• İstanbul 16 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 21 °C
  • Konya 19 °C
  • Sakarya 21 °C
  • Şanlıurfa 25 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 25 °C
  • Bolu 19 °C
  • Bursa 21 °C

Ukrayna krizi neden Türkiye’de dikkatleri Kırım'a çekti?

Ukrayna krizi neden Türkiye’de dikkatleri Kırım'a çekti?
Başşehri Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bir göçebe devleti olmaktan çıkarak, yerleşik ve parlak bir Türk/İslâm medeniyetinin temsilcilerinden biri olmuştu. Kırım, 15.-18.
kirim-tatar

Başşehri Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bir göçebe devleti olmaktan çıkarak, yerleşik ve parlak bir Türk/İslâm medeniyetinin temsilcilerinden biri olmuştu. Kırım, 15.-18. yüzyıllar arasında sayısız büyük âlim, devlet adamı, edip, sanatçı ve askerin vatanıydı. Osmanlı devlet protokolünde de Sadrazam ile birlikte Padişah’dan hemen sonra gelmekteydiler.

Levent Baştürk

Kırım’daki Müslüman Türk (Tatar) varlığı genellikle 13. yüzyıldaki Moğol dalgasının bir kalıntısı olarak açıklanır. Oysaki bölgede Türkik unsurların varlığının 4. yüzyıla kadar dayandığı görülmektedir. Bu unsurların Kırım topraklarında belirgin ve kalıcı nitelik taşımaya başlamasında Yahudiliği benimsemiş olan Hazar Hanlığı’nın hakimiyetinin mühim etkisi olmuştur. Tebasının dini hayatına müdahale etmemesiyle bilinen Hazarlar döneminde Kırım bölgesinde yaşayan Türkik unsurlar arasında İslamlaşma vakalarına da rastlanmaya başlanmıştır.

Kırım’da Hazar hakimiyeti 9. yüzyılın ikinci yarısında sona ermiştir. Ancak bölgeye değişik Türki kabilelerin gelmesi kesintisiz olarak devam etmiştir. 10. yüzyılda Peçenekler ve 10-11. yüzyıllarda Kıpçaklar (Kumanlar) bölgede derin izler bırakmışlardır. Bugün Kırım Tatarları dediğimiz[1] halkın dili ve kültürü üzerinde Kıpçakların derin etkisi olmuştur. 11. yüzyılda Kıpçakların büyük çoğunluğunun İslam’ı kabul etmesinin ardından Kırım’da Müslüman cemaatler görünürlük kazanmaya başlamıştır. Kırım’ın büyük kısmı üzerindeki Kıpçak hakimiyeti 13. yüzyılın ortalarına kadar devam edecektir. Bu arada Kırım ile Anadolu’daki Müslüman Türk varlığının teması da 13. yüzyılda başlayacaktır.

Cengiz Han’ın torunlarınca 13. yüzyılın ortalarında kurulan Altın Orda Devleti, Kırım üzerinde yaklaşık bir yüzyıl hakim olacaktır. Altın Orda hanedanları Moğol asıllı olmakla beraber, Kırım’daki Müslüman teba gibi, doğudan Moğol dalgasıyla gelen boyların çoğunluğunu da Türkik unsurlar oluşturmuş ve bunlar da bölgeye yerleştikten sonra hızla İslamlaşmaya başlamışlardır. 14. yüzyıla girildiğinde Altın Orda resmen İslamiyeti seçmiş ve daha çok Türkik özellik gösteren bir nitelik arzeder olmuştur. Kırım bölgesindeki Müslüman ve Türkik unsurlara genel olarak Tatar isminin verilmesi bu dönemin ürünüdür. Altın Orda devletinden başlayarak bu bölgede tam beş asır kesintisiz bir Müslüman hakimiyeti söz konusu olmuştur. Akif Emre’nin de vurguladığı gibi, bu Müslüman hakimiyeti bir fethin değil, o coğrafya üzerinde yaşayan insanların İslam dinini kabul etmesinin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Kırım’da Hacı Giray idaresinde 15. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren güçlü ve bağımsız bir devlet olarak Kırım Hanlığı egemen olmaya başlayacaktır. Kırım Hanlığı 1475 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile sıkı bir ittifaka, hattâ onun himayesi altına girmiştir.

