ölçüde çekerek bölgeyi PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin denetimine bıraktı. PYD, Esad rejiminin bu jestini, Suriye muhalefetine katılmayı reddederek yaptı. Suriye'deki muhalif güçlerle PYD'nin arası giderek açıldı, Cenevre konferanslarına Suriyeli Kürtlerin temsilcileri katılmadı.
Suriye, eğer IŞİD ortaya çıkmasaydı, muhtemelen hâlâ kimsenin müdahale etmediği bir "devletsiz bölge" ve kan gölü olmayı sürdürecekti. Ancak hem Suriye, hem de Irak'ta operasyon yapabilen, son derece acımasız fakat bir o kadar da Saddam'ın eski komutanlarının becerisini kullanabilen askeri bir güç olarak IŞİD, bütün denklemi bozdu. Irak ordusunun Al Maliki hükümetinin aşırı mezhepçi politikaları yüzünden "ulusal" bir askeri güç olamadığı ortaya çıktı. IŞİD birlikleriyle nerede karşılaştılarsa ABD'nin kendilerine verdiği son derece gelişmiş ağır silahları bırakarak kaçtılar.
Yazının devamı için: http://www.sabah.com.tr/yazarlar/gumustekin/2014/10/25/neden-kobani-srebrenitsa-degil































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.