Malazgirt'in önemi, tarihsel olarak Bizans İmparatorluğu ordusunun, Türk İmparatorluğu ordusuna, Selçuklu Sultanı'na karşı kaybetmesi yani iki devletin ve onların temsil ettiği Doğu ve Batı medeniyetlerinin siyaseten karşılaşmış olmalarından kaynaklanır.
Başbakan Erdoğan'ın AK Parti kongresinde 2023'ten sonra 2071'i dile getirmesini, Türkiye için vizyon arayışlarında "tarihsel bir misyon" anlayışının öne çıktığını vurgulayan ve sadece bununla kalmayan, böyle bir perspektife ihtiyaç olduğunu gösteren bir ifade olarak kabul edilmelidir.
Millet oluşumunu, bugün çeşitli etnik kimliklerin içinden bakarak değerlendirmeye çalışanların, etnik hassasiyet sahiplerinin anlaması imkansız değil ama oldukça zordur. Çünkü millet oluşumu, çok sayıda etnik unsurun birlikte yarattıkları tarihsel sentezlerle meydana gelir.
Tek bir etnik kimlikten, çıksa çıksa bir milliyet değil mümkünse tek bir ırk çıkabilir. Mümkünse vurgusu etnik kimliklerin de verili bir durum değil tarihsel bir formasyon olmasıyla ilgilidir. Yani bugün Kürt, Tatar, Kıpçak, Türkmen etnik kimlikleri de ancak belli tarihsel şartların, muhtelif klanları bir araya getirip, etkileşimle ortaya çıkardığı yapılardır. Bunun içindir ki, milletin oluşumunda akraba toplulukların (tarih, din ve kültürel yakınlıklarıyla kurulan) rolünü görmek meseleyi anlamak açısından daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Gelecek ümidi
Malazgirt, tam da bununla ilgili ilginç bir örnek olay niteliği taşır. Nitekim Alpaslan'ın ordusunda ve komutanları arasında, bütün Selçuklu sultanlarının ordularında olduğu gibi, daha sonra etnik topluluklar diye görülecek olan Türkmenler, Kürtler, Tatarlar, Kıpçaklar yan yana yer almışlar ve Bizans'a karşı birlikte mücadele etmişlerdir.
2071 perspektifi, aslında bu toprakların mayasına ve hamuruna uygun bir gelecek projesi için gereklidir ve anlamlıdır. Çünkü gelecek projesini anlamak, onu tahayyül etmek ancak bu tarihsel-duygusal bağlara dayanarak mümkün olabildiği gibi, yine ancak bu duygusal-tarihsel zeminden güç alarak kurulabilir ve pratiğe yansıtılabilir.
Bir gelecek projesinin sadece geçmişe, ortak duygulara, geleneğe ve inançlara dayanmasının yeterli olacağını söylemek elbette eksik kalır. Gelecek projesi, bu birikimi, ülkenin potansiyeliyle, imkanlarıyla gerçekçi bir biçimde geleceğe yansıtabildiği ölçüde başarılı olur. Bunun için, inançlar, tarih ve kültür ne kadar önemliyse insan kaynağının niteliği de, süreci yönetmek de o kadar önemlidir.
Bugün, bu topraklarda bin yıla doğru ilerleyen Türkiye, büyük bir değişimin içerisindedir. Bu değişim çizgisini, 2071'e taşımak için büyük bir emeğe ihtiyaç olduğu kadar milletin değerleriyle buluşmaya,insanımıza güvenmeye ve onu harekete geçirecek bilgiye ve değişimi yönetecek akla da ihtiyaç vardır.
03.10.2012 Bugün































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.