Artan Osmanlı nüfuzuna rağmen Kırım Hanlığı siyasi egemenliğini korumuş ve Doğu Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biri olmuştur. XVI. asırda Kırım Hanlığı, Türk/Müslüman hanlıkları aleyhine güçlenmeye ve genişlemeye başlayan Rusya’yı durdurabilen tek güç durumundadır. Bu bağlamda, Kırım Hanı I. Devlet Giray Han kumandasındaki Kırım ordusunun 1571’de Korkunç İvan’ın Rus birliklerine üstün gelerek, Moskova’ya girebilecek kudrettedir.

Başşehri Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bir göçebe devleti olmaktan çıkarak, yerleşik ve parlak bir Türk/İslâm medeniyetinin temsilcisi oldu. Kırım, 15.-18. yüzyıllar arasında sayısız büyük âlim, devlet adamı, edip, sanatçı ve askerin vatanıydı. Osmanlı devlet protokolünde de Sadrazam ile birlikte Padişah’dan hemen sonra gelmekteydiler.

Yaklaşık 300 yıl kadar süren Kırım Hanlığı üzerindeki Osmanlı hakimiyeti, 1769-1774 Osmanlı Rus savaşının sonunda imzalanan Küçük Kaynarca antlaşması ile sona erdi. Sözde bağımsız yapılan Kırım Hanlığı, Rus entrikaları sebebiyle çıkan kanlı iç kargaşaların sonucunda iyice yıpratılmış ve ardından 1783’de Rusya Çariçesi II. Katerina döneminde Rusya tarafından ilhak edilmiştir.

Yarımadanın ilhakının ardından Rusya Kırım’ı bütünüyle Ruslaştırmaya çalışmış ve daha güneye yönelik genişleme teşebbüsleri için stratejik bir sıçrama tahtası olarak kullanmaya başlamıştır. Bu gelişmeler Kırım Tatarlarının Osmanlı Devleti topraklarına büyük dalgalar halinde göçlerini başlattı. O kadar ki, Sovyet devrinde imkânsız hale gelene kadar Kırım’dan Türkiye’ye göçler tek bir yıl bile durmamış ve Türkiye’de küçümsenemeyecek bir Kırım Tatar nüfusunun oluşmasına neden olmuştur.

Önce 1905 Rus Devrimi ve ardından da 1908 Osmanlı Meşrutiyet Devrimi ile birlikte Kırım Tatarları ve Türkiye arasındaki ilişkiler büyük bir ivme kazanmıştır. Türkiye’den Kırım’a Tatarlarının eğitim ihtiyacını karşılamak için (çoğu Kırım Tatarı asıllı olan) öğretmenler gönderilirken, pek çok Kırım Tatar genci de okumaya İstanbul’a gelmiştir. Çarlık rejiminin bu çabaları engelleme girişimlerine rağmen, bu gelişmelerin çok muhim kalıcı tesirleri olmuştur.

Sovyet rejiminin oturmasının ardından Türkiye ile Kırım Tatarları arasındaki ilişkiler kesintiye uğramasına rağmen Türkiye’de köklü bir Kırım Tatarı toplumunun varlığı ve Kırım ile Türkiye arasında kurulmuş olan yaklaşık 600 yıllık bir bağ, Türkiye’de Kırım Tatarlarına karşı olan ilgiyi her daim canlı kılmıştır.

Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/haberler/291167/ukrayna-krizi-neden-turkiyede-dikkatleri-kirima-cekti

Bu haber toplam 989 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İkinci Kez Yolu Açık Olsun Yavuz Bülent Bakiler’in02 Ekim 2025 Perşembe 11:06
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim