Bu insanlık dışı zulmün yanında yer almak, Baas rejiminin işbirlikçisi olan terör örgütü ve yandaşları için bir insani ve ahlaki mesele değildir. Onların ideolojisindeki model, KCK üzerinden Baas tipi bir model olduğu için, kendi çıkarlarıyla bu kanlı diktatörlüğün uygulamaları arasında zaten bir fark bulunmamaktadır.
Suriye'de yaşayan masum Kürtleri bugüne kadar katleden Baas'ın yarattığı vahşetin kanlı maşalarından biri olan bu yapı, Esed'den ümidi kesince, ellerindeki silahlarla döktükleri kanla, bugüne kadar uyguladıkları baskıyla, zulmettikleri bazı köy ve kasabalarda bayrak açıp "Kürt devleti" kurmaya kalkmaları neyi ifade eder?
Aslında bu, başta burada yaşayan Kürtler olmak üzere, bütün Suriye halkına ve onların özgürlük mücadelesine karşı bir tavır, saldırı ve saygısızlıktır. Bu durumu Türkiye'de alkışlayan, "Nihayet Suriye'deki Kürtler de devletini kurdu" diye sevinenlerin, insanlık değerleriyle olan problemini tartışmaya bile gerek yoktur.
Şurası açıktır ki, Suriye'de rejimin bitişi sadece Esed ve onun Baas diktatörlüğünün değil, aynı zamanda PKK ve onun müttefiki olan Suriye Kürtlerine karşı kullandığı PYD'nin de sonu olacaktır.
İnsanlık mücadelesi
Ortadoğu'daki değişimden rahatsız olan zihinsel geriliğin, hâlâ eski ideolojik tortular üzerinden meseleye bakanların, bu yeni durumu kavramakta güçlük çekmesi anlaşılabilir bir şeydir.
Bu nedenle "Suriye üçe bölünecek" bir tarafta "Kürt devleti", diğer tarafta "Nusayri devleti" ve nihayet öbür tarafta "Sünni bir devlet" kurulacak kehanetinde bulunanların, söylediklerinin fazla bir anlamı yoktur. Hele hele, "El Kaide Suriye'yi ele geçirecek" gibi 28 Şubatçı hassasiyetlerle olayı değerlendirenlerin, saçmalık ötesi, bir şey ifade etmeyen laflar söyledikleri açıktır.
Önce anlaşılması gereken nokta şudur: Suriye halkı bugün Baas diktatörlüğünden kurtulup, etnik diktatörlüğe veya mezhep diktatörlüğüne geçiş mücadelesi yapmıyor. Suriye halkı insanca yaşamak istiyor, demokrasiye, refaha, insan haklarına sahip olmak adına yıllardır yaşadığı zulüm düzenini değiştirmek için hayatını ortaya koyuyor, ağır bir bedel ödüyor.
Bu değerler, ülkelerin bölünerek sahip olacağı şeyler değildir. Değişimin arkasında bulunana talepler dikkate alındığında, bu ülkelerin kaçınılmaz olarak bölünmeye değil, bütünleşmeye yöneleceğini tahmin etmek iyimserlik olmayacaktır.
30.07.2012 Bugün































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